Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2005'ten beri bütün Diyarbakır buluşmalarını izledim. Her buluşmanın farklı bir tarihi özelliği vardı. Dünkü buluşma da tarihiydi ve diğerlerinden biraz daha farklıydı. Çünkü bu kez, siyasi zemin geçmişle kıyaslanmayacak kadar değişmişti.
Artık örgüt eksenli şiddetin kol gezdiği bir siyasi zemin yoktu. Kandil'in çukur vahşetiyle başlayıp, Suriye'de küresel aparata dönüşen kirli siyaseti açığa çıktığı için, örgütün oluşturduğu korku duvarı yıkılmış durumda. (...)
2005'teki ilk çıkışta ve 2013'teki Barzani'nin de katıldığı o tarihi buluşmalardan sonra bir kez daha kürsüye çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ilgi ve dikkatle izliyorum. Alandaki kalabalık da pür dikkat Cumhurbaşkanını dinliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her zamanki sahiciliğiyle yüzyıllık bir sorunu "açılım" süreçleriyle nasıl çözmek istediğini ve atılan tarihi adımları anlatırken sık sık dillendirilen "barış"la ilgili çarpıcı bir tespit yaptı:
PKK yanlıları iki de bir diyorlar, 'barış barış barış...' Lafla barış olur mu? Elinde silah olanlarla barış olur mu? Biz inşa ve ihya ediyoruz. Biz şefkatle, merhametle baktık. Barışın fedaileri biziz, özgürlüklerin fedaisi biziz ve bundan sonra da böyle olacak."
Ve çok açık çağrıyı bir kez daha yineledi: "Gelin sorunlarınızı siyasetle çözün"
Cumhurbaşkanından önce Diyarbakırlılara Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ve Çevre veŞehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki de seslenerek 16 Nisan'ın bir dönüm noktası olduğunu vurguladılar.
Meydandan da ayrılırken alana girenlerden daha fazla giremeyenlerin olduğunu görüyoruz. Bu yoğun ilgi belki de 16 Nisan'da kimsenin hesaba katmadığı bir sürprizin işareti...