Haftalık yazımı yazmak için dün takvim yaprağına baktığımda bugünün doğum günüm olduğunu gördüm. Kimilerine göre
'yontulmamış odun' kimilerine göre
'hayattan bihaber yaşamak' olarak yorumlansa da hiç sevmedim doğum günü kutlamayı ve kutlatmayı.
Kim bilir belki de çocukluğumda yaşamayı çok arzu etmeme rağmen, gözü kör olasıca yokluğun mahkumiyeti ile üfleyemediğim bir yaş günü pastası üzerindeki mumun yıllar süren özlemindendir…
Gecenin bitmesine dakikalar kala oturduğum bilgisayarın başında gözlerimi kapatıp, şöyle iki elimi kafamın arkasına koyup sandalyeden geriye yaslandığımda dudaklarımda bilmem kaç kere mırıldandım:
"Ne feryad edersin divane bülbül
Senin bu feryadın anam gülşene kalsın
Bu dünyada eremezsen murada
Huzur-u mahşere anam divana kalsın".
Vay be su gibi akıp giderken, arkasında kapanmaz yaralar, onarılmaz enkazlar bırakan yıllar…
Bizi getirmiş taa 50'ye. Tam da şimdi cennette olan babamın ve ağabeyimin yaşına…
Kapattığım gözlerimden, beynimi şöyle bir geriye doğru sarıp baktığım 50 yıllık hayat filminde neleri neleri görmedim ki.
Yıllar önceydi, 'Babam ve Oğlum' filmini seyrederken hiç ama hiç fark etmeden, gözlerimden akan yaşların gömleğimi ıslattığı andaki gibi bu defa beni kendi filmimi izlerken fark etmeden ağlatmışım tıpkı o sinema salonundaki gibi…
Her sabahın bir gecesi olduğu gibi, o gecenin de sabahı çoktan olmuş. Doğan güneşle birlikte, caddelerde koşuşturma çoktan başlamıştı.
O ana kadar izlediğim kendi hayat filmimi anlatmaya elbette ki ne bu sütunlar, ne de bu sayfalar yeter. Bu yüzden sadece o filmin başlangıcında Yörükselim Mahallesi'nde 5 kardeşin büyüdüğü o küçük odanın duvarlarında çerçeveletilmiş Yılmaz Güney'in
"Midenizi başkasının ekmeğine, sırtınızı başkasının elbisesine, cebinizi başkasının parasına alıştırmayın" yazısının tam karşısında babamın kendi eliyle yazdığı
"Hırsızlık-Arsızlık- Hayâsızlık YAPMAYIN. Elinize, dilinize, belinize SAHİP OLUN. Yalandan, riyadan ve zinadan UZAK DURUN. Siz siz olun ailenize ve yaşadığınız sürece de devletimize İHANET ETMEYİN" yazısı vardı.
Sonuç mu?
Filmin sonunu artık ben gittikten sonra, kim bilir belki birileri yazar. Birileri anlatır. "Bre koca Sırrıberk, şimdi canından çok öte olan eşin, biri damadın üç çocuğun var. Şükürler olsun verene ve bağışlayan yaradana" deyip hepinize hayırlı cumalar, iyi tatiller diyorum… sirriberk.arslan@sabah