Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı ve Demet Akbağ ile birlikte rol aldıkları 'Haybeden Gerçeküstü Aşk' adlı oyun, 'Tatlım Tatlım' adıyla sinema seyircisiyle buluştu. Yılmaz Erdoğan'ın yönettiği filmin başrol oyuncularından Şebnem Bozoklu ve Çağlar Çorumlu ile konuştuk...
Oyunun filme dönüşmesi nasıl oldu ve siz bu sürece nasıl dahil oldunuz?
ŞEBNEM BOZOKLU: Oyunu izleyen şanslı izleyicilerden biriyim. Şahane iki performans izlemiştik, bayılmıştım. Yılmaz Abi bunu sinema filmi olarak tekrar kurguladığında, metnin hiç yaşlanmadığını fark ettik. Bu bir yazarlık başarısı. Bu metnin filminde oynadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.
ÇAĞLAR ÇORUMLU: Yılmaz Abi'nin oyunlarını, filmlerini seven biri olarak onunla tanışma filmi oldu benim için. Hem oynama, hem de Yılmaz Abi'yle tanışıp onun bildiklerini öğrenme şansını yakaladım.
DEREYE BİLE GİRDİK
Film Köyceğiz'de çekilmiş. Nasıl geçti çekimler?
Ç.Ç.: Yılmaz Abi'nin çok sağlam bir vizyonu var. Oraya bir film platosu kurdu. Hem eğlendik, hem çok leziz yemekler yedik, arada da film çektik. Hatta film çektiğimizi bile anlamadık. Bundan sonraki filmler için de çok güzel bir plato var artık Türkiye'de; bunu da deneyimlemiş olduk.
Ş.B.: 'Tatlım Tatlım' benim sektöre karşı olan inancımı yükseltti. Gerçekten çalışma koşulları çok iyiydi. İşin dışında hep beraber geçirdiğimiz zamanlarda topraktan çıkan organik, taptaze şeyleri yemek de inanılmazdı. 'Bu işler bu kadar ıstırap çekmeden de olabiliyormuş' dedirtti bana.
Oranın havası size yaramış anlaşılan...
Ş.B.: Kesinlikle. Biz şehir insanıyız; her zaman doğayla iç içe olma imkanı bulamıyoruz. Çıplak ayakla toprağa bastık, dereye girdik.
Ç.Ç.: Sete yürüyerek gidip geliyorduk. Kaldığımız yerle çekim yaptığımız yer arası 20 metreydi. Çim futbol sahası var, basketbol sahası var.
Ş.B.: Ben bile futbol oynadım deli gibi.
Nasıl bir film izleyecek seyirci?
Ç.Ç.: Oyunda iki kişinin anlattığı hikaye; filmde, sekiz kişinin anlatımıyla devam ediyor. Oyundaki bütün hikayeyi her sahnede başka birinin oynadığını düşünün. Birbirinden bağımsız herhangi bir kadınla herhangi bir adamın arasında geçen olayları işliyoruz. Bu dört çiftin anlattığı şeyler, hepimizin başına gelecek kadın-erkek hikayeleri aslında. Çiftler bir davette tanışıyorlar. Tanışıp beraber olmaya başladıktan ve hatta evlendikten sonra neler yaşadıklarını anlatıyoruz filmde.
Aşkı nasıl tanımlarsınız?
Ç.Ç.: Ben 40 yaşındayım, unumu eleyip eleğimi astım, çoluğum çocuğum var. Şebnem daha doğru cevap verir.
Ş.B: Böyle konuları çok iyi tanımlayabilen biri değilim ama bu film aşkın her evrelerine sahip.
AYNI KAFADA ÇİFTLER
Fragmanda 'Aşk sonsuza kadar sürer mi?' sorusu var. Sizce?
Ç.Ç.: 'Aşktan sonra sevgi başlıyor, o sevgi çocukla birlikte başka bir şeye dönüşüyor' demek kaçamak bir yanıt gibi geliyor bana. Aşk devam ettiği için insanlar ilişkilerini sürdürebiliyor diye düşünüyorum. Aşkın içinde zaman zaman yorulabiliyoruz galiba, o zaman tanımlar giriyor devreye; 'Seviyorum', 'Saygı duyuyorum' deniyor. Bence aşk bittiği zaman kimse yan yana duramaz.
Siz nasıl bir çift oldunuz filmde?
Ç.Ç.: Bu çift farklı yerlerde yetişmiş ama aynı kafadalar. Yüksek enerjili, eğlenceli tipler. İlişkinin içinde küçücük şeylerden çıkar ya kavga. Bunlarda da 'O bardağı oraya koyma', 'Bana öyle bakma' gibi saçma şeylerden mevzu büyüyor ve yıpratıyorlar ilişkiyi. Bir müddet sonra evliliğin içine akrabalar da girer ya; bizim çiftimizin hayatında da akrabaları var.
Ş.B: Farklı yapıda ailelere sahipler ve birbirlerinin ailelerini beğenmeme eğilimindeler.
Şebnem Hanım 'Kaplan Sarılması' adlı oyunda ideal partner arayan birini oynuyorsunuz. İdeal partner nasıldır size göre?
Ş.B.: Bence duruma, zamana, yaşa göre değişiyor hayattan beklentiler. Genel olarak kural; insanın kendine iyi gelen, yüzünü güldüren biriyle birlikte olması. Arkadaş, aile, aşk hepsi için geçerli. Yüzümüzü güldürüp bizi ferahlatan insanlar olsun çevremizde.
HAYALİMİN ROLÜNÜ DAHA OYNAMADIM
Şebnem Hanım ne kadar çok çalışıyorsunuz, farkında mısınız...
Ş.B.: Evet sinemayı çok seviyorum
ve fazla mı çalıştım anlamıyorum.
Bu sene 'Yok Artık 2', 'Albüm',
' Tatlım Tatlım' olmak üzere üç film
yaptık. Bir tane yabancı ortaklı bir kısa
filmde oynadım. Belki önümüzdeki
sene Cannes'da görürüz diye düşünüyorum.
Bazen sinema, dizi, tiyatro
üst üste denk geliyor. Şu an 'Kaplan
Sarılması' oyunum devam ediyor. İyi
bir programlamayla yetişebiliyorum.
Bundan sonraki idealiniz nedir peki?
Ş.B.: Bir senaryo yazıyorum. Filmi
kendim yönetmek istiyorum. Kariyeri
stratejik olarak düşünmüyorum, daha
içgüdüsel bir yerden bakıyorum
olaya. Hayalimin rolünü daha oynamadım
mesela.
İki ayaklı bir hayatımın olmasını isterim
Yılmaz Erdoğan filmin çekildiği Köyceğiz'de yaşıyor. Siz de ister misiniz öyle bir yerde yaşamayı?
Ç.Ç.: Ben kesinlikle isterim
çünkü zaten bağın, bahçenin içinde
büyüdüm. İstanbul o anlamda beni
çok yoran bir şehir
. Hem trafiği, hem
betonlaşması çok arttı. Herkes gibi
bende de daha çok yeşilin ve suyun
olduğu bir yere gitme isteği arttı.
Ş.B.: Ben şehir yaşamını, kalabalığı,
keşmekeş dediğimiz şeyi de
seviyorum. Ama iki ayaklı bir hayat
kurabilmeyi de çok isterim.