BİZ KABARE YAPIYORUZ
Sahnede ilginç hikayeler de anlatıyorsunuz...
Biz olmayan bir şeyi yapıyoruz; kabare yapıyoruz. Müziğin ağırlıklı olduğu ama mizahın ve edebiyatın da olduğu bir konsept yarattık. Bunu da 15 yıllık bar çalışmama borçluyum. Bar müzisyenliği ağır işçiliktir; en az üç saatlik performans ve geniş repeartuvar ister. Gelen kişiler kül yutmaz! İnsanlar artık lise müsameresi gibi konserler veriyor ama bunu kimse sevmiyor.
SİYASETE GİRMEM ÇÜNKÜ DUYGU YOK
Politika yapmayı düşünmüyor musunuz hiç?
Siyaset ve spora asla girmeyeceğim. Çünkü; ikisini de kırgınım. İkisinde de vefa ve duygu yok! Ben duygunun olmadığı hiç bir yere girmem. Türkiye'yi şu anki konumuna düşüren sanat değil; spor ve siyasettir. Toplumumuz sevgisiz kaldı... Bunu Yunus Emre yapmadı, Neşet Ertaş'ın türküsü yapmadı.
KARAVAN KÜLTÜRÜ YOK!
Sizin bir de karavan merakınız var, öyle değil mi?
Karavanla ilgili bir projeniz olacak mı? Bu konuda kendime kızıyorum. Karavancılık kulüpleriyle bir araya gelip bu kültürü Türkiye'de de yaygınlaştırmak istiyorum. Tekne kültürü Türkiye'de yaygın ama karavancılık bilinmiyor. Çok pahalı bir iş de değil! Maceracı, cesur olmak lazım biraz. Babanızın evi gibi her tarafta durup kalıyorsunuz. Türkiye'nin herhangi bir yerinde rüzgarı, yağmuru yaşayın; kötü bir insan olamazsınız.
SAÇLARIMI MAKASLA EVDE KENDİM KESERİM
Saçınızı kaç yıldır uzatıyorsunuz?
Hatırlamıyorum. Saç uzadığı için uzuyor. Aslında "Niye kestin?" diye sormak lazım. Bana saçımı kestirdiğim gün, "Saçınızı niye kestirdin?" diye sorun! Açıkçası ben doğal yaşamayı çok seviyorum. Evde saçımı makasla keserim. Saat, kolye, yüzük, kravat takamıyorum, kendimi prangaya vurulmuş gibi hissediyorum. Ayrıca saatlere filan da bakmam. Ben ne dersem, saat odur.
BABALIK MUHTEŞEM BİR ŞEY
Yaklaşık 1.5 yıl önce bir oğlunuz daha oldu. İkinci kez baba olduktan sonra hayatınızda neler değişti, neler öğrendiniz?
Oğlum 16 aylık oldu. Çocuklarım bana alkollü araba kullanmamayı, bazı konularda frene basmayı öğretti. Babalık muhteşem bir duygu... İlkinde tabii acemi oluyorsunuz. Onlar o kadar masumlar ki... En güzel besteler o duygularla ortaya çıkıyor. Onları düşünürken şarkıları bile farklı okuyorum.
KARADENİZ AŞKLARININ FİLMİNİ YAPMAK İSTİYORUM
Müzikle ilgili bir kitap yazmayı düşünür müsünüz?
Müzikle ilgili olmasa bile roman yazmayı çok istiyorum. Bu konuda üzerimde baskı da var; edebiyatımın iyi olduğunu söylerler. Kalemime güveniyorum. Müzikteki projelerim bittikten sonra, muhtemelen beş yıl sonra filan, kitap yazacağım. Senaryosunu ve müziklerini yazacağım bir sinema projesi de olabilir. O konuda Zülfü Livaneli benim idolümdür. Gerek müzikte, gerekse sinemada çok başarılı olmuş biri.
AKLA UCUZ ESPRİLER GELİYOR
Kafanızda nasıl bir senaryo var?
Kafamda bir senaryo var. Zaten devrimci insanlar hep planlı gezer. Mesela ben; 10 sene sonra ne yapacaksam, onu şimdiden yavaş yavaş hazırlamaya başlarım. Sinemada Karadeniz'in eksik kalan yönünü tamamlamak isterim. Karadeniz denilince akla ucuz, komik espriler geliyor. Hayır, bizim oralarda müthiş aşk, gurbet ve göç hikayeleri de var. Karadeniz'in o yönünü çıkaran bir film yapmak istiyorum.
BU ALBÜMÜ GÜNEŞLİ HAVADA DİNLEMEYİN!
'Lifor' ne kadar sürede hazırlandı?
Bir albüm bittikten sonra hemen yeni albüm için hazırlanırım. Doğum gibi düşünün; notaları, sözleri yazarım, sonra stüdyoya girerek aranjeleri yaparız. İki ay sürdü. Kayıtlar 13 kişilik orkestramla canlı çalınarak yapıldı.
GÖZÜM NEMLİDİR!
Şarkılarınızı yaparken nelere dikkat edersiniz?
En başta ciğerimi titretmesini istiyorum. Bir şarkı okurken bir resim görmem lazım! Ancak o zaman samimi olduğumu düşünüyorum. O yüzden konserlerde veya ekstralarda istek şarkı almıyorum. İstek şarkılar bana bir şey ifade etmiyor, o zaman yapay oluyor. Benim okuyacağım şarkı; önce benim burun kemiğimi sızlatmalı, siyah-beyaz fotoğraflar geçmeli gözümün önünden, beni bir yolculuğa çıkarmalı!
Albümlerinize hep 'Lifor', 'Mimoza' gibi ilginç isimler veriyorsunuz, neden?
Onlar benim çocuklarım. Onlara isim takıyorum, bir anlamda kitap yazdığımı düşünüyorum. 'Mimoza', 'Lifor' gibi isimlerle; çocukluğumdaki yalın ayak izlerimi, babaannemi, toprak kokusunu, Karadeniz'in hırçınlığını hatırlıyorum. Çocukluğum, hayatım gözümün önünden geçiyor. Bir de insanlar yeni bir kelime öğrensinler, araştırsınlar istiyorum. (Lifor Trabzon yöresinde yetişen yaban mersini anlamına geliyor.) Ben nemli gözlü olmayı seviyorum. Belki biraz çabuk yaşlanırım ama ben dünyaya kızarak değil de nemli gözlerle bakmayı tercih ettim. Kişiliğimi albümlere de yansıtıyorum. Mesela bu albümü gece, özellikle yağmur yağarken, yolculuk yaparken dinlesinler. Güneşli havalarda önermiyorum.