Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Deniz İşletmeleri ve Yönetimi Yüksek Okulu'nun 4 öğrencisi, 1991 yılında zorunlu stajlarını yapmak için çalmadıkları şirket kapısı bırakmadı. Bütün şirketlerden olumsuz yanıt alınca, kendi şirketlerini kurdular. Babalarının kıt kaynaklarından denkleştirdikleri şirkette stajlarını tamamladılar. "Ne iş olsa yaparım" kalıbı gibi "Ne olsa taşırım" diye yola çıktıkları lojistik macerası, onları Nijerya'ya taşıdı. Ellerinde kalan çimentoyu satmak için beklerken gittikleri pazar, gençlere yeni ufuklar açtı. Nijerya'ya önce salça sattılar, sonra fabrikasını kurdular. Ülkeyi keşfettikçe yeni yatırımlar arttı. Susam temizleme, kereste, zencefil temizleme fabrikası, inşaat, mısır yetiştirme derken, Nijerya'dan Türkiye'deki futbol kulüplerine futbolcu satmaya kadar her işe girdiler. 18 yılda çok iyi çevre edinen İzmirli girişimciler Armada Grup ortakları Kenan Yalavaç, Ali Ateş Okta, Ömer Cürebal, Hakan Özel için bu yıllar çok da kolay geçmedi. Türk girişimcileri çoğu genç 185 milyon nüfuslu ile Afrika'nın parlayan yıldızı Nijerya'dan çok geç olmadan pay alabilmeleri için bu ülkeye çağıran, kendi yaşadıkları sıkıntıları çekmemeleri için her türlü yardıma açık olan Hakan Özel ile uzun soluklu çabalarını, başarılarını, önerilerini konuştuk.
Okuldan mezun olur olmaz mı kurdunuz şirketi?
Olmadan kurduk. Ben hiç başkasına çalışmadım.
Daha öğrenciyken nasıl karar verdiniz şirket kurmaya?
Okulda staj yapmamız zorunluydu. Sene 91-92, herkes alaylı denizcilik sektöründe. Gidiyoruz, "Biz üniversiteden geldik, staj yapmamız lazım. Bize iş verir misiniz" diyoruz, "Ne münasebet" diyorlar. Sonra kendi şirketimizi kurmaya karar verdik. Babalardan toparladığımız 5 bin dolar Armada Gemi Acenteliği'ni kurduk. Bir arkadaşımızın kayınbabasının ofisi vardı. Bir telefon, bir bilgisayar, bir de yatağımız vardı. Okula gitmiyoruz, sadece sınavlara gidiyoruz. Sırayla yatakta uyuyoruz. Her gün iş arıyoruz. Bir Türk ile tanıştık. İngiltere'deki Mc Donalds'ların soğanını tedarik ediyormuş. Bize, "Siz gönderir misiniz" dedi. Kabul ettik. Yaklaşık bin ton soğan sattık, iyi para kazandık. Okuldan bir abimiz çimento ihracatı yapıyordu. Nijerya'da açacağı bir şirket için yardım istedi. Torba başına bir dolar kazanacaktık. 99 yılı gemiyi yükledik Nijerya'ya gittik, tam satacağız ülkeye demokrasi geldi. 6 dolar olan çimento, 5 dolara düştü. Bizim bir dolar gitti. Hükümet yolsuzluk var diye alımı iptal etti. Bir fırsat çıksın diye bekliyoruz, sıkıldık, pazara gidelim dedik. Baktık, pazarda çılgın gibi salça satılıyor. Sağdan soldan borç alarak, Türkiye'den 3 konteyner salça yükledik. Her gün markete gidiyoruz, 3 konteyneri bir yılda zor sattık. Sonra Türk salçasına bir alıştılar, ayda 5 konteyner satmaya başladık. Pazarda cam bardak, iç çamaşırı, terlik, aplik, dolap menteşesi, battaniye sattık. Beklerken sıkıntıdan devamlı kafa çalışıyor.
İşiniz hiç kolay olmamış...
Hep tırnaklarımızla kazımak zorunda kaldık. Zaten hepimiz memur, işçi çocuğuyuz.
Nijerya ile ilgili büyük bilgi birikiminiz olmuş..
Nijerya'da bir hapse ve hastaneye düşmedik çok şükür. Türk fuarlarını biz başlattık orada. Hala 3-4 fuar yapılıyor, onun bütün gümrükleme, organizasyon işlerini biz yapıyoruz. İstanbul Ticaret Odası'na bir fuar yaptık 2014 yılında, unutulmadı. 10 bin kişi geldi üç günde. Türkiye'yi tanıtıyoruz orada ama hala bizi bilmiyorlar. Nijerya'da bir futbol akademisi kurduk. Küçük çocukları alıp yetiştiriyoruz, Türkiye'deki kulüplerle de bağlantıya geçiyoruz yavaş yavaş. Bursaspor altyapısında 4 tane futbolcumuz var. Afrikalıların futbola ayrı bir yeteneği var. Pazar günü bir dışarı çıkın, 5 bin çocuk top oynuyor sağda solda. Yetenekliler görülmüyor, kaybolup gidiyor. Tekstili çok seviyorlar. Tekstil Sanayicileri Derneği'nin danışmanlığını yapıyorum. Oradan tüccarları getiriyorum, buradan ihracatçıları götürüyorum.
ÇİNLİLERLE REKABET ETTİLER
Salça fabrikasını da sıkıntıdan mı yaptınız?
Nijerya'da, "Burada yapın" furyası başladı. Bu salçayı ithal ediyoruz, araştırdık, fabrikayı 300-350 bin dolara kurabiliyoruz. O zaman salçanın gümrüğü yüzde yüz, ithal edersen, dökme yaparsan yüzde 5 vergiyle yapıyorsun. Aradaki fark kurtarıyor. Biz kutuyu, salçayı buradan alıp götürüyorduk, orada paketleyecektik. 9 ay sonra fabrikayı bitirdik, yüzde 100 olan gümrüğü, Nijerya Devleti yüzde 20'ye düşürdü bizimle dalga geçer gibi. "Ne yaptınız biz buraya hayatımızı, tüm varlığımızı koyduk "dedik. Biz bağıra çağıra gümrüğü yüzde 35'e çıkarttık, ama bu kez de fiyat tutmuyor. Çinliler çok ucuza veriyor. Salçayı Çin'den, kutuyu Türkiye'den almaya başladık fiyatı tutturmak için. 1,5- 2 sene yaptık, Çinliler işi öğrendi. Her önüne gelen gidip Çin'den salça almaya başladı. O işi kapattık. Fabrika duruyor. Cam bardak devam ediyordu. Çinliler onu da öğrendi, o işin de karı kalmadı. Sonra inşaat sektörüne geçtik. Bir bina yaptık, yüzde 100 Türk malı ürünlerle. Onun kiralanması bekleniyor. Nijerya'dan Türkiye'ye susam getirdik, sonra susamla ilgili fabrika açtık. Şimdi Torbalı'da da bir susam fabrikamız var. Zencefil, susam satıyoruz dünyanın her tarafına. Bir ara C vitamini açısından çok zengin hibiskus çayı getirdik Türkiye'ye, pek bilinmediği için satılmadı. Şimdi Almanya'ya satıyoruz. Onun haricinde Nijerya'da kereste fabrikamız var. Türkiye'ye fırınlanmış kereste getiriyoruz. Amerika'daki firmaların Amerika'da ürettiği mallarını taşıyoruz Afganistan'a, Irak'a.
Mısır tarlalarınız varmış Nijerya'da?
Yaklaşık 300 hektar mısır ekiyoruz. Mısır üretip orada satıyoruz.
NİJERYA'NIN İLACI TÜRKİYE
Neden tüm zorluklara rağmen Nijerya?
Nijerya 185 milyonluk genç
nüfusu ile Afrika'nın parlayan yıldızı.
Çok büyük enerji kaynakları
var. Günde 2,5 milyon varil petrol
çıkıyor. Çok büyük gaz rezervleri
var, bunu hiç kullanmıyorlar
bile. 200 küsur çeşit yeraltı madeni
var. Çin'den çok daha yakınız
lojistik olarak, Avrupa'dan çok
daha ucuzuz. Aslında Nijerya'nın
ilacı Türkiye. Enerji sorununu da
3-5 seneye kadar halledeceklerini
düşünüyorum. O zaman girmemiz
çok zor olur ama şu aralar
girersek çok büyük faydalarını
görürüz.
Yeni yatırım var mı?
Şimdi şaşıracaksınız. Oyuncak
mağazamız oldu. Kızım 2
yaşındayken Amerika'ya gitmiştik.
Bir Japon mağazasından bir
set almışım, 5 yaş üzeri çocuklar
için olduğundan dolaba kaldırmışız.
Bir pazar günü Elif oyun
oynamak istedi. Biraz hareketlidir
oturduğu yerde duramaz
ama bir saat oturup benimle
oynadı. Hemen Google'dan baktım,
Türkiye'de satışı yok. Atladım
gittim Japonya'ya. Şimdi
Japonya'dan oyuncak ithal ediyoruz.
5 yaşından 80 yaşına
kadar insanların oynayabileceği
muhteşem bir oyuncak, Türkiye'de
distribütörüyüz. İzmir
Forum'da da bir mağazamız var.
Röportaj: Berrin BİRER