ERHAN AFYONCU'NUN YAZISINDAN SATIRBAŞLARI:
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki esnaf devlet hizmetinde bulunanlar ve serbest çalışanlar olmak üzere ikiye ayrılırdı. Osmanlı sarayının ve kapıkulu askerlerinin ihtiyaçlarını karşılayan devlet esnafı "ehl-i hıref-i hassa" adıyla anılırdı. Serbest çalışan esnaf ise loncalara bağlı olarak mal üretir ve satarlardı.
PADİŞAH VE VEZİRİAZAMLAR TEFTİŞTE
Devlet yetkilileri gerekli kanunları çıkarıp, halkın temel gıda maddelerini satanları iyi bir kontrol altında tutup, suçluları cezalandırarak bu problemi çözmeye çalışmışlardı. Osmanlı yöneticileri halkın mağdur olmaması için esnaf teşkilatını, hammadde temininden başlayarak imalat ve satış aşamalarının tamamını denetim altında tutarlardı.. Malın kalitesinin yanı sıra fahiş fiyatla satılmasının da önlenmesine çalışılırdı.
O KİŞİLER CEZALANDIRILIYORDU!
Piyasada satılan malların denetlenmesi padişahın vekili olan veziriazamların en önemli görevlerinden birisiydi. Bu yüzden veziriazamlar çarşamba günleri konaklarındaki divan toplantısının ardından, yanlarına İstanbul kadısı ile muhtesibi (zabıta müdürü) alarak esnafı denetler, karaborsacılık yapan, pahalı mal satan ve kalitesiz mal üreten esnafı cezalandırırdı. Esnaf denetimini zaman zaman bizzat padişahların yaptığı da olurdu. Padişahlar, tebdil-i kıyafetle, yani başka bir kılığa girerek gizlice fırınları ve diğer gıda maddelerini satan esnafları denetlerlerdi.
İBRETLİK CEZALAR
Sahtekâr satıcılara verilen cezaları seyyahlar eserlerinde geniş geniş anlatmışlardır.
1570'li yıllarda Türkiye'de bulunan Salomon Schweigger şunları söylemektedir: "Türkler adaleti yerine getirmekte çok gayretlidirler. Bir güvenlik görevlisi olan subaşı, şehir içinde atıyla sürekli dolaşır durur ve büyük bir titizlikle tartıları, ölçüleri denetler. Eğer ekmeğin, tereyağının ve sıvı yağın yanlış ya da eksik tartıldığını saptarsa, bundan sorumlu olan tüccarlar veya satıcılar -ister Hıristiyan olsun, ister Türkzorla dükkanlarından dışarı sürükletir ve çıplak tabanlarına sopayla vurdurur. Herhangi başka bir uygunsuzluk fark ederse, bu da cezalandırılır.
SUBAŞININ YANINDA DAİMA...
Subaşının yanında daima asesler, yardımcıları ve hizmetkarları bulunur. Onların başlıkları da yeniçerilerinkine benzer, fakat alınlarının üzerinde altından süsleri ve içine tüyler sokulan gümüş kaplama bir boru yoktur; yeniçeriler gibi güzel giysileri olmadığı gibi, onlar kadar bol para da almazlar, hiç durmaksızın kentin içinde oraya buraya koşuştururlar ve cezalandırabilecekleri bir suçlu bulmaya çalışırlar" 1610'lu yıllarda İstanbul'a gelen Adam Werner ise "Subaşı bütün gün at üstünde İstanbul kentinin sokaklarını dolaşır. Yanında yeniçeriler ve ellerinde sopa taşıyan başka görevliler vardır. Subaşı, önceden haber vermeden tüccarların, ekmekçilerin, kasapların ve diğer esnafın dükkânlarına girdiğinde, ağırlık ve uzunluk ölçülerinde veya satılan mallarda herhangi bir hile yapıldığını saptarsa, dükkan sahibini hemen sokak ortasında yere yatırır ve sopalattırarak herkesin önünde rezil eder" demektedir.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN