"İmralı'yla görüşmede sakınca görmüyoruz"

Başbakan Tayyip Erdoğan, 68'inci gününde sona eren açlık grevleri için kimseye herhangi bir söz verilmediğini açıkladı. MİT yetkililerinin zaman zaman İmralı ile görüşmesinde sakınca olmadığını belirten Erdoğan, "Önemli olan sorunu çözmektir" dedi. Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi için Mısır'a giden Erdoğan, Kahire'den dönüş yolunda, gündeme ilişkin soruları şöyle yanıtladı:
Açlık grevleri, ne oldu da bitti?
Biliyorsunuz İmralı, ailesi ile bile görüşmeyi kabul etmiyordu. Ama bu defa ailesini kabul etti. Dolayısıyla Mehmet Öcalan adaya gitti ve açlık grevlerinin bitmesinde İmralı'nın mesajı da etkili oldu.
Daha önce gitseydi aynı etkiyi yapar mıydı?
Daha öncesinde gitmesine karşı çıkmadık ki. Biz, avukatların gitmesine sıcak bakmıyorduk ama ailesi her an gidebilirdi. Bunu bizzat ben kamuoyuna söyledim.
Bunun bir karşılığı oldu mu, yani bir söz verildi mi?
Çok açık söyleyeyim öyle bir şey yok. Partimizin programında açıkça belirttik, 'Adına, ister Güneydoğu, ister Kürt sorunu deyin' o problemin çözümüne ilişkin programımız var. 2005'te benim Diyarbakır konuşmamdan sonra aldığımız mesafeler var. Şimdi olaya farklı bakıyoruz. Kürt etnik gruplarına "Benim Kürt kardeşim" diyebilen, bölgeyi kucaklayan bir iktidar var. Oradaki halkın AK Parti'ye güveni var. Ve bu dönem, kongremiz öncesinde 63 maddelik program açıkladık. Sıkıntılar nedir? Diyelim ki yargıda anadilde savunma vesaire, bunların cevabı zaten programımızda yerini aldı ve buna yönelik de kısa bir süre önce Meclis'e tasarıyı gönderdik. Temennim odur ki kısa zaman içinde onu da geçireceğiz. Bunun yanında Kürtçe'nin seçmeli ders olarak okutulması normal okullara girdi. Bu adımlarla birilerinin provoke etmek istediği çalışmalar çökmüş oldu.
Temmuz 2011 Silvan saldırısı sonrasında 'İmralı'yı muhatap almayacağız' demiştiniz. Görüşmeler yeniden başladı mı?
İmralı'nın devletle görüşme arzusu yok değil, var. Biz de elimizdeki enstrümanları zaman zaman kullanma niyetindeyiz. Silvan olayından sonra söylediğimde, maksadımız İmralı değildi. Diğer taraf yani bizzat dışarıdaki terör örgütünün temsilcileriydi. 'Müzakeremücadele' demişlerdi. İmralı ile ilgili olarak çeşitli enstrümanları kullandığımız zaman, burada genelde kullanılan MİT'tir, onlar görüşme yapabilir. Bunda sakınca görmüyoruz. Çünkü asıl olan sorunu çözmektir.
Siz, birşey yapsanız terör örgütü, 'biz koparıp aldık' diyor...
Bu, ucuz politika. Güneydoğu'daki, Doğu'daki bütün yatırımları, 'söke söke aldık' diyorlar. Neyi söke söke aldın? Yüksekova'ya havaalanı yapmak istiyoruz. Sen oradaki müteahhidin iş makinelerini yakıyorsun. Baraj yapıyoruz, 'istemezük, baraj gövdelerini bombalarız' diyorlar. Ya baraj istenmez mi? Bu ülkede yıllarca o derelerden akan sular boşa gidiyordu. Onun için 'Su akar, Türk bakar' derlerdi. Şimdi baraj denildiğinde elektrikten içme suyuna, sulama suyuna kadar değerlendiren bir anlayış var. Ben, 'Su akar Türk yapar' demiştim.

DARBE SORULARINA YANIT
Darbeleri Araştırma Komisyonu yazılı soru gönderecek. 28 Şubat ve 27 Nisan'la ilgili değerlendirmeniz olur mu?
Şimdi değerlendirme yapmam yanlış olur. Bir defa süreç olarak nereden itibaren benimle ilgili planlamışlar onu görmem lazım. Ondan sonra bu sürece yönelik ben de cevabımı yazılı olarak göndereceğim.
Nasıl bir BM modeli düşünüyorsunuz?
Bundan sonraki süreç için arkadaşlarımı çalıştırıyorum. BM Güvenlik Konseyi'nden adalet dağıtılmıyor. 40 yıl öncesinin şartları içinde oluşturulmuş. 5 kişiye dünyayı mahkum ediyorsun. Sayının daha fazla olması, her kıtanın, inanç gruplarının temsilcisinin bulunması lazım.

İSRAİL YÖNETİMİ YAVRULARI ÖLDÜRMEKTEN ZEVK ALIYOR
Gazze'de ateşkes ilan edilebilecek mi?
Hamas tarafı ateşkesten yana. İsrail de istiyor ama şöyle bir kurnazlığı var, 'Önce Hamas ateşi kessin.' Biz gerek Amerika'ya gerek ilgili taraflara şu mesajı verdik, 'Eş zamanlı olarak böyle bir ateşkes sağlanmalı. Sonra kademeli olarak de ambargonun kaldırılması adımı atılabilir' dedik. Sayın Obama'dan İsrail tarafının ikna edilmesini istedik. Aynı şekilde Hamas'tan ve Mısır'daki kardeşlerimizden de bu noktada ortak tavra 'evet' demesini istedik.
İsrail Başbakanı Netanyahu'ya, '2008 yılında değiliz, 2012'deyiz' dediniz. 4 yılda ne değişti?
2008'de Hamas'ın mevcut potansiyeli bu değildi. Filistin içinde iki ayrı devlet yapısı vardı. 2008'in yanlışlarını gidermemiz lazım. Bu ciddi bir kazanım. Mısır'ın başında artık Hüsnü Mübarek yok. Esen bir hava var. Körfez ülkelerinin, Arap Ligi'nin bakışında ciddi değişiklikler var. Arap Ligi Genel Sekreteri ile bir araya geldim. Eleştirilerime, 'haklısınız' diyor. Arap Ligi için Tunus tarafı da 'Böyle toplanacaksak toplanmayalım. Geliyoruz, yiyoruz, içiyoruz, sadece zarar.' Tablo bu olunca senin varlık nedenin ortadan kalkıyor.
İsrail'le ilgili 'hesabını iyi yap' ifadeniz, 'tavsiye mi, tehdit mi?'
Tavsiye. Şu anda kimseyle durup dururken bulaşmaya, savaşmaya niyetimiz yok. Ama bizim İsrail'le zaten ilişkilerimiz hemen hemen tamamen minimize olmuş vaziyette. İsrail'e uyarımızı yaparken bölgedeki siyasi geleceği için de bu uyarıyı yapıyoruz. Bizim, halklarla alıp veremediğimiz yok. Maalesef İsrail talihsiz bir yönetimle idare ediliyor. Netanyahu, Lieberman gibi... İsmail Haniye'nin kucağındaki yavruyu gördünüz. Bu yavruları öldürmekten zevk alıyorlar. Şimon Peres'e bunu Davos'ta da söylemiştim. 'Siz çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz' demiştim. İşte ispatı.

'PATRİOT BAŞVURUSU HER AN YAPILABİLİR'
'Patriot'larla ilgili NATO'ya resmi başvuru var mı?
Arkadaşlar onu henüz yaptılar mı bilmiyorum ama çalışmalarımızı belli bir noktaya bunları getirdik. Her an bu yapılabilir.
Başkanlık seçimleri sonrası ABD'nin Suriye'ye bakışını nasıl görüyorsunuz?
Telefonda Sayın Obama ile bunları görüştük. Ancak yakın bir zamanda yüz yüze kendisiyle görüşmeyi arzu ettiğimi söyledim. 'Arkadaşlara talimatı vereyim, planlayalım ve görüşmeyi gerçekleştirelim' dedi. Gelecek tarihe göre Washington ziyareti yapılabilir.
Gazeteci Cüneyt Ünal'ın, CHP'li vekiller aracılığıyla Suriye'den getirilmesini AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik 'manidar' buldu...
Ben sadece Cüneyt kardeşimin kurtulmasına bakarım. Benim bağcıyla derdim yok, derdim üzümü yemektir. Böyle bir zulümden kurtulması, serbest bırakılması, bizim için memnuniyet verici. Ben fazla laf etmeyeceğim. Bunun nedenini sizler daha iyi bilirsiniz.