Fahrettin Altun / Sabah
Yolsuzluğun Aşırı- Politikleşmesi
AK Parti de iktidara geldiği günden itibaren, "yolsuzluk ithamları" ile karşı karşıya kaldı. Yolsuzluk yaptıkları yargı önünde kesinleşen kişileri ihraç etti. Ne var ki, 17 Aralık 2013'ten bu yana maruz kaldığı cinsten "yolsuzluk" ithamları ile hiçbir zaman karşılaşmadı.
İhtamlar her ne kadar niceliksel olarak küçülse de (milyar dolardan, 100 milyon avroya, oradan bir saate), giderek daha şiddetli bir biçimde dillendirildi. Bunun nedeni, 17 Aralık operasyonunu gerçekleştiren Örgütün söylemlerini bütün muhalefet partilerinin satın almasıydı. Yolsuzluk, Türkiye tarihinde ilk defa 17 Aralık müdahalesiyle birlikte "aşırı-politik" bir içerik kazandı. 17 Aralık sonrasında yeni bir siyasal vasat oluştu. Pozisyon, strateji, eylem ve taktiklerin yeniden tanımlandığı bir vasat.
Bugün "4 eski bakan Yüce Divan'a gitsin, AK Parti, yolsuzluk iddialarından temizlensin" sözü, mahiyet itibariyle "yolsuzluğun karşısındayım" sözü kadar apolitiktir.
Ne var ki, bu sözün muhtevası, bir başka siyasete teslim olmak, aşırı-politiklik çukuruna düşmek anlamına gelir. Siyaseten doğrucu bir pozisyona itilip, kendi yararına ve zararına olanı hesap etme kabiliyetinden mahrum bırakılmak demektir bu.
17 Aralık müdahalesi bütün çıplaklığıyla karşımızdayken ve Yüce Divan süreci apaçık bir siyasi tezgah iken esas olan, siyasete sahip çıkmaktır.