Karşıyaka zor günlerden geçiyor.
Camianın büyükleri gibi, başkanı, yönetimi, teknik adamı, futbolcusu ve taraftarı da "
kapıdaki tehlikenin" farkında ama çözüm üretmekte zorlanıyorlar. Silinen 3 puan dışında, yeni puan silme beklentileri kadar, her geçen gün artan borç yükünü de taşıyamaz durumdalar. Son Bugsaş maçında yenilen her gol sonrası sahadaki manzara, saha dışındaki çöküşün zemine yansımasını haykırıyordu.
Şampiyonluk ve play-off bir yana takımın dibe çakılmasına ve çaresizliğine isyan ediyordu tribünler. Dışarıdan gazel okuyup, çözüm önerisi sunacak kadar bilgim ve deneyimim yok bu konuda. Ancaaak, asırlık bir kulübün çaresizliğine isyan edecek kadar da sevda yüklüyüm bu armaya. Suyunu içip, havasını kokladığım, çarşısında, yalısında her köşesinde biriktirdiğim paha biçilmez mutluluk tablolarım asılı duruyor gönlümde.
uykularım kaçtı Maç sonrası futbolcuların alın terlerine karışan gözyaşlarının oluşturduğu sele kapıldı bu onurlu anılarım.
"
Yarınlar bizim" diyecek umudum da yoktu eve adım attığında. Tersine,
kapıdaki tehlike uykumu da kaçırmıştı, aklımı da. Bir daha söyleyelim dedik: "
Yarın çok geç olacak".
Duyan var mı?