Tescilli bir güzel, okullu bir oyuncu... Birce Akalay yaşam grafiği hep yukarı çıkan isimlerden... Adımlarını ufak ufak atıyor ama yere sağlam basıyor. Sadelik belki de onu tanımlamak için seçilebilecek en güzel sözcük. Çünkü tarzı, yaşamı, evliliği hep bir sadelik içinde geçiyor. İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji bölümünden mezun olduktan sonra girdiği güzellik yarışmasında Türkiye üçüncüsü olan Akalay, güzelliğine sarınmıyor. Oynadığı her karakter bunun ispatı. Yer Gök Aşk dizisindeki Havva rolüyle geniş kitlelerin hayranlığını kazandı. Eski Başbakan Adnan Menderes'in hayatını konu alan Ben Onu Çok Sevdim dizisinde opera sanatçısı Ayhan Aydan karakteriyle, farklı rollerin altından kalkabileceğini ispat etti. Küçük Ağa dizisindeki Sinem karakteri ise komediye ne kadar yakıştığını gösterdi... Her sezon onu farklı bir imajla ve rolle görmeye alıştık. İzleyici Birce Akalay'ı evin güzel kızı gibi seviyor. Bu nedenle oyuncu Sarp Levendoğlu ile evliliği de ilgiyle izleniyor. Çünkü seyirci bu çifti birbirine çok yakıştırdı. Birce Akalay bugünlerde yeni rolün telaşında... atv'de ekrana gelecek Evli ve Öfkeli isimli dizi için harıl harıl çalışan oyuncu, evlendiği gün aldatıldığını öğrenen bir polis memurunu canlandırıyor. Biz de diziyi bahane ederek Akalay'la Pera Palaca Jumeirah'ta bir kahvaltıda buluştuk. Uzun uzun evlilikten, hayallerinden ve yeni dizisinden konuştuk.
- Evli ve öfkeli tanıdıkların var mı?
- Aldatılan kadın öfkeli olur. Bunun evli olmakla bir ilgisi yok. Aldatılan ve öfkeli demek daha doğru olur sanırm. Öfkesini gösterir, gösteremez o kişinin karakteriyle ilgili. Hepimizin parmak izi farklı.
- Senin parmak izin nasıl peki?
- Bilmem. Sabah sabah çok zor yerden sordun. Aslında sakin biriyim. İçimde kopar her şey. Sinirlendiğimde ağlarım ama üzüldüğümde ağlayamam. Sen bana kötü bir şey söyle, tartış, ben seninle tartışamam, beceremem... Birkaç şey söylemeye çalışırım ama sinirden söyleyemem. Gözlerim dolar, bir köşede ağlarım. Sonra aklıma gelenleri yazarım mesajla. Yazarak konuşabilen biriyim. Kimi insanın öfkelendiğinde laflar hemen ağzından çıkar, ben tam tersinin doğru olduğunu düşünüyorum. Sinirlendiğimizde istemediğimiz şeyler söyleyebiliriz, empati yapmayı unutabiliriz. Sinirliyken ve heveslendiğimizde bir sürü şeyi es geçebiliriz.
- Sen nasılsın şu an; evli ve ne?
- Evli ve çalışkan. İkimiz de çalışkanız şu an. Güzel böyle, başka ne zaman çalışacağız ki?
- Birbirinizi az gördüğünüz anlamına mı geliyor bu?
- Benim de çekimlerimin başlamasıyla öyle oldu. Geçenlerde çalışmaya başlamadığım dönemde bir düğün kutlamasına katıldım. Çıkışta magazince arkadaşlar sordu; "Sarp bey nerede?" diye... "Çalışıyor" dedim. Hemen yazmışlar; "Eşine hasret kaldı." O kadar da değil ama... Evde görüyorum Sarp'ı (gülüyor). O Deliormanlı isimli bir filme başladı, benim de ilk bölümlerim çekiliyor ve yoğun geçiyor, özlem var yani...
- Daha önce aynı dizide oynadığınız için 24 saat bir aradaydınız... Şimdi farklı bir düzene alışmak zorluyor mu?
- Özlüyor insan. Birlikte çalışmak güzeldi çünkü biz çok keyifli çalışıyorduk. Oyuncu olarak da keyifliydik, karı-koca olarak da zorlanmadık. Yine olur, yine çalışırız. Ama birbirimizin setteki varlığını özlüyoruz. Çünkü iyi arkadaşız her şeyden önce. Eş olmak öyle bir şey değil mi? Tanıştığımızda konservatuar arkadaşı gibiydik öyle de devam etti, onun tadı başka...
- Aynı çatı altında iki oyuncunun yaşamı keyifli mi?
- Çok şükür egoları olan insanlar değiliz. O yüzden zor olmuyor bizim için. Fikir alışverişi yapabiliyoruz. Ben biraz daha başına buyruğumdur. Sorarım, fikir alırım ama istediğim konusunda fikrim sabittir. Süreç içinde kafamda süzerim, Sarp'a sorduğumda ondan fikrime yakın cevaplar gelmiştir... Sarp daha çok fikir alarak ilerler...
- Nasıl birisin evde?
- Huysuz uyanmam ama yorgun uyanınca kendime gelmekte zorlanırım. Evde çok vakit geçiremiyoruz. Evde olduğumuzda da sonuna kadar tadını çıkarıyoruz. Eşimiz dostumuz gelsin, yemekler yensin, içilsin, güzel sofralar kurulsun isteriz... Sarp yemek yapmayı çok sevdiği için evin aşçısı o. Ben de istiyorum yemek yapmak, yapabiliyorum da ama ondan fırsat kalmıyor (gülüyor). O sofistike yemekler yapar, reçeteler dener. Eşimiz dostumuz geleceği zaman o kollarını sıvar mutfağa girer, ben ona yamaklık yaparım. Dört kedimiz var, evin gerçek sahipleri onlar. Evde vakit geçirebildiğim zaman film izlerim. Çok güzel bayıla bayıla uyurum (gülüyor). Çalışırken ev dinlenilen yer oluyor, o yüzden huzurlu ve derli toplu olması lazım. Aksi halde rahat edemem, uyuyamam. Misafir gider, sabaha bırakamam toplarım.
- Ailene düşkün olduğunu biliyorum. Evlenme kararına ne dediler?
- Ailem biraz farklı büyüttü beni. Sanırım tek çocuk olmamla alakalı. Her tür kararıma "Sen bilirsin" derler. Çok ufak yaşta birey olmayı öğrendim bu sayede. Kimse bana parmak sallamadı. Ben biriyle evlenmeye karar vermişsem, o sorgulanacak bir şey değildi artık.
- Kariyerinde iyi bir noktadasın... Yeni projeye "evet" derken için sıkışıyor mu?
- Tabii sıkışmaz mı? Kaç senedir uğraşıyorum, çabalıyorum. Kariyer de çocuk gibi, sen nasıl çocuğunu doğru okula vermek için uğraşıyorsun, ben de doğru projeyi seçmek için uğraşıyorum. Orada eşinin, arkadaşının, dostunun fikirleri de çok önemli. O karar noktasında bir kuyuya düşüyorsun, yanındaki kişinin seni oradan çıkarması gerekiyor. Ben bazen o kuyuya düşüp, kalıyorum. Birilerinin beni oradan çıkarması gerekiyor. Onu da Sarp yaptı, sağolsun. İşin fragmanı yayınlandığında ona teşekkür ettim zaten.
- Seni çok iyi anlar mı eşin?
- Anlar. Ben de onu anlarım. Profesyonellik anlamında konuşuyorum. O da aynı işi yapıyor ve aynı sancıları çekiyor. Bir işin mayası tutmadığında orada o kadar saat yer almak çok zor. Düşünsene iş tutmamış ya da oyuncular uyumlu değil. Öyle bir işin içinde var olmaya çalışmak çok zor! Mutlu olmadığın bir yerde çalışabilir misin? Benim sancım, karın ağrım o. Ortalama bir işte de mutlu çalışıyorsam, o bana iyi gelir. Yoksa "Kariyerimde belli bir yere geldim, asla düşmemeliyim" derdinde değilim. Elbette, bir tık daha yukarı çıkmak isterim. Mesela Ayhan Aydan rolü yedinci bölümde sonlandırıldı ama inanılmaz mutlu olduğum bir setti. İşin reyting başarısıyla doğru orantılı değil mesleki anlamda mutluluk.
- Hayattan dersler alan biri misin?
- Ben hep kendimi dinlerim. Onu yapmazsam olmaz. Duygularımı yoğun yaşarım ama o duyguya kendimi kaptırmak yerine, onun farkında olup, onu süzmeyi etmeyi tercih ediyorum. Anneannemin ölümüyle öğrendim bunu. Çok üzüldüm ama o üzüntüye kendimi kaptırıp onu son yolculuğunda bensiz bırakmadım. Ölümü galiba ilk kez gerçekten tanıdım o gün ve onu hakkıyla uğurlamaya gayret ettim. O dönüm noktasından sonra her konuda bu böyle oldu benim için. Kendimi çoşkulu duygulara kaptırmak yerine, onları tanımayı bir kere daha anlamalı tercih ediyorum.
Sarp olduğu gibi biri, çok doğru ve dürüst...
- Özel hayatında nasıl bir dönemindesin?
- Çok iyi hissediyorum kendimi. Evlilik iyi geldi, çok güzel bir şey. Evlilikte keramet varmış (gülüyor). İnsan hazır olduğunda, mutlu olduğunda ve birlikte yol almaya hazır hissettiğinde çıkmalı yola.
- Sarp neden senin yol almak istediğin kişiydi?
- Çok doğru ve dürüst biri o. Ben gördüğümde neyse, şimdi de o. Çok gerçekti ve çok karşımdaydı. Ne fazla anlattı kendini bana ne de eksik. Konservatuvar arkadaşı gibiydik, hala da öyleyiz.
- İlişkinizi nasıl koruyorsunuz?
- Bazen heyecan kalmıyor, bazen doruklarda gibi beylik laflar etmeye gerek yok. Her evliliğin standardı farklı. İlişkilerde insanlar belli ve her derde deva formüller var sanıyor. Yok bence. İlişki olunca ömrü kısa, kolay vazgeçersin, evlilikse aman yazık bitmesin, gibi bir anlayış olamaz. Sarp benim her şeyden önce arkadaşım, dostum. Ben arkadaşlığıma önce saygı duyuyorum ve tabii ki aşkıma da. Aileyiz biz.
- Modern yaşamda kadınlar doğru adamla karşılaşamamaktan şikayetçi. Sen şanslı hissediyor musun?
- Evet şanslıymışım. Sokakta büyüdüm ama çok içimde büyüdüm. O yüzden 'etraf şöyle plastik, adamlar şöyle naylon, kimse ilişki istemiyor' durumlarını çok duydum ama yaşamadım. Taktiklerle ilerleyen, oyunlar yapabilen kadın tipi de olmadım hiçbir zaman. Şansım varmış ki karşıma Sarp çıktı ve "Benimle evlenir misin?" dedi. O hep der, "Keşke ben seni daha önce tanısaydım, boy boy çocuklarımız olurdu" diye...
- Var mıydı karşılaşma ihtimaliniz?
- Birkaç projede hep kıyıdan köşeden teğet geçmişiz. "Gece Gündüz zamanında görseydim, kaçırmazdım seni" der hep. Çünkü ben Emine Anne (Sarp'ın annesi) ve Mustafa Dayı (Altıoklar) ile görüştüm ama olmadı bir sebepten o dizi... Bambaşka bir şey olabilirdi. Olmaya da bilirdi... Ben de ona "Sen o zamanlar fırlama bir çocuktun, hızlı yaşıyordun, ben sabırsızdım, kanımız o kadar deli akarken birbirimizin kıymetini bilemeyebilirdik" derim.
- Evli ve mutlusun... Peki ne zaman çocuklu olacaksın?
- Çok istiyorum ama şartlarımızın biraz daha oturması lazım. Biraz daha çalışalım, kısmetse olur. Allah izin verirse bizim meyvemiz güzel olur. Çocuğumla kaliteli vakit geçirebilmek istiyorum. Kafamda sorular olmasın, dünyevi meselelere takılmayayım. Şu an çocuk için heveslenecek bir ortamda değiliz. Çocuklar ölüyor ve insan kaygılanıyor. Şehit annelerini izlediğimde sabahlara kadar ağlıyorum ve korkularım var. Toplumsal bir korkuyu, kişisel anlamda yenebilmem için biraz daha güçlü hissetmem gerekiyor. O yüzden şu an değil.
- Ünlüler evliliği beceremiyorlar denirdi hep... Ama güzel örnekler artmaya başladı. Bergüzar Korel ve Halit Ergenç mesela...
- Maşallah deyin. Onlar da iyi arkadaşlar çünkü. Bir davette karşılaştık Bergüzar'la ve yanımıza geldi, "Yazılana çizilene aldırış etmeyin, ben de çok yaşadım, birbirinize kenetlenin" dedi. O anda içime sokasım geldi onu. İlişki yürümeyebilir. Adı evlilik ya da ilişki ne fark eder? Bitmesi gerekiyorsa biter. Bunun ünlüsü ünsüzü olur mu? Ayıptır. Gazetelere baksan senede üç defa boşanıyoruz. Hadi biz gülüyoruz ama ailelerimiz, uzak akrabalarımız bunları okuyunca üzülüyor.
- Var mı yaşadığın bir örnek?
- Var, olmaz mı? Evlendikten sonra Bodrum'a gittik. Uçaktan iner inmez Sarp'ın arkadaşlarının olduğu bir beach'e gittik. İskeledeyiz, basının da olduğu yerlerden biriymiş burası... Ben şalvarımı çıkarmadım bikinili görüntü vermeyeyim diye... Orada çok eğlendik ama ben gazetecilere bikinili yakalanmamak için denize giremiyorum, Sarp şapur şupur suya atlıyor... Bir süre sonra sıcaktan bunaldım, "Sarp ben gidiyorum, sen kal, biraz uyuyayım" dedim. Ertesi gün iki ayrı haber yapıldı; birinde "Öp öp doyamadı" diğerinde "Tartıştılar, kavga ettiler, Birce plajı terk etti. Şimdi bunları ciddiye albak ve buna göre yaşasak yanmışız. Ama ailelerimiz endişeleniyor.
Biz kadınların mekanizması çok farklı
- Yeni dizinde dört kadının hikayesi var. Sen de farklı bir roldesin yine...
- Dört kadın karakter var, Evli ve aldatılmış. Mahalle arkadaşları bunlar. Benim karakterim bir kadın polis. Maskülen biri. İnce ayarı tutturmaya çalışıyorum, erkek gibi kadınlardan değil erkeklerden öykünerek bir karakter yaratmaya çalışıyorum. Evlendiği gün aldatıldığını öğreniyor Esra. Dört kadının dayanışması ve hayatta kalma hikayesi.
- Neden bu diziye "Evet" dedin?
- Küçük Ağa'dan sonra drama yapmak istedim ama Evli ve Öfkeli'nin senaryosu sürpriz gibi geldi. Çok gerçek bir hiktayeydi. Ben ikizler burcuyum, yükselenim de ikizler. Yani dört kadın var içimde... Güzel bir delilik gibi geldi dört kadın... Bu projenin içinde trajedi, dram ve komedi var. Biz kadınların mekanizması farklı, bir duygudan diğerine ani ve sert geçişler yapabiliyoruz. Mesela bir cenaze evinde bile sinirlerimiz boziulunca gülmek ağlamanın kardeşi olabiliyor. Benim başıma geldi bu. Bir cenaze evinde gecenin ikisinde tüm yorgunluğumuza, bitmişliğimize rağmen, kendimi ağzımda sakızla mutfak dolabı silerken buldum. Bir anda sinirler boşaldı ve gülmeye başladık. Yerlerdeyiz. Velhasıl hayatın enteresan dehlizlerinde dolaşabiliyoruz biz. Bir anda bir masada otururken, kafamızda bir yere gidip gelebiliyoruz. Astral seyahat gibi (gülüyor). Biz kadınlar böyleyiz... Bu hikaye bana hayatın çok içinden geldi.
Ailelerimize evlat olalım derdindeyiz
- Eşinin ailesiyle ilişkileriniz nasıl?
- Sarp'ın annesi Datça'da yaşıyor, şu sıralar pek görüşemiyoruz. Babası Foça'da... Fakat bizim çok keyifli, büyük aile toplantılarımız oluyor. O günlerde genelde herkes biraraya gelir, özlem giderir.
- Sarp nasıl bir damat?
- Hayat boyu gelin ya da damat olma fikri bana garip gelmiştir, mecburiyet gibi... Tabii ki eşimizin ailesiyle organik bir bağımızın olması çok önemli. Ama gelin ya da damat olmak bana vaat gibi geliyor. Çünkü biz tanıştık ve evlendik. Başka kimse kimseyi tanımıyordu ki. Sonra diğer aile bireyleriyle de birbirimizi sevdik ve büyük bir aile olduk. Yani sırf damatlık yapmak için benim annemi arasa ya da ben aynı şekilde Sarp'ın annesini arasam samimi olmaz ki. İçimizden geldiği zaman, sesini duymak, hal hatır sormak istediğimizde ya da yanında olmak istediğimizde yapıyoruz zaten. Her türlü ilişki zamanla büyür ve olgunlaşır. ve eşin bile olsa ikinci bir kişi üzerinden kurulmamalı bence. Diğer türlüsü suni ve olması gereken için yapılıyor gibi geliyor bize....