Fethiye ve Kırmızıgül davaları...
- Hrant davasında onca delile rağmen örgüt bulamayan yargı, BDP'nin siyaset akademisinde ders verdiği için Prof. Büşra Ersanlı'yı "örgüt üyesi" olmaktan yargılıyorsa;
- Fethiye'deki tecavüz davasında Adli Tıp Kurumu Raporu'na, teşhis tutanağına, telefon kayıtlarına, baz tespitlerine, uzman tanık ifadelerine rağmen tecavüz bulamayan yargı;
Cihan Kırmızıgül davasında gizli tanığın "O değildi" ifadesine, polislerin teşhis edememesine rağmen 11 yıl ceza veriyorsa;
Ortada hukuk garabetinden başka bir şey var demektir.
Bu, erkek egemen yapıyı (mikro devleti) ve makro devleti korumaya gelince 'müşfik'; vatandaşın kişisel haklarını korumaya gelince 'acımasız' olan devletçi zihniyetin yargıya sinmiş halidir.
Bu, 'beyaz bereye özgürlük', 'puşiye tutsaklık' adaletidir.
Ve hayırlara vesile olmaz!
TAHİR CANAN OLAYI
12 Eylül 1980'den önce sıkıyönetim mahkemesinde 36 yıl hapse mahkum edildi.
1991'de şartlı tahliye ile çıktı.
1993'te tekrar tutuklandı. "Örgüt üyesi" olduğu gerekçesiyle 12.5 yıl ceza aldı. Şartlı tahliye edildiği için infazı yandı. Toplam ceza 36+12.5 yıla çıktı.
Bu cezasının yasal bakiyesi 25 yıl.
Ama Tahir Canan, 31 yıldır cezaevinde! Hukuk garabeti burada bitmiyor.
Şöyle ki; 2003'te Canan'ın 12.5 yıl hapis cezası almasına neden olan yasa kaldırılıyor. Bu ceza tüm hukuki sonuçlarıyla ortadan kalkıyor, sicilinden bile siliniyor.
Bu durumda Tahir Canan'ın yerinde olsanız ne beklersiniz? Tahliyenizi, değil mi? 12.5 yıl cezanız kalktığına göre şartlı tahliye aşamasına dönmeniz ve serbest kalmanız gerekir.
Ama Canan hâlâ cezaevinde.
İşin vahim tarafı, ne zaman tahliye olacağını da bilmiyor.
Ne zaman tahliye olacağına dair üç tane 'müddetname' var.
28.9.2002 tarihli 'müddetname'ye göre 2013'te;
5.8.2003 tarihliye göre 2016'da
22.9.2003 tarihliye göre ise 2025'te.
Darbecilerin yargılandığı dönemde darbe yasalarıyla cezalandırılmış birini içerde tutmaya çalışan bir hukuk zihniyetiyle demokrasi ve adalet gelmez. Ve bu da hayırlara vesile olmaz!
