Sadece puan olarak değil, moral olarak ta Karşıyaka'nın çok önünde olan Altay'ın, ilk düdükle birlikte bu üstünlüğünü dolu-dizgin bir hücum anlayışı ile sahaya yansıtacağını bekleyenler çoğunlukta idi. Ancak, hiç te öyle başlamadı oyun. Aksine geriye yaslanan, ve topu da oyunu da Karşıyaka'ya veren Altay, defansını da öne çıkaran Karşıyaka defansının arkasına atacağı toplarla
ani baskın peşindeydi. Nitekim ilk yarı bittiğinde bu taktik düşüncenin ürününü iki golle süslüyorlardı. Karşıyaka ise, önde oynasa da hücum ediyor gibi görünüyor ama son pas beceriksizliğine yenik düşüyordu her defasında. Ancak, taraftarının da büyük desteği ile ikinci yarıda sahne alan Karşıyaka, Altay'a verdiği tek pozisyon dışında hep saldıran ama yine olgun atak yapmakta zorlanan taraf olarak göze batıyordu.
Can Erdem ile farkı bire indirseler de daha fazlasını bulacak moral zenginlikleri yoktu. Kapanan Altay ile saldıran Karşıyaka arasında geçti ikinci yarı ama bu çabaları skoru eşitlemeye yetmiyordu.
Son 15'e girilirken M.Uluç'u da dışarı alan Altay'ın, skoru koruma telaşı tribünlere yansıyor ama korktuğu başına gelmiyordu. Heyecanlı ama daha da önemlisi centilmen bir derbi geride kaldı. Oyun olarak olmasa da, centilmenlikleriyle
cilaladılar derbiyi.
Bu yüzden, oyunu eleştirmek şöyle dursun, bu derbiyi sunanlara bizden de
selam olsun. Sadece derbiyi değil, anlı-şanlı tarihlerini de cilaladılar.