Mehmet Ali, Hilal, Zeynep, Remziye ve İnan... Beş ay önce katliama sahne olan Bilge köyünün anasız babasız kalan onlarca çocuğundan beşiydi... Darüşşafaka'nın çatısı altında, İstanbul'da okula başladılar. Kısa sürede değiştiler, acı yüklerini bir nebze de olsa attılar küçük omuzlarından. Ve bu bayramda, yakınlarıyla ve sevdikleriyle kucaklaşmak için köye geri döndüler.
YOLCULUK 22 SAAT SÜRDÜ
Muhtar amcaları Abdurrahman Çelebi'yle birlikte, 22 saatlik bir yolculuğun ardından geliyor çocuklar, Bilge köyüne... Minibüsten iner inmez etrafları coşkuyla sarılan çocuklar arkadaşlarıyla kucaklaşıyor önce. Büyükler epey bekliyor ayrılmalarını... Sonra baba ocaklarının yolunu tutuyorlar. Remziye'yi amca kızı Sultan ve ablası çiçeklerle karşılıyor kapıda. Sultan, "İyi ki İstanbul'a gittiler, ben Remziye'nin avukat olmasını istiyorum" diyor. Mehmet Ali, 1.5 yaşındaki kardeşi Mizgin'i kucaklıyor evlerinin önünde. "Köy mü, İstanbul mu?" sorusu karşısında ise kararsız kalıyor. "Okulumuz çok güzel" diyor ve savcı olmak istediğini söylüyor.
DURUŞU ARTIK DAHA FİYAKALI
Çocuklardan en sessizi İnan. Çantası, yepyeni kıyafetleri ve gıcır gıcır ayakkabılarıyla duruşu eskisine göre hayli fiyakalı. Dörde gidiyormuş Zeynep Darüşşafaka'da... "Ne yapıyorsunuz orada?" diyorum, "Okuyorum" diyor gururla... "Burada mı kalmak isterdin İstanbul'da mı?" sorusunun yanıtı net Zeynep'in kafasında. "Burada kalmak isterdim ama okumak da güzel" diyor, hakim olmak isteyen Zeynep... Hilal ise mahçup bakışlı biraz... Hem köyde kalmak istiyor, hem de İstanbul'da... "İkisinin de yeri ayrı" diyor. Tek amacı ise doktor olmak...
'ÇOCUKLARI İYİ GÖRDÜM'
Çocukları İstanbul'dan alan muhtar Abdurrahman Çelebi, "Çocukları çok iyi gördüm. Hem duygulandım, hem sevindim. Çok iyi oldu herkes için" diyor. Köyün en yaşlısı Osman Çelebi "Şimdi 'o aileden' birini görseniz ne yaparsınız?" sorusuna şu cevabı veriyor: "Öz ablamın çocukları yaptı bu katliamı. Dört abim, beş ablam gitti. Bir ben kaldım. Görsem ne yapacağım!"