2015'in sonları ile 2016'ın ilk yarısı...
15 Temmuz sonrası FETÖ bağlantısı nedeniyle kapatılan
Gediz Üniversitesi'nde safların belirginleştiği günler...
Üniversitenin FETÖ belasından kurtarılıp devlete teslim edilmesi için her şeyi göze alarak mücadele ettiğimiz bir dönem...
Attığımız her adımın FETÖ'cüler tarafından izlenip önümüzün kesildiği, ayak oyunları ile başlayan karşı mücadelenin hakaretlere, karalamaya ve tehditlere vardığı geçmek bilmeyen puslu haftalar, aylar...
"Hiç boşuna uğraşmayın, ne yapsanız nafile" sözleriyle aba altından sopa gösterildiği,
mübarek adam maskelerinin arkasındaki
çirkin yüzlerin tehditkar
bakışlarını üzerimizden çekmediği,
'gününüzü göreceksiniz' imalı pis sırıtışların
eksik olmadığı tam bir
psikolojik harp...
O günlerde...
"Üniversite devlete teslim edilsin" çağrılarına,
"Kimin malını kime peşkeş çekiyorsunuz" yanıtı veriyorlar
ya da
"Devlet gelsin, yapabiliyorsa zorla el koysun" diyerek
meydan okuyorlardı.
Bizzat kendilerinin sebep olacağı mağduriyetleri devletin üzerine yıkarak algı operasyonu ve provokasyon ortamı oluşturmak istiyorlar, devleti baskıcı ve otoriter göstermeye çalışıyorlardı.
(Hedef saptırmaya ve devlet ile millet arasındaki bağı zayıflatmaya dayalı bu kirli propagandaya 15 Temmuz sonrası sosyal medya üzerinden kalkıştılar, üniversitenin kapatılmasını fırsat görüp öğrencileri devlete karşı kışkırttılar!)
Mezunlar, öğrenciler ve çalışanlar zerre kadar umurlarında değildi; aldıkları talimatların gereğini yerine getirmekti onlar için esas olan.
ŞÜPHEYLE YAKLAŞTIM
Varlığımızın teminatı devletimize meydan okuyan, kamu iradesini yok sayan bu şer örgütü karşısında o dönem yapacağım tek şey vardı, o da devlete sığınmaktı.
Ancak o günün koşullarında bu kolay değildi, itiraf etmekten büyük üzüntü duyuyorum ama kime karşı kimden yardım isteyeceğimin cevabı şüpheliydi.
(FETÖ'nün ahtapottan farksız kollarının devletin derinliklerine sızdığının 15 Temmuz'dan sonra tam olarak anlaşılabildiğini düşünürsek, o dönemdeki endişem yersiz değildi!) Güvenilir farklı kaynaklardan teyit ettikten sonra ilgili birimlerle temasa geçerek yardım istedim.
Bir yandan da tanıdığım Gediz Üniversitesi personeline FETÖ mücadelesine destek vermeleri için çağrıda bulunuyordum.
FETÖ'cüler ise boş durmuyor,
"Masum insanları fişliyorlar" yaygarası kopararak
duygu sömürüsü yapıyor,
"Bugünün yarını da var" diyerek etrafa korku salıyorlardı.
Belli ki 15 Temmuz'u önceden biliyorlardı, hem hesaplaşacakları o gün için sabırsızlanıyorlar hem de öncesinde deşifre olmalarını önlemeye çalışıyorlardı.
HAİNLER KAYBETTİ
Tüm bunların üzerinden 15 Temmuz geçti, devleti ele geçirmek için ihanette sınır tanımayan, istiklalimizi ve istikbalimizi birilerine peşkeş çekmek için yanıp tutuşan hainler kaybetti.
Kirli ilişki ağları ile hainlikleri de bir bir deşifre olmaya başladı.
Bitti mi, bitmedi, mücadele sürmeli...
İşte bunun için herkese görev düşüyor, özellikle de FETÖ'ye dair bilgisi olanlara.
Sizin için önemsiz ya da sıradan gibi görünen bir bilgi, kılıktan kılığa giren, kendilerini gizlemek ya da hedef saptırmak için sahte itirafçılık dahil her yolu deneyen, elini kolunu sallaya sallaya gezen FETÖ'cülerle mücadelede emniyet ve yargı güçlerine yeni ufuklar açabilir.
Masum ve mağdur gibi görünüp, perde arkasında ise "Bugünün yarını da var" tehdidini savurarak korku iklimi yaratmaya çalışan o hainlere pabuç bırakmayın.
Daha önceki gibi 15 Temmuz sonrasında da bilinçli olarak bu kirli ve kara propagandayı yürütüyorlar, hem içerden çözülmemeyi hem de dışarıdan darbe yememeyi planlıyorlar.
SAHİPLİK DUYGUSU
Ne yaparlarsa yapsınlar beyhude, tarihimizin ihanet sayfalarında yerlerini çoktan aldılar, millet vicdanında çoktan boğuldular.
İstiklalimiz ve istikbalimiz uğruna, ay-yıldızlı bayrak aşkına canlarını feda eden şehitlerimizin kutsal hatıraları için üzerimize düşen vatan borcunu ödeyelim,
bu mücadelede devletimize destek verelim.
Siyasi düşüncemiz ne olursa olsun bunu yapalım...
Bunu yapalım ki geleceğe güvenle bakalım, kumpas davaları ve 15 Temmuz'la millete darbe vurmaya kalkanlara biz darbe vuralım...
Bunun bir kurtuluş mücadelesi, memleket meselesi olduğunu asla ama asla unutmayalım, istiklalimize ve istikbalimize
sahip çıkalım...