Uzun zamandır Yunanlılar da Kıbrıs sorununu duymaktan bıktılar. 2004'te Atina'da da Annan Planı'na umut bağlayanlar çoktu. Hatta Simitis, Mitsotakis gibi liderler Rumları planı kabul etmeye bile çağırdılar. Ama Papadopulos'un 'evet' diyeni 'vatan haini' ilan ettiği günlerdi. Karamanlis ise çiçeği burnunda bir başbakandı. Dizginleri tamamen Papadopulos'a bıraktı. Sonuç malum! Tarihi çözüm fırsatı kaçtı. Gerçi artık Papadopulos da Denktaş da yok ama çözüm havası da yok. Atina'da kimle konuştuysam Kıbrıs'ta yıl sonuna kadar bir çözüme ulaşılacağından umutlu değildi. Kıbrıs sorununu yıllardır izleyen yabancı gazetecilerle de sohbet ettim. Hristofyas'a 'Gizli Papadopulos' adını takanlar bile var. Yani Atina'dan bakınca da Kıbrıs'ta çözüm için tünelin ucunda pek umut ışığı görmedim. Kıbrıs sorununa milliyetçi gözlükle bakan Yunanlı meslektaşların bile "Yeter artık. Öyle ya da böyle bitsin" dediğini duydum. Peki, 2009 sonunda Kıbrıs yüzünden AB ile Türkiye arasındaki müzakereler kesilir mi, derseniz; Türkiye AB'ye akılcı bir teklif götürdü. "Limanlarımı ve havaalanlarımı Rum gemilerine ve uçaklarına açarım ama AB de 2004'te aldığı kararı uygulayıp Kuzey Kıbrıs'la doğrudan ticareti başlatsın" dedi. Yani Tayvan modeli. Böylece ne Türkiye, Kıbrıs Rum Kesimini resmen tanıyacak ne de AB, KKTC'yi tanımış olacak. Sorunu çözmek için müzakereler de devam edecek. Tayvan modeline AB içinde yeşil ışık yakabilecek çok ülke var. Ama kuşkusuz son ana kadar pazarlık sürecek. Ne olursa olsun müzakerelerin kesilmesini en son isteyecek olan Rumlar ve Yunanlılardır! Çünkü, AB'yle bağı koparsa Türkiye'yle baş başa kalacaklar.