Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Kabaran ne?

Uzayda hayat belirtisi ararken gezegenleri tarayan bilimciler en çok şuna bakıyorlar:
"Orada su var mı? Olabilir mi?"
Çünkü su hayatın başlangıcının da, sürekliliğinin de temelidir. Atalarımızın atalarının ataları olan tek hücreliler gezegenimizin denizlerinde canlanıp gelişti. Fiziksel varlığımız büyük oranda sudan oluşuyor, su sayesinde canlı kalıyor.
Ama her büyük güç kaynağı gibi o nimet de kendisinden akıllıca ve saygıyla yararlanmayı bilmeyenler için ölümcül bir belaya dönüşebiliyor.
"Yurdumuz üç yanda denizle çevrili" diye konuşmaya alışmışızdır. Yazık ki küçük bir kentli kesimi dışında insanlarımız barışık değildir su kitleleriyle. Yüzme bilmez, kürek çekmez, yelkenle ilgilenmezler.
"Paraları mı var ki su sporu yapsınlar" demeyin. Yat almaktan söz etmiyorum. Sal üstünde okyanus aşan ilkel adalıların paraları mı vardı? Merak saran bir çocuk kalasa binip eliyle kürek çekebilir, uzunca sopaya havlu gerip yelkencilik oynayabilir. Yüzme öğrenmek için ise bir büyüğün azıcık vakit ayırıp yol yordam göstermesi yeter.

***

Zaten derdim vatandaşların spor yapıp yapmaması değil. Canlarını koruyabilmeleri. Yaz geldi ya, gün geçmiyor ki sürü sepet boğulanların haberleriyle kahrolmayayım. Ulusal Azrail'imiz trafiğin yanına yardımcı diye bu salgın yerleşti yine.
Çoluk çocuk, gencecik insanlar, kadınlar kızlar... Fırtınada, kaza sonunda, azgın dalgalara kapılıp boğulsalar anlayacağım. Hayır, çoğu denizde de değil, ırmakta, gölette, hatta üç beş metrelik çukurdaki su birikintisinde can veriyor. Sığ sandıkları yer bir adım ötede iki karış derinleşip de ayakları kayınca panikliyor, yardıma koşanları da sarmaş dolaş ölüme çekiyorlar.
İşin garibi, kabahat hep suda bulunmakta. İnsanı denizin yuttuğuna, dipteki kuyunun çektiğine, akıntının kaptığına inananlarımız çoktur. Dün de arkadaşların ciddi ciddi yayımladığı haberi gördünüz mü? Yaşlı adam kıyıda oltayla balık tutarken "deniz suyunun kabarması sonucu" boğulmuş... Sanki deniz öfkesi burnunda ejderha.
Çocuklarımıza erken yaşta yüzme öğretmek, büyüklerimizi de suya sevgi ve güvenle bakmaya alıştırmak için bir aydınlatma kampanyası başlatmalıyız. Gelin görün ki Tevfik Fikret kadar uygar bir şairimiz bile "Deniz kadın gibidir, hiç inanmak olmaz ha!" buyurmuş.
***

Tabii, onu hatırlayınca düşünmek gerekir ki bir acil kampanya ihtiyacı da kadına sevgi ve güvenle bakabilme konusunda. Allah'ın günü karısını, kızını, kaynanasını, baldızını, yengesini ahrete yolladıktan sonra kendi canını alan erkeklerimizin vukuatı boğulma salgınıyla yarışmakta. Gerekçe hep aynı: "Beni adam yerine koymadılar!"
Kendinin adam sayılmaya hak kazanacak gibi davranıp davranmadığını düşünen yok. Gerekli mesajı kafalara sokmak şart:
"Kardeşim, sen önce onları insan yerine koyacak, sonra vefa bekleyeceksin."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA