Sabah Ankara olarak 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü'nü huzurevlerinde, buraların güleryüzlü simalarıyla birlikte geçirdik. Kapılarını bizlere açan, başkentte Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğüne bağlı hizmet veren birkaç huzurevinde yaşlılarımızla bir araya gelip, gözlerimizi yaşartan hikayelerini dinledik...
DİPTEN DOĞAN HAYAT: Elmadağ Huzurevi'ndeyiz… Ormanı karşısına almış bir mekan… Bülent Büyükünal (64) ile burada tanıştık. Huzurevinin bilgesi diyebiliriz ona. ODTÜ işletme mezunu, hayatı başarılarla dolu. 6 kardeşin en küçüğü. Tüm ailesi subay, asker… O, ailedeki tek sivil diyebiliriz. Anne ve babası dahil tüm ailesini amansız hastalıklarla ani olarak kaybetmiş. Hayattan vazgeçtiği bir anda devlet el uzatmış, kimsesizliğinden çekip çıkarmış.
YENİDEN DİRİLİŞ: 'Allah devletimize zeval vermesin, beni sokaktan çekip aldılar' diyen Bülent Bey şunları anlattı: 'Ankara'nın en eski ve köklü liselerinden mezun oldum. İş için gittiğim Almanya'da tanıştığım İtalyan eşimle evlendim. Eşim Ayşegül Hanımdan Gizem adında bir kızım oldu. Maddi durumum çok iyiydi, kurulu bir düzenim ve çok mutlu bir ailem vardı ta ki o kazaya kadar. 2010'da eşim ve kızım geçirdikleri kazada öldü. O günden sonra evime giremedim, sokağına bile gidemedim. Her şeyden vazgeçtim, 4 yıl sokaklarda 'otogarlarda, parklarda, kaldırımlarda' yaşadım. Uzun kış günlerinde mezarları başında karlar üzerinde yattım. İnsanların verdiği simit vs. yiyerek hayatta kaldım. Saç sakal birbirine karışmış kendimi ben bile tanımıyordum, hayattan vazgeçmiştim. Acılarım ruhumu dondurmuştu ki soğuk hiç işlemedi. Hala karıma aşığım… Bu nedenle hiç evlenemedim. Anılarıyla yaşlanıp ölmek istiyorum. Kaybettiğim ailemin yasını birlikte tutuyoruz. Beni sokaklardan, kaybolmaktan kurtardılar. Burada çok mutluyum, yeniden doğdum. Burası beni yaşama bağladı.