Küresel piyasalarda fırtına gibi geçen bir hafta daha geride kaldı. Önce sert düşüşlerin yaşandığı, ardından piyasaların hızlı yükseldiği günler yaşadık. Düşüşlerin de ardından gelen yükselişlerin de nedeni Avrupa ülkelerinin borç sorunlarıydı.
İrlanda'nın AB ve IMF tarafından kurtarılmasının ardından piyasalardaki olumsuz hava dağılmadı, Portekiz'in ve İspanya'nın da iflasa doğru sürüklendiğine dair inanış, borsalarda hafta başında satışların devam etmesine neden oldu. Portekiz'in battığı kesin gibi ve şu ya da bu şekilde kurtarılması gerekecek. 50 milyar euro civarında bir destek yeterli olacak gözüküyor. Rakamın küçük olması, bankalarının bir kredi batağı içinde olmaması nedeniyle Portekiz, piyasaların gündemini fazla meşgul etmiyor. Asıl sorun İspanya ve ardından sürükleyebileceği İtalya. İspanya'nın kurtulması için gerekli yardım tutarı 350 – 400 milyar euro düzeyinde hesaplanıyor. AB'nin kurtarmalar için oluşturduğu fonun İspanya'ya yetmeme tehlikesi bulunuyor. Bu da karmaşanın daha da büyümesi riskini içeriyor.
Piyasalarda hafta başında satışların devam etmesinin nedeni İspanya'nın 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde altıya doğru yükselmesiydi. Bu da piyasanın, İspanya'nın iflas yolunda olduğunu fiyatlara yansıtmasıydı. Avrupa Merkez Bankası (ECB), perşembe günkü toplantısından önce tahvil alımlarını artırarak piyasaların yatışmasını sağladı ancak başkan Jean-Claude Trichet'nin açıklamaları yetersizdi. Ama piyasaların mutluluğunu dağıtmadı. ECB mayıs ayından bu yana 67 milyar euro’luk tahvil alımı yaptı. Bu rakam İrlanda ve Portekiz tahvilleri için yeterli olabilir ancak İspanya tahvillerinde alım yapması gerekirse rakamın yüz milyarlarca euro ile ifade edilmesi gerekecek. İtalya'nın şimdiden gündeme gelmesi bu ülkenin de spekülatörlerin hedefi olacağını şimdiden gösteriyor. ECB'nin küçük alımları bu baskıyı frenlemeyecektir. Piyasaların sakinleşmesi için tahvil alım tutarı iki trilyon euro’yu bulmalı. ECB'den gelen açıklamalar ise bu yönde bir eğilimleri olmadığını ortaya koyuyor. Geçen hafta yapılan alımların kısa bir süre için stresi azaltmaktan başka bir faydası olmadı. Avrupa borç krizi geçen hafta ECB'nin yaptığı müdahaleyle biraz dağıldı ama piyasalar çok kısa bir süre sonra ECB'nin ne kadar kararlı olduğunu sınamaya sokacaktır.
Geçen hafta Çin ve ABD piyasaların gündeminde fazla yer tutmadı. Çin ısınan ekonomi ve yükselen enflasyona karşı önlem almayı sürdürürken ABD ekonomisinden gelen görece iyi veriler piyasaların ekonomide canlanma konusunda olumlu beklentilerinin korunmasını sağladı. Ancak cuma günü gelen işsizlik verileri durumun hiç de iyi olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Ekonominin 150-170 bin civarında istihdam yaratması beklenirken artış sadece 39 binde kaldı ve işsizlik oranı yüzde 9.8'e yükseldi.
Dünyanın üç büyük ekonomisinde de sorunlar azalacağına giderek artıyor ve daha karmaşık hale geliyor. Avrupa'nın borç sorunları ve ABD ekonomisindeki durgunluk küresel ekonomi ve piyasalar için sorun olmaya devam edecek gibi gözüküyor. Ekonomilerin büyüyen sorunlarına kurtarıcı olarak sadece merkez bankalarının kalmış olması bir çaresizlik göstergesi olarak değerlendirilmeli.
Krizde en çok destek Citi'ye
Çarşamba günü ABD Merkez Bankası (Fed), finansal kriz sırasında oluşturulan acil durum programları aracılığı ile sağladığı 21 bin kredi ve anlaşmaya dair bilgileri yayınladı. Fed konut balonu patladığında ve kredi piyasası kilitlendiğinde ekonomiye istikrar kazandırmak için trilyonlarca dolar harcadı.
Fed'in tekrar kredi vermelerini sağlamak için doğrudan bankalara ve diğer finansal şirketlere kredi sağladığı üç program kapsamında en fazla kredinin Citigroup tarafından kullanıldığı görülüyor. Citigroup Fed'e 370 kere başvurarak toplam 2.4 trilyon dolar kullandı. Merrill Lynch 2.2 trilyon dolar ve 266 kez kullanımla ikinci sırada yer aldı. İlk 10 içinde dört Avrupa bankasının yer alması da dikkat çekiyor. Fed, mali sistemin çökmemesi için Barclays, RBS, Deutsche ve Credit Suisse'e de destek verdi. (www.finanstrend.com)