Başbakan Binali Yıldırım'ın çok sevdiğim bir sözü var:
"Sadece alın teri dökmek yetmez, devir asıl akıl teri devri..." Bilgi çağında yaşıyoruz. Bilgiye sahip
olan ve onu işleyip değere dönüştüren
öne çıkıyor.
Başbakan Yıldırım'ın yıllardır bıkıp usanmadan dediği akıl terinin karşılığı işte bu, bilgi çağının refah toplumu...
Ülkemizi kalkındırıp güçlendirecek, milletimizi zenginleştirecek anahtar söz bundan başkası değil.
Düşünür Bacon'un "Bilgi güçtür" sözünün
hakkını veren kazanıyor, yalnız alın teri
döken ise yorulduğuyla kalıyor, yerinde
bile sayamayıp geriliyor!
Güçlü olmak için bilgiye, bilginin eseri teknolojiye sahip olmanız gerekiyor.
Türkiye'nin nükleer teknolojiye nihayet kavuşacak olmasına da bu minvalden yaklaşmalıyız. Tarihimizin en stratejik yatırımlarından nükleer santrallerin kurulmaya başlanmasına yönelik eleştiriler karşısında doğrusu hayrete, bazen de dehşete düşüyorum.
Özellikle bizim İzmir'de sırf muhalefet olsun diye ve siyasi hesaplar uğruna böylesine mühim milli bir projeye demediğini bırakmayanlar, nükleer santrallerin gelişmiş ülkelerde kapatıldığını ileri sürüyor.
"O ülkeler neden gelişti, biz neden gelişmekte olanlar sınıfındayız" diye sorgulamak ise içlerinden gelmiyor.
Bununla da kalmıyorlar!
"Onlar aya biz ise yaya" diyerek bildik ayak oyunları oynanıyor, çelme takmaya çalışılıyor.
Ben de onlara diyorum ki...
Bu kafa, aya ancak ve ancak dünyadan bakar! Aya ayak basabilmek için önce ayağımız yere sağlam basmalı.
Bu da bilgiyle, bilginin artı değeri teknolojiye sahip olmakla, güçle olur.
Nükleer teknolojiye sahip olmamıza karşı çıkanlar ısrarla Almanya örneğini gösteriyor.
Doğru...
Almanya eskiyen santralleri kapatıyor, rüzgardan ve güneşten elektrik üretimine ağırlık veriyor. Ancak o Almanya nükleer teknolojiyi cebinde tutuyor, dünya düzenindeki yerine nasıl ulaştığını, AB'nin nasıl patronu olduğunu çok biliyor. Küçücük İsrail bile nükleer gücüyle Ortadoğu'ya
, hatta tüm dünyaya kafa tutuyor, işlediği insanlık suçlarının üzerini örtüyor.
Ezelden beri ateş çemberinin arasında istiklal ve istikbal mücadelesi veren ülkemizin nükleer güce sahip olmasını istememek ne hayatın gerçekleriyle ne de milli politikalarla bağdaşıyor.
Yarım asır geriden gelip ulaşmaya çalıştığımız nükleer güce ihtiyacımız var.
Kaybedilen yılları telafi etmek, bugünü yakalayıp
geleceği kazanmak için bunu yapmak zorundayız.
Bilginin gücü ve teknolojinin katma değeriyle daha güçlü bir Türkiye için böyle büyük projeler ile gurur duyalım, çatlak seslere kulak tıkayalım...