Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Kötülük için toplanmak

Aklım geçen haftadan beri, ipi ağaca takılan şeytan uçurtması gibi. Geçen hafta, Taksim'de soyunup Atatürk heykeline çıkan adamı linç etmeye çalışan 'insan evlatlarını' düşünüyorum. "Deli kim?" diye sormuştum. İşte bu soru, renkli misketler gibi kafamın içinde dolaşıyor. Devletler, her türlü otoriter yapılar ve toplumlar her daim 'delilerden' tırsmıştır. Çünkü 'deli' denetlenemez ve bu özelliğiyle de düzeni tehdit eder. Onların her an beklenmedik bir şey yapma potansiyeli otoriteyi tedirgin eder. Ortaçağ'da deliliği alt edememek Tanrı'nın zayıflığını kabul etmek demekti. Modern Çağ'da ise bu 'tehlike', delileri tımarhaneye kapatarak bertaraf edilmek istendi. Foucault'yu izleyerek söylersek delilik, tehdit olmaktan çıkıp kontrol altındaki hastalığa dönüştürüldü.

***

Bizim kültürümüzün 'delilere' karşı daha esnek olduğunu düşünmüşümdür hep. Eskiden her mahallenin bir delisi olurdu. Herkes ona hoşgörü gösterir, korur bazen de dalgasını geçerdi. Toplumda bir çocuktan da bir deliden de hesap sorulamayacağına dair genel bir yargı vardı. Modern yaşamla mahalleler kaybolunca 'delilerimiz' de kayboldu. Bir tehdit unsuru ve 'hasta' olarak ortadan çekildiler. 'Bireysel delilikler' yerini yıkıcı 'kolektif deliliklere' bıraktı. Binlerce örnek verilebilir. Çok gerilere Nazi Almanya'sına, savaşlara, kapitalizmin yarattığı yoksulluklara gitmeye gerek yok. Son günlere bakmak yeterli:
Dere yatağına ev yapıp insanların ölümüne neden olmak kolektif bir delilik değil mi?
45 derece sıcakta, 300 kişilik cezaevlerine bin kişiyi doldurmak;
Ya İstanbul'un içinde bulunduğu şu trafik keşmekeşi. Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü kitabında şöyle der: "İyi bir yurttaş, kolektif deliliğin bir parçası olan yurttaştır. İçlerinden gelen sesleri işitmeyen ya da bu seslere uymaktan korkan bireyler, devletin çılgınlıklarıyla kendilerini özdeşleştirme yolunu tutarlar." Galiba Taksim'de olan da buydu. 'Kolektif deliliğin' parçası insanlar, otoriteyi tehdit eden 'bireysel delilik' karşısında düzenin gönüllü linç taburuna dönüştü hemen. Daha önce birçok olayda olduğu gibi. 'Kolektif deliliğe' karşı çıkmak yerine, 'iyi bir yurttaş' olarak düzeni bozan bir 'bireysel deliyi' linç etmek istediler. Aklıma rahmetli Ece Ayhan'ın kendisiyle yaptığım bir söyleşideki sözleri geldi: "Anadolu Ortaçağı. İşte tam da burada duruyoruz. Bu toplumun insan toplumu olduğu konusunda kuşkularım var, güvenmiyorum, tam anlamıyla kötülük toplumu. Kötülük için toplanıyor ama iyilik için toplanmıyor."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA