ŞEKER GİBİ BİR BAYRAM OLSUN
Canlandırdığınız karakterlerden bir bayram mesajı alabilir miyiz?
R.H.: 'Kudret'; "Kutlu, mübarek, şanslı, ailenizle, sevdiklerinizle, çocuklarınızla hep beraber mutlu, şeker gibi bir bayram olsun" derdi.
Ş.G.: 'Cennet' bu kadar konuşmuyor ama o da herhalde "Çocuklarınızla, kocanızla önce sağlıklı, sonra mutlu, güzel bir bayram olsun" derdi.
ÖNCE KENDİMİZİ AFFEDE BİLMELİYİZ
Şimdi sizden birbirinize soru sormanızı istesem, bu ne olurdu?
Ş.G.: Rozet'ciğim biz dizide, şartlar gereği aynı evin içinde çatışma halinde yaşayan iki kadını canlandırıyoruz. Bir bayram sabahı, 'Kudret' ve 'Cennet' yüz yüze gelse; senin canlandırdığın 'Kudret', 'Cennet'e ne söylerdi?
R.H.: 'Kudret' öyle zor bir kişilik ki... Önce hakikaten içten iyi bayramlar dilerdi. Akabinde içinden ne geçireceğini bilmiyorum açıkçası. Aslında kim olursa olsun, 'Kudret'in yaşadıklarını yaşayan birinin kolay kolay bu durumu kabul edip kumasını affedebileceğini sanmıyorum. Yani kadın kocasına dört tane çocuk doğuracak, 10 sene beraber olacak, ondan sonra biri gelecek ve diyecek ki "Bu adam beni seviyor." Bunu her gün yaşamak ne demektir, bunu düşünmek bile istemiyorum. Peki Şenay'cığım sen söyle bakalım 'Cennet, 'Kudret'e ne derdi; "Beni Affet mi?"
Ş.G.: 'Cennet' biraz daha naif bir karakter. 'Kudret'e de üzülüyor ama aynı zamanda gösterilen tepkilere, elinde olmadan o da zaman zaman reaksiyon gösteriyor. Ama sanırım biraz da bizden çıkıyor bu karakterler. Bence bayramlaşma affetmektir. İlk önce kendini affetmektir. Sonra da karşısındakini affedebilmek ve barışabilmektir. O yüzden "İyi bayramlar Kudret Abla" derdi diye düşünüyorum. Ya da "İyi bayramlar. Ne güzel yine bir aradayız; çocuklarımızla, ortak da olsa kocamızla" diyebilirdi. Ama dizide ne olur bilemem. Eğer Şenay Gürler olarak söyleseydim; "Affet beni abla; önce kendini affet bana böyle davrandığın için sonra da beni affet senin üstüne kuma olarak geldiğim için" derdim.
BAYRAM BENİM İÇİN BİR BARIŞMA HALİ
Şenay Hanım, konuşmalarınızın içinde hep 'affetme' sözü var. Sizin kendinizi affetmeyle ilgili bir talebiniz mi var?
Ş.G.: Hayır, benimle ilgili değil sadece. Mesela birine gidip "Beni affet" diyoruz, bunu derken de karşımızdakine bir sorumluluk yüklemiş oluyoruz. Aynı zamanda sorumluluğun dışında ona bir paye biçmiş oluyoruz. Ben kendime o payeyi biçmiyorum. Önce insan kendini affetmeli ki sonra karşısındaki insanı affedebilsin.
Artık insanlar birbirlerini daha sık kırıyorlar...
Ş.G.: Haklısınız ama bayram gerçekten benim için bir barışma hali... Bayram insanları birbirlerine karşı daha sıcak yapıyor, bir süre olumsuz ya da negatif düşüncelerden bir parça da olsa uzaklaştırıyor.
Bu söylediğinize samimi olarak inanıyor musunuz?
Ş.G.: Evet, çok samimi olarak inanıyorum. Daha doğrusu böyle olması gerektiğine inanıyorum çünkü benim ailem bana böyle öğretti.
KÖTÜYÜ OYNAMAK DUYGULARIMI TÜKETİYOR
Dizi oyunculuğu yaparken mutlu oluyor musunuz?
Ş.G.: Eğer oynadığın karaktere, projeye inanırsan ve yapabileceğinin en iyisini yaparsan, enerjini gerçekten ortaya çıkartabildiğini, senaryonun sana izin verdiğini düşünüyorsan; mutlu oluyorsun.
R.H.: Ben çok uzun zaman dizi yapmadım. Daha doğrusu yapamadım çünkü sürekli tiyatro provalarındaydım. Birçok projeyi reddetmek zorunda kaldım çünkü dizi, ciddi zaman alır. Şimdi uzun yıllardır yapamamanın getirdiği bir keyif alıyorum; her ne kadar anti bir karakter canlandırıyor olsam da... Kötüyü oynamak çok zor ve ben bunca yıllık meslek hayatımda ilk kez kötüyü ve köylüyü oynuyorum. Kötüyü oynamak o kadar zor ki, insanın duygularını tüketiyor. Her çekim günü bunu yeniden yaşıyorum.
Kötüyü oynamak aslında şans değil mi?
Ş.G.: Oyuncu açısından dişi bir rol. Başka bir yönünü çıkartıyorsun ortaya. Ama iyi oynandığı zaman değerleniyor bence. 'Rozet' kötüyü, insani yanı
yla çok güzel oynuyor.
GERÇEKTE İKİ İYİ DOST
Rozet Hubeş ve Şenay Gürler, 'Hayat Devam Ediyor'da canlandırdıkları karakterlerin aksine normal hayatlarında çok iyi anlaşıyorlar. İyi arkadaş olan her iki sanatçı da birbirlerinin oyunculuğuna övgü yağdırıyor ve birlikte çalışmaktan keyif aldıklarını söylüyor.
BEN OLSAM SEVGİMİ İÇİME GÖMERDİM
Şenay Hanım, canlandırdığınız karakter 'Cennet' kuma olmayı göze almış; siz bir adama aşık olsanız kuma olarak gitmeyi kabul eder misiniz?
Ş.G.: Bence bir kadının başka bir kadının üzerine kuma olarak gitmeyi göze alabilmesi için gerçekten çok çok aşık olması lazım. Hayatta hiçbir zaman büyük konuşmamak gerekli ama ben böyle bir şey yapamazdım; sevgimi içime gömüp tek başıma içimde yaşamayı tercih ederdim.
BU İŞE DEVLET EL ATMALI
Bu Anadolu kadının genel yazgılarından biri. Bir kampanya yapılsa bu kadınları bilinçlendirmek adına çalışmak ister misiniz?
Ş.G.: Tabii ki böyle bir projenin içinde sonuna kadar olmak isterim. Şu ana kadar hayattaki birikimlerim neyse, hepsini ortaya koyup onlara bir şeyler anlatmak isterim. Ancak bu benim tek başıma yapabileceğim bir şey değil. Bu, sivil toplum örgütleri ve devletin bizzat çalışmasıyla olabilecek bir şey.
R.H.: Biz hem insan, hem kadın, hem de bu ülkenin bir vatandaşı olarak bilgimizi, birikimimizi en yararlı şekilde kullanmalıyız. Ama devletin sahip çıkması ve yönlendirmesiyle hareket etmek, en doğrusu ve güvenli olanı bence.
İKİ ÜNLÜ OYUNCUNUN 'EN'LERİ
ŞENAY GÜRLER:
En sevdiğim, kızım. Hayattaki vazgeçilmezim de kızım. Ben alışkanlıkları çok seven biri değilim. Tabii alışkanlıklarım vardır; mesela evdeki bir köşe benimdir, hep orada otururum. Orda düşünürüm; vazgeçilmezimdir. En çok korktuğum şey fare. Bu korku da değil aslında, gördüğümde kendimi kaybediyorum.
ROZET HUBEŞ:
En sevdiğim, ailem ve kocam. Dünya savaşları en korktuğum çünkü koskoca evrende, çok güzel bir dünyada yaşıyoruz. Binlerce çeşit ağacın, binlerce çeşit bitkinin, binlerce çeşit canlının yaşadığı bir dünya bu ama dünyamıza hak ettiği değeri vermediğimizi düşünüyorum. Acı bir benzetme olacak ama inşallah biz insanlar, dünyanın kanser hücreleri olmayız ve onu yiyip bitirmeyiz.
YARIN: Doğa Rutkay -Metin Şentürk