Piyasalar iyi geçen bir haftayı daha geride bıraktı. Borsa endeksleri son bir yılın en yüksek seviyelerinde dolaşmaya devam etti. Emtia fiyatları genelde yüksek seviyelerini korurken altın yeni rekor seviyeleri denedi. IMF beklentilerinin bir kez daha satın alınması İMKB-100 Endeksi'ni 50 bin puana taşırken TL, doların zayıflaması ve küresel piyasalardaki olumlu havanın etkisiyle değer kazandı. IMF anlaşmasının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, hatta olacaksa bile ne zaman sonuçlanacağı belirsizliğini koruyor. Bu nedenle piyasaların genelindeki olumlu havanın IMF anlaşması beklentilerinden daha belirleyici olduğu söylenebilir.
Küresel piyasalarda dolar, altın ve tahvil fiyatları çevresinde dönen çelişkili durum devam ediyor. Doların hemen hemen diğer bütün para birimleri karşısında değer kaybetmesi emtia fiyatlarını, dolayısıyla hisse senetlerini destekliyor. Dolar düşerken yüksek seviyelerini koruyan emtia fiyatları, petrol ve madencilik şirketlerinin hisselerini desteklerken borsalardaki olumlu hava da önemli rol oynuyor.
Altın ise doların değer kaybetmesi karşısında son dönemde en fazla değer kazanan emtia konumunda. Altına talebin artmasında, yatırımcıların dolardaki zayıflama ve enflasyon kaygıları karşısında "güvenli liman" arayışları etkili oluyor. Kriz nedeniyle mücevher olarak altın talebinde dünya genelinde ciddi bir daralma var. Ancak yatırım amaçlı alımlar bu daralmayı fazlasıyla karşılıyor. Enflasyon gelişmiş ülkelerin hemen tümünde yıllık bazda ekside seyrederken altına olan bu ilginin zamanlaması tartışmalara neden oluyor.
Altın yeni rekorlar kırıyor ama euro bazında zirveden uzaklaşmış durumda. Altına giden paradan çok daha fazlası ise çok daha büyük bir piyasa olan ve ABD'nin yeni borçlanmaları nedeniyle giderek daha da büyüyen ABD tahvil piyasasına gidiyor. Enflasyon korkusu bazı yatırımcıları altına yönlendirirken, başta ABD olmak üzere ekonomilerin durgunluktan çıkmakta zorlanacakları yönündeki tahminler daha geniş bir kesimin tahvil almasına neden oluyor.
Bunun gibi birçok birbirine ters gösterge sıralanabilir. Kriz sırasında para piyasası (likit) fonlarında toplanan paranın yüzde 15 kadarı çözülmüş durumda. Bu fonların getirisinin sıfıra yakın olmasına karşın 3.5 trilyon dolara yakın para burada bekliyor. Buradan çok yavaş olarak çözülen para emtia ve hisse senedi yatırımlarına yöneliyor. Şirket yöneticileri ve şirketler kendi hisselerinde alım yapmıyor: Buna karşın yükseliş sonrasında hisse senetlerindeki açığa satış pozisyonları çok düşük seviyelere inmiş durumda.
Özetle herkes beklentileri ve kaygıları doğrultusunda pozisyonlarını koruyor ve gelişmeleri bekliyor. Merkez bankaları, hükümet temsilcileri ve ekonomistler, toparlanmanın zayıf, piyasalardaki yükselişin abartılı olabileceği konusunda uyarılarına devam ediyor. Aynı şekilde analistlerin beklentilerinde de fazla değişiklik yok. Sert düşüş bekleyenler görüşlerini koruyor. Yüksek likidite nedeniyle hisse senedi ve emtiaya yatırım yapılması gerektiğini savunanların beklentilerinde de bir değişiklik olmuyor.
Küresel piyasalar bir karar anına doğru gidiyor. Yatırımcıların bir bölümü sonuç olarak beklentilerini ve pozisyonlarını değiştirmek durumunda. Doların değer kaybetmesi üzerine yürüyen bu düzen daha ne kadar sürdürülebilir, kestirmek zor.
(Murat ARIN – 11.10.09)