Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Menfur bir bayram vardı

Geçen gün tıraş oluyordum. Berber arkadaşa, "Bu ülkede 1990'lara kadar özel radyolar yasaktı" dedim. Gözleri fal taşı gibi açıldı. Şaşkın bir halde soruları sıraladı: "Yasak mıydı? Nasıl yani? Niye ki?" Uzun hikayeydi niyesini, niçinini açıklamak... Ben anlatırdım da, o sıkılırdı. Futboldan konuşmayı tercih ettim.
Mesela, "Bir zamanlar 27 Mayıs günü (yarın) bayramdı" desem inanır mısınız? Üstelik de darbe bayramı. Yani menfur (nefret edilen) bir bayram... Darbenin bayramı olur mu? Oluyor işte. Birkaç kelimeyle anlatayım: 1960 yılında askeri darbe oldu. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve dönemin seçimle işbaşına gelmiş iktidar partisi Demokrat Parti'nin milletvekilleri tutuklandı. Yassıada'da göstermelik bir şekilde yargılandılar. Neticede başbakan ve iki bakanı asılarak idam edildi.
Bu kadar acı yetmiyormuş gibi 27 Mayıs, Hürriyet ve Anayasa Bayramı ilan edildi. Başka bir deyişle, milli gün yapıldı.
Hatta süngü şeklinde metalden abuk bir heykel inşa ettiler. Süngünün çevresine yine metalden zeytin dalları konduruldu. Sonra da bunu getirip Taksim'in ortasına, AKM'nin hemen karşısına, bugün metro istasyonunun bulunduğu yere diktiler. İnsanın aklı almıyor, değil mi?
Geçen gün kütüphanemi düzenlerken tozlanmış bir kitap buldum. Başlığı: Türk Basınında 27 Mayıs... Kapağı çok komik: Bir örümcek ağı görmekteyiz... Sağ elinde meşale olan, ceketli kravatlı bir adam, sol elindeki kalem ile örümceği öldürüyor.
Buradaki sembolizmi anlamışsınızdır: Meşale, kalem ve takım elbise aydınları, üniversite hocalarını filan temsil ediyor.
Kitabın arka kapağına baktım. Darbeci subayların oluşturduğu Milli Birlik Komitesi'ne bağlı 27 Mayıs İnkılabını Yayma ve Tanıtma Komisyonu'nun iki numaralı yayınıymış. Yıl: 1961...
O zamanlar bırakın interneti, TV bile yok. Medya devlet radyosundan ve özel sektörün çıkardığı gazetelerden, dergilerden ibaret...
Darbeciler başarılı olunca, bilhassa gazeteler, askeri yıkama yağlama, DP'lileri ise 'düşük' diye aşağılama frekansına girmiş. Kazanana alkış, kaybedene yuh!
1961 yılında, yani darbeden yaklaşık bir yıl sonra Ramazan Bayramının ilk günü 18 Mart imiş. Bir yazar, bayramın nihayet kardeşlik havasında kutlanabildiğini yazabilmiş. Belli ki darbenin vicdanlarda ne büyük bir yara açtığını henüz anlamamış.
15 Temmuz 2016 direnişinin tarihi önemini kavrayabilmek için 27 Mayıs 1960'ı bilmek gerekir. Bugün tankın önüne yatılıyor, o zamanlar ise alkışlamak için tankın üstüne çıkanlar vardı.

***

Dünya yalan olmuş

Bir zamanlar 'entel' kelimesi aşırı moda olmuştu. Açılan her yeni mekanın başına bir entel yerleştirilirdi: Entel kafe, entel bar, entel restoran gibi... Paralı kesimin gittiği bar da entel oluyordu, çulsuz üniversite öğrencilerin gittiği de...
Yönettiğim yayında, muhabir ve editör arkadaşların yazılarda entel kelimesini kullanmasını ikinci bir duyuruya kadar yasaklamıştım. Sebebini soranlara, "Entel sakız oldu, anlamını yitirdi; kendinizi başka kelimelerle ifade edin" diyordum.
Daha sonra da 'gizemli kadın' modası çıkmıştı. Her türlü parfüm, ister çiçek koksun, isterse sabun, mutlaka 'gizemli kadının kokusu' olurdu.
Şimdi de köylere kadar inmiş 'doğal' modası var. İki yıl önce, Balıkesir'den Edremit'e giderken gördüm: Köylü vatandaş, kargacık burgacık harflerle "Doğal Armut" yazmıştı kartonun üstüne. Sanki sentetiği varmış, olsa da bilirmiş gibi.
Geçen gün Levent'te Doğal Hamburger ilanı gördüm... Vaktim olsa yağ kokan hamburgerciye girip soracaktım: "Bunun doğalı nasıl oluyor birader?"
Bir de Doğal Kuzu görüyorum. Doğal olmayan kuzu mu var? Hayvan klonlama ülkemizde çok yaygınlaştı da benim mi haberim olmadı?
Bu ülkenin resmi tarihi uydurmalarla doludur. Artık ilancılık sektörü de palavralar ormanına dönüştü: 'Organik' diyor yalan, 'gurme' diyor yalan, 'doğal' diyor yalan.
O halde türkücüye kulak verelim: "Ankara'da yedim taze meyveyi / Boşuna çiğnemişim yalan dünyayı."

***

Klonlamaya var mısınız?

Yukarıda klonlamaktan söz ettik ya... Aklıma geldi: Ünlü oyuncu Barbara Streisand'ın çok sevgili köpeği Samantha, 14 yıllık bir beraberlikten sonra hayata gözlerini yumdu. İnsan olmasa bir canlıyla 14 yıl geçirmek az buz olay değil.
Streisand bunun üzerine, Sammie dediği köpeğini klonlattı. Yani genetik teknoloji sayesinde, ölmeden önce alınan dokularla Texas'taki bir laboratuvarda köpeğin aynısı üretildi. (Bir değil, üç tane birden hem de...)
Olayın bir sürü ayrıntısı var. Bu noktada kesip sormak istiyorum: Maliyeti bütçenize uygun olsa, ölen kedinizi veya köpeğinizi klonlatır mısınız?
Soruyorum çünkü Streisand bu konudaki yazısında şöyle diyor: "Köpeğin yüz ifadesi klonlanıyor ama ruhu klonlanamıyor. Klonlanmış köpeklerimin yüzlerine her bakışımda Samantha'mı özlüyorum."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA