İran hükümeti, Suudi yetkililer ile görüşerek Suudi misyon temsilciliklerinin uğradığı saldırı olayına ilişkin soruşturma işlemlerinin tamamlanması amacıyla, Tahran'daki Suudi Arabistan Krallığı Büyükelçiliği binasına ve Meşhed'deki Başkonsolosluk binasına girmek için izin talebinde bulunmuş,yetkililerin girişi sırasında Suudi Arabistan Krallığı'ndan bir heyetin de eşlik etmesi ve İranlı yetkililerin yürüteceği soruşturmaların sonuçları konusunda ilgili Suudi heyetin'n bilgilendirmesi koşuluyla sözkonusu talebe onay verilmiştir. Akabinde Suudi heyetin varış tarihine onay verilerek Dubai'deki İran konsolosluğundan vize verilmiştir. Ancak İran hükümeti oyalama politikasına devam etmiş,söz konusu tarihte heyetin içinde bulunduğu uçağa iniş izni vermemiştir. Bu da İran tarafının, soruşturmalar yada kovuşturma ve olayın faillerinin sorgulanması konusunda ciddi olmadığını teyit etmektedir.
Diplomatik misyonların dokunulmazlığını ihlal konusunda kabarık bir sicili bulunan Tahran hükümetinin bu tarz bir tutumu tuhaf değildir. 1979 yılında Amerikan Büyükelçiliğine yönelik saldırıda personelinin 444 gün rehin alındığından bu yana 38 yıldır İran hükümeti bunu alışkanlık haline getirmiştir. Ardından 1987 yılında Suudi Arabistan Büyükelçiliği, 1988 yılında Kuveyt Büyükelçiliği, 2009 yılında Pakistan Büyükelçiliği ve 2011 yılında da İngiliz Büyükelçiliği saldırıya uğramıştır.
İki Suudi diplomatik misyon temsilciliğine yönelik olaya ilişkin soruşturmaların tamamlanması konusunda ise Tahran oyalayıcı taktiklerini kullanmaya devam etmiş, iki ülke ilişkilerinin kesilmesine rağmen diplomatik ayrıcalıklar elde etmek için kasıtlı olarak şantaja başvurmuştur. Aslında bu tutum, Suudi Arabistan Krallığı diplomatik temsilciliklerinin dokunulmazlığının ihlali ile ilgili olayın önceden düşünülmüş planlı bir operasyon ve İran'ın gerginliği tırmandırma planı dahilinde olduğuna işaret etmektedir. Zira diplomatik misyonun varlığını reddetmek ve failleri cezalandırmamak, Tahran'ın çözüm yolunda akıl ve mantık diliyle hareket etmediğini ve sorunu ortadan kaldırmaya yanaşmadığını, aksine uluslararası ilke ve anlaşmalara aykırı eylemlerde bulunduğunu teyit etmektedir.
Bu bağlamda Suudi Arabistan Krallığı, diplomatik ilişkilere dair Viyana Sözleşmesi ve uluslararası hukuk hükümlerine uygun olarak diplomatik haklarını korumak için gerekli tüm önlemleri alacaktır.