İlk yarı bittiğinde, tabeladaki 0-0'lık skor, oynanan oyunun göstergesi idi. Zira topu da, oyunu da Göztepe'ye teslim eden Teleset Mobilya Akhisarspor, geriye yaslanıp abarttığı defans anlayışı ile adeta ilk yarıdaki skoru, maç sonuna da taşımayı hedefliyordu. Öyle ki, ilk yarı bitimine doğru çıktığı tek hücüm denemesi dışında adeta "
yemeyelim, atamasak ta olur"' diye haykırmaktaydılar sanki. Göztepe ise, topla fazla oynayan ama Selçuk'un direkten dönen vuruşu dışında pozisyon üretmekte büyük zorluklar yaşamaktaydı. Skoru gibi,
sıfıra sıfır, elde var sıfır misali bir ilk yarı kalıyordu akıllarda.
KAYBETME KORKUSU YOKTU
Sadece skor değil, sahadaki kargaşa futbolu yakışmıyordu iki takıma da. İlk yarıyı andıran ikinci yarı başlangıcı ve heyecan vermeyen oyun, Caner'in çizgiden çıkardığı top sonrası önce Göztepe tribünlerini, sonra da sahadaki oyuncuları ateşliyor ve önce kaptan Selçuk sonra da Halil'in golleri ile tempo ve heyecan kazanıyordu. Göztepe, 2-0'ın morali ve skor üstünlüğü ile son düdüğe koşarken, Okan hocanın ekibi 0-0'a erken yatmanın bedelini ödüyordu. Kalecileri Lukac'ın kurtardıklarını da düşündüğümüzde, hiç te sürpriz olamayan bir Göztepe zaferi asılı durmaktaydı tabelada. Zira ilk düdükten son düdüğe kadar, kaybetme korkusuna teslim olan rakibi karşısında, oyun olarak ta skor olarak ta "
göstere, göstere " bir Göztepe üstünlüğü vardı. İlerlemiş yaşına rağmen, sadece kilidi açmakla kalmayıp, oyun aklı ile de akıllara takılan kaptan Selçuk'a da ayrı bir övgü paragrafı ile bitirelim yazıyı.