İnsanlar sadece bir kez kandırılır!
Hiçbir akıllı insan ikinci kez aynı şekilde kandırılamaz!
Kandırılırsa, bu onun aptallığı olur.
Ancak, toplumda milleti her zaman enayi ve aptal yerine koyup kandırdığını sanan tatlı su kurnazları var! Antalyaspor camiasında da bu aynen böyle.
Yönetim değişmiş, elini taşın altına koyan 'Babayiğit Antalyalı' bulunup başkan seçilmiş. Ateşten bir gömlek giymiş Cihan Bulut.
Niye?
Çünkü bu memleketin öz evladı, memleket aşkı ile yanıp tutuşan, Antalya'dan kazandığını buraya yatıran birisi.
Yani memlekete borcunu ödüyor, ödemeye devam ediyor. Antalyaspor'da görev almak da memlekete borcunu ödemenin bir başka yolu.
Bu yolda köstek olunacağına destek olunmalı. Bu demek değildir ki yanlış varsa eleştirilmeyecek!
Yanlış varsa elbette eleştirilecek ama ligin ikinci yarısı yeni başlamış yönetim daha borç ödemekten icraat bile yapamamış.
Beşiktaş'a hakem faciası ile 3 puan teslim edilmişken şimdi bu aşamadan sonda herkesin tek vücut olması gerekmez mi?
Ama baktığımızda çok farklı şeyleri görüyoruz. Boş işleri, laf üretmeyi bırakıp bir beklemek ve el ele vermek zorundayız.
Kulübün zor durumda olduğunu ve transferin son zamanlarında olduğumuzu hepimiz iyi bilmekteyiz. Bunlar çok bilinmeyen bir şey değil ama siz bunu yine de bir çağrı olarak kabul edin.
Çünkü bu ülkede en acı gerçekler hep göz ardı ediliyor! Hele sporda, hele futbolda.
Antalya futbol camiasında herkes herkesi tanıyor! Kimin ne olduğu aşikar! Kaç kilo çektiği, ne yaptığı, hangi bağlantılarının olduğu biliniyor. Hatta ve hatta birçok dalkavuğu bile herkes çok iyi biliyor. Bu da özel bir meziyet gerektirir. Herkesin 'kırmızı- beyaz' dediği bir ortamda 'hayır bu siyah-beyaz' derseniz olur mu?
Ama dalkavukluğun birinci şartıdır tasdikleyicilik ve ortalık karıştırıcılık olunca olur demek ki.
Bir hastalık aslında dalkavukluk.
Sağlıklı ve karakterli insanların yapacağı bir iş değildir. Kimseye bir getirisi yoktur.
Antalyaspor'u rant kapısı gören bu dalkavuklardan hemen arınmalı, arındırılmalı kulüp, camia.
Zaman dar, aşacağımız mesafe kısa.
El ele verip bu buhranlı günleri aşmamız gerekiyor. Aksi halde aynı kazanın içinde birlikte yanıp, kül olup birlikte gözyaşı dökeriz.
Tıpkı birkaç yıl önce olduğu gibi.
