YAŞ SINIRLAMASI KALKMALI
Bu isimlerin hepsi çok genç yaşta müziğe başlamışlar. Konserlere gitmişler. Birilerinden etkilenip bugün bizleri etkileyecek konuma gelmişler. Ama eğer Türkiye'de olsalardı, 24 yaşına kadar Efes Pilsen Blues Festival'a gidemeyeceklerdi. Hatta herhangi bir içki firmasının sponsorluğunda gerçekleşen herhangi bir konseri izleme şansları olmayacaktı. Malum, geçtiğimiz senelerde defalarca yazıp karşı çıktığımız konu yeniden gündemimizde. 24 yaş sınırımız geri geldi. Eğer konserler bir içki firmasının sponsorluğunda gerçekleşiyorsa artık 24 yaşın altındakiler bu konserlere katılamayacak. Devlet 18 yaşındaki vatandaşını savaşa gönderebiliyor ama aynı vatandaş bir konsere gidemeyebiliyor. Milletvekili seçilmeniz için 18 yaşın yeterli olması konuşuluyor, ama aynı 'muhtemel' vekil istediği etkinliğe giremeyecek. 21 yaşında silah ruhsatı alabiliyorsunuz ama bir konsere gidemiyorsunuz. 13 yaşında çocuk tecavüze uğradığında 'kendi rızasıyla' deniyor ama 18 yaşındaki bir genç kendi rızasıyla içki içip içmemeye karar veremiyor. Mevzu içki içmek de zemzem suyu içmek de değil. Kimse kimsenin yaşam şeklini benimsemek zorunda değil. Ama eleştirmemeli, karışmamalı da. Elbette devlet sağlık, güvenlik gibi temel konularda belirli bir yaklaşım belirmeli. Sınırlamalar koymalı. Ama aynı devlet insanların yaşam şeklini de korumalı. Hür iradeye bu denli ve tutarsızca karışmaya ne demeli... İşte orasını ben size bırakıyorum. Neden bu ülkeden bir avuç insan haricinde tüm dünyada benimsenmiş sanatçılar, müzisyenler çıkmıyor? Eğer her düşündüklerine, yaptıklarına karışılır ve özgür bırakılmazlarsa elbette çıkmaz. İlk konserine 24 yaşında gidebilen birisini hayal edin... Ne yapsın? Kurduğu hayatı, çalıştığı bankayı bırakıp gitar mı çalsın? Daha çok yolumuz var, eskisinden de çok.
'TOPYEKÜN' LEVENT YÜKSEL
Bir Levent Yüksel şaheseri Med Cezir... Türk pop müziğinin en özel albümlerinden biridir. 20 sene olmuş yayınlanalı ama yeri hâlâ ayrıdır. Aradan geçen yıllar ve albümler Levent Yüksel'i elbette değiştirdi. Yeni albümü Topyekün'ün kapağına baktığınızda artık saçları iyice kırlaşmış bir Levent Yüksel görüyorsunuz. Ama hala genç ve diri, yüzü de her zamanki gibi gülüyor. Topyekün'de birçok farklı besteci ve söz yazarı ile çalışmış Yüksel. Sezen Aksu şarkıları da var, Mustafa Ceceli düzenlemeleri de. Bunca ismi albümün kitapçığında görünce aslında çok daha renkli, müzikal geçişler yapan bir albüm bekliyorsunuz. Aksine albüm başından sonuna aynı tempo ve türsel özelliklerle devam ediyor. Bu bazıları için iyi, bazıları için kötü bir şey. Beğeninize kalmış. Genel olarak alaturka öğelerle süslenmiş bir yaz akşamı albümü bu. Caz ritimlerinin inceden işe karışması albümü daha iyi bir seviyeye taşımış. Bir Med Cezir değil elbette. Ama ucuz şarkılarla dolu pop müzik piyasamızda sıyrıldığı kesin.
YILLAR CEZA'YA ÇOK ŞEY ÖĞRETMİŞ
Yaklaşık beş sene önce Ceza'yla Kadıköy'de buluşmuştum. Rolling Stone'a kapak yapacaktık Ceza'yı (Ocak 2008). Sekiz sayfalık büyük bir röportaj olmuştu. Birçok şey anlatmıştı bana. Ama aklımda bir cümlesi özellikle kalmıştır: "Bize müziği ve hayatı kimse öğretmedi. Deneyerek, yanılarak ilerliyoruz." Üsküdar'da muhafazakar bir çevrede büyüdü Ceza. Dediği gibi etrafında ona bir şeyleri öğretecek birileri yoktu. Ama bir şekilde, yokluktan çıkıp bambaşka bir yere gelebildi. Eskiden de kendisine saygı duyuyordum ama Mozart'ın ünlü Türk Marşı'na (Rondo alla Turca) söz yazarak, eseri yeniden uyarlamasıyla daha da takdirimi kazandı. Yeni albüm hazırlığı içerisinde olan Ceza, belli ki müziğini bir adım öteye taşıyacak. Yine aynı röportajımızda; "Çok okuyan, çok araştıran bir insan değildim. Dünyayı gezip yeni insanlar tanıdıkça bakış açımın değiştiğini kendim de görebiliyorum" demişti. Aradan geçen dört yılda Ceza daha da fazla şey öğrenmiş. Bunu rap'e yeni yaklaşımından açıkça görebiliyorsunuz. Albümünü de merakla bekliyorum.