Son dönemlerin en kritik Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında, gündemi Suriye sınırındaki gelişmeler ile buna yönelik alınacak tedbirler ve atılacak adımlar oluşturdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen ve yaklaşık 4 saat süren toplantının ardından yapılan açıklamada da DAEŞ ve PYD'nin oluşturduğu tehdide dikkat çekildi. MGK açıklamasında Suriye'nin kuzeyindeki yapılanmaya ilişkin önemli mesajlar verildi. İsim verilmeden DAEŞ'in sivil halkı hedef aldığı, PYD'nin de bölgenin demografik yapısını değiştirmeye çalıştığına vurgu yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "Güney komşularımızdan Suriye'de cereyan eden hadiseler etraflıca değerlendirilmiş, muhtemel tehditler ele alınmış, sınırlarımızda alınan ilave güvenlik tedbirleri üzerinde durulmuştur. Bölgede yaşayan sivil halkı hedef alan terör saldırıları ile bölgenin demografik yapısının değiştirilmesine yönelik eylemlerden duyulan endişe dile getirilmiştir." Uluslararası kamuoyunun bölgede yaşanan insan hakları ihlallerine karşı sürdürdüğü duyarsız tutuma da dikkat çekilen açıklamada, Türkiye'ye sığınan insanların mağduriyetinin giderilmesi için bugüne kadar yapılan insani çalışmaların kararlılıkla devam ettirileceği ifade edildi. Toplantıda Irak'ın terör örgütleri ile mücadelesi kapsamında yaşanan son gelişmeler gözden geçirilirken Türkmenler'in durumu da değerlendirildi. Edinilen bilgiye göre Genelkurmay, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında yapılan güvenlik zirvelerinde verilen talimatlar üzerine Suriye'de atılacak adımlar ve alınacak tedbirlerin taşıdığı riskleri konu alan kapsamlı bir sunum hazırladı. TSK'nın MGK brifinginde, Suriye'ye müdahale için iki seçenek, bu seçeneklerin barındırdığı risklere ilişkin 4 önemli soru yer aldı.
İKİ SENARYO
Sunumda sınırın öte yakasındaki gelişmelere müdahale için iki senaryo ön plana çıktı. Birinci senaryo, sınırın diğer tarafında kurulacak tampon bölgeyi içeriyor. Buna göre TSK'nın, Fırat nehrinin kenarında yer alan Cerablus bölgesinden başlayarak 90 kilometrelik alanda güvenli bölge kuracağı öngörülüyor. Güvenli bölge ile Suriyeli muhaliflerin elinin rahatlatılması, DAEŞ'in güneye püskürtülmesi, PYD'nin demografi oyunlarının önüne geçilmesi amaçlanıyor. Bu senaryoya göre güvenli bölge kurulduktan bir müddet sonra alan ÖSO'ya bırakılıyor, operasyon tamamlanmış oluyor. İkinci senaryoda ise TSK, sınırın diğer tarafına geçerek operasyon yapmıyor. Ancak Azez ve diğer bölgelerde PYD ve DAEŞ ile çatışan ÖSO birliklerine 40-60 kilometre menzilli top ve füzelerle destek oluyor.
SUNUMDAKİ DÖRT SORU
Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine müdahalesi üzerine doğabilecek riskler de MGK'da ele alındı. Uluslararası kamuoyunun böyle bir durumda Türkiye'ye karşı tutumunun ne olacağı tartışıldı. Koalisyon ülkelerinin bilgisi ve desteğinin önemli olduğu değerlendirmesi yapıldı. Suriye'nin Türkiye'yi işgalcilik ve saldırganlıkla suçlayabileceği değerlendirmesi yapıldı.
ESAD'IN HAVA KAPASİTESİ
Hava Kuvvetleri'ni ilgilendiren en önemli soru ise Esad'ın elindeki hava savunma sistemiyle ilgili oldu. Olası bir harekât durumunda, kara güçlerinin güvenliği için savaş uçakları bölgenin kontrolünü sağlayacak. Esad'ın hava savunma sisteminin eskisi kadar etkili olup olmadığı tartışılırken, Türk savaş uçaklarının Suriye hava sahasına geçmesi durumunda hedef alınıp alınmayacağı soru işareti olarak duruyor. Diğer bir soru, sınırı geçmeden DAEŞ'in top ve füzelerle hedef alınmasıyla ilgili. Asker bu seçeneğe sıcak bakarken, DAEŞ'in böyle bir durumda bölgedeki sivil halkı Türkiye'ye karşı canlı kalkan olarak kullanabileceği belirtiliyor.