Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Bir ölümsüzün ölümü..

Gazeteme, Sabah'a, dünkü birinci sayfayı hazırlayanlara nasıl kızdım, sabah gazeteyi elime alınca..
Cumhuriyet tarihinin en büyük sanatçılarından birini, bence birincisini, bir devi, bir dağı kaybetmiştik.. Bu haber sayfanın en dibinden, minnacık bir başlıkla, resimsiz, mesimsiz mi verilmeliydi?..
Hani şairin "Bir garip ölmüş diyeler" dediği türden..
Cüneyt Gökçer ölmüştü.. Dünyanın tanıdığı, dünyanın sevdiği, dünyanın onurlandığı bir "Ölümsüz" ölmüştü.. Böyle mi olmalıydı o sayfa?..
Dünkü birinci sayfayı dolduran haberlerin hangisi bundan büyük, bundan önemliydi?.
Bu gazeteyi ben yönetseydim, birinci sayfada başka konu olmazdı.
Bir kocaman fotoğrafla ölüm haberi.. Nerde, nasıl, neden?..
Yanında kocaman bir soruşturma yazısı..
"Neler dediler?.."
Kültür Bakanı, hatta Cumhurbaşkanı, Başbakan'dan başlayarak.. Bu ülkede tiyatronun devleri, Cüneyt Gökçer'i yaşamış, onunla çalışmış olanlar neler dediler?. Ona en büyük devlet nişanlarını vermiş ülkelerin, İtalya, Yunanistan ve Polonya'nın Kültür Bakanları, Büyükelçileri'nin taziyeleri..
Eşi Ayten, kızı Deniz Gökçer'le birer konuşma..
Bir baş yazı.. En iyi yazacak adam bu gazetede, tesadüf.. Refik Erduran.. "Türk yazarlara önem verelim" diyen, lafta bırakmayan, Devlet Tiyatro ve Operası'nı yönettiği sürece, "Yerli"leri mutlak ve öncelikle repertuara alan, Refik Erduran'ın tiyatro yazarı olarak önünü açanların başında gelen Cüneyt Gökçer'i ondan iyi kim yazabilir?.
Bir yazı daha.. Prof. Özdemir Nutku'dan.. Bu ülkenin Metin And ile birlikte gelmiş geçmiş en iyi iki tiyatro eleştirmeninden biri Nutku'nun yazarlığa başladığı ve yükseldiği dönem, Cüneyt Gökçer'in sanat ve yöneticilik yaşamına paraleldir. Harika yazardı..
Macide Hanım'a giderdim.. "Tiyatro'nun Cadısı" diye muhteşem bir anı kitabı yazan Macide Tanır'a.. Bir başka anıta.. Anılar anlattırırdım, birlikte yaşanmış..
Öyle bir Sabah yapardım ki, "Koleksiyoncu Malzemesi" olurdu. Kesilmeden aynen saklanırdı..
Öyle bir Sabah yapardım ki, bu vefasız, bu unutkan, bu güncele, tiraja, reytinge boğulmuş medyaya ders!..

***

Son günlerde gelen haberler iyi değildi.. Alzeheimer son aşamasına varmıştı. Bilinci gidip geliyordu. Sağlığı iyice bozulmuştu. Nefes alması bile güçleşmişti.. Bu yüzden soramıyordum kimselere "Nasıl" diye.. Bilmezsem, iyiydi sanki.. Ama haberi de bekliyordum.. Beklediğim halde, sarstı beni..
Aklımdan ilk geçen "Teşekkürler Ayten" demek oldu.. Hele de hastalandıktan sonra Ayten Gökçer'in ona nasıl sevecen, nasıl fedakâr, ama nasıl asil, baktığını en iyi bilenlerdenim.. Asil.. Şikâyet etmeden.. "İlgilenmiyorlar" diye devleti, dostlarını çekiştirmeden, ağlayıp, sızlamadan.. Dimdik.. "Ağaçlar Ayakta Ölür" dercesine..
Sonra, Cüneyt Gökçerli yılları hatırladım. O yıllarda zaman zaman yazdığım aptalca, bugün okurken utandığım yazıları hatırladım..
Ne mutlu bana ki yıllar önce her karşılaştığımızda bu utancımı kendisine söylemiş, defalarca özür dilemiş, sarılıp sarılıp öpmüştüm..
O rezil yazıları yazan bendim.
Teselli eden o..
"Tiyatroyu çok seviyordun. Amacın daha iyi tiyatroydu, biliyorum. Gençlik ateşi.. Üzülme" dedi bana, kaç defa.. Çünkü her defasında özür diledim, vicdan azabımı bastırabilmek için..
Bir anma gecesiydi, kim, ne için şimdi hatırlamıyorum, Cüneyt Gökçer'i sahnede son gördüğümde..
AKM'de Damdaki Kemancı'daki Tevye kıyafetiyle, arabasını çekerek kenardan girdi sahneye ve o ünlü şarkıyı söyledi..
"Bir zengin olsam ben.."
Kaç yaşındaydı?. 80'lerde.. Ama muhteşemdi.
Gece bitince yanına koştum.. "Tevye'yi bir daha oynamalısınız" dedim..
Gözleri parladı.. "Vallahi oynarım" dedi.. "Devlet Tiyatrosu karar versin, çağırsınlar, koşarak gelirim.."
Yazdım o zaman.. İlgilenmediler bile..
Cüneyt Gökçer'i sahnede son defa görme fırsatını kaçırdık.
Harika bir Tevye idi, Büyük Cüneyt.. Oyunu, dünya 1 numarası Topol'den de izledim. Cüneyt Gökçer kat kat daha iyiydi..
My Fair Lady'de Higgins'i sinemada, New York'ta ve Londra'da izledim.. Cüneyt Gökçer en büyükleriydi.
Tiyatrodaki dev rollerini nasıl unuturum..
Klasiklerde Oidipus.. Yunanistan'da Sofokles oynamış ve Atina'yı ayağa kaldırmıştı.. Kral Lear ve öteki Shakespeareler.. Jül Sezar, Hamlet, 12. gece.. Moliereler.. Kibarlık Budalası, Hastalık Hastası.. Modern Oyunlar.. Steinbecek, Fareler ve İnsanlar.. Arthur Miller, Cadı Kazanı.. Rostand, Cyrano de Bergerac.. Yerliler.. Cevat Fehmi, Paydos.. Ahmet Kutsi, Köşebaşı..
Tesadüfe bakın.. Noel Coward'ın bu yıl Gencay Hanım'ın (Gürün) tiyatrosunda yeniden sahnelenmeye başlayacak oyunu Ruhlar Gelirse..
Daha neler neler.. Hepsi unutulmaz.. Ne mutlu bana ki, pek çoğunu, bazılarını defalarca, seyrettim..
Opera dahil sahneye koydukları.. Devlet Tiyatrosu ve Operası'nın altın yıllarının altında Genel Müdür olarak imzası.. Hocalığı.. Yetiştirdikleri.. Elinden tutup yıldız yaptıkları..
Bir Cüneyt Gökçer daha gelmez.. Onun yeri bir daha dolmaz..
Başlıkta "Bir Ölümsüz'ün ölümü" dedim..
Cüneyt Gökçer'in "Ölümsüz" olduğunun kaçımız farkındayız peki?.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA