Kraliyet ailesi, iki katlı kırmızı otobüsleri, Thames Nehri, sisi ve yağmuruyla ünlü olan Londra; aynı zamanda sokaklarında her dilden, her ırktan insanın bir arada yaşadığı ve çok farklı dönemlerin izlerini taşıyan bir dünya kenti. Dünyanın en ünlü kraliyetinin başkenti olan Londra'yı, ödüllü rehber ve seyahat yazarı Saffet Emre Tonguç anlattı… Londra bir yandan alabildiğine özgür, bir yandan alabildiğine gelenekçi. Monarşik kültürün yılmaz bekçisi, diğer taraftan sıra dışı gecelerin yaşandığı açık bir şehir… İşte Londra'ya gidince mutlaka yapmanız gerekenler:
Londra tam bir kültür ve sanat merkezi. 51 tiyatro, 141 sinema salonu, 120 müze ve 106 sanat galerisine sahip olan bu kentte seçenekler neredeyse sonsuz.
Yeşile bulanıp negatif enerjinizden arınmak istiyorsanız; Kensington Gardens'tan başlayıp, Hyde Park'dan geçip St. James Park'a kadar uzanın.
Amacınız eğlenceyse; birbirine yakın olan Soho, Leicester Meydanı ve Covent Garden çevresine gidin. Chinatown'da Çin yemekleri yiyebilir, barlarla dolu sokaklardan tiyatrolar bölgesine geçebilirsiniz.
2000 yılında Millenium için yapılan, South Bank Centre'daki 'London Eye' isimli dönme dolaba binebilirsiniz. 135 metrelik dünyanın en büyük bu dönme dolabından şehrin eşsiz manzarasını görmek mümkün. Bir tur yarım saat sürüyor.
ALIŞVERİŞ CENNETİ
Yürüyüş için Sloane Street, Knightsbridge, Chelsea, King's Road, Notting Hill, Regent Street, Bond Street, Hampsted Heath Park, gece manzarası için de South Bank ve Waterloo ilginç yerler.
Londra'nın ünlü alışveriş caddesi Knightsbridge dünya markalarının butikleri ile dolu. Para harcamayı seviyorsanız, adreslerinizden biri de Bond Street olmalı.
Londra'da alışveriş için özellikle beylere; en iyi terzi ve gömlekçilerin bulunduğu Jermyn Street ve Saville Row tavsiye edilir.
Ekonomik alışveriş için Avrupa'nın en uzun caddelerinden olan Oxford Caddesi'ni tercih edin.
1970'lere kadar toptancı pazarı olarak kullanılan Piazza'nın bulunduğu Covent Garden; sokaklarında müzisyenlerin olduğu, açık hava kafelerinde insanların birbirlerini seyrettikleri bir mekan. Şık mağazalar da bu dekora zenginlik katıyor. Covent Garden aynı zamanda 1858 yılında yapılan Kraliyet Opera ve Balesi'ne de (Royal Opera House) ev sahipliği yapıyor.
Her türden ikinci el alışveriş için Portobello ve Camden Town sokak pazarlarını ziyaret edin. Cumartesi sabahı Portobello Market, pazar günü de Camden Lock'ta bit pazarı var.
Londra'ya gidince mutlaka görmeniz gereken yerlerin başında; British Museum, Wesminster Abbey Kilisesi, Parlamento ve Big Ben, Buckingham Sarayı, National Gallery, Piccadilly Meydanı, St. Paul Kilisesi, Londra Kulesi ve kule köprüsü Tower Brigde, Madam Tussaud's müzesi geliyor.
GELENEKSEL 5 ÇAYI
Aynen bizde olduğu gibi İngiliz kültüründe de çayın çok özel bir yeri var. İngilizler çayı genellikle şekersiz; süt veya limonla içiyorlar. Çay içmek isterseniz, sütsüz diye belirtmeyi unutmayın, yoksa 'English tea' şeklinde sütlü çay içmek zorunda kalabilirsiniz.
Pub'lar, İngilizler'in sosyal yaşantılarının kalbi gibi. Çoğunda yemek servisi var, alkollü içeceklerin yanında çay, kahve ve diğer içecekler de servis ediliyor. Ayrıca pub'larda satılan çeşit çeşit İngiliz biralarından tadabilirsiniz.
HER ÜLKEDEN LEZZET VAR
Yorkshire pudding adı verilen ve jöleyle beraber başta ciğer olmak üzere çeşitli malzemelerle hazırlanan yemek ve pie türleri ünlü İngiliz yemekleri. Fish&Chips ise bildiğimiz balık ve patates kızartması kombinasyonu.
Londra uluslararası restoranlar konusunda çok zengin. Şehirde, hemen hemen her ülkeye ve mutfağa ait restoran bulabiliyorsunuz.
Covent Garden'da bulunan Joe Allen's, New York havasını soluyup yemeklerini tadabileceğiniz çok başarılı bir tesis. Khan's of Kensington, dekorasyonu kitsch ama bir o kadar da otantik olan bir restoran. Hint mutfağının da en iyi temsilcilerinden biri, üstelik çok uygun fiyatlarla.
Türk kebaplarını özlerseniz Belgravia'da bulunan Bosphorus şık bir muhitte güzel bir alternatif.
