Atv'nin yeni dizisi 'Bahtiyar Ölmez', bu akşam ilk bölümüyle ekrana gelecek. Cem Tabak'ın yönettiği dizide; devekuşu çiftliği kurmaya hazırlanan mezarcı 'Bahtiyar Ölmez'in, yanlışlıkla kendisine tıpatıp benzeyen mafya babası 'Rıfat Çakar'ın hayatını yaşamak zorunda kalmasıyla gelişen tirajikomik olaylar anlatılıyor. Dizide 'Bahtiyar' ve 'Rıfat' karakterlerini canlandıran Yetkin Dikinciler ile çekimlerin yapıldığı Reşadiye Köyü'nde bir araya geldik. İşte ünlü oyuncunun GÜNAYDIN'a anlattıkları...
Sete geldiğimde hangi sahneyi çekiyordunuz?
'Bahtiyar Ölmez'in ilk kez 'Rıfat Çakar' olarak evde uyandığı sahne. Ne yapacağını bilmiyor ve şaşkın...
Aşık olduğu kızı da ilk defa mı görüyor?
Kızdan tokat yediği için ona aşık oldu. Tesadüf bu ya, yerine geçtiği adamın karısı çıktı o kız. 'Aylin'le (Hande Subaşı) 'Rıfat' arasında da bir karı-koca ilişkisi yok aslında. Sahte evlilik o...
İşler baya karışıyor yani...
Tiyatroda dolantı komedisi deriz buna. Çok güzel, çok zeki karışıklıklar zinciri ve labirentler oluşturuyoruz seyirciye. Çarptığı duvardan gülümseterek geri döndürüyoruz.
Senaryoyu okurken neler düşündünüz?
Seyirci gibi okumaya çalışıyorum senaryoyu. Hayatta da böyleyim; oyuncu değil, insan olarak yaşıyorum. Oyunculuk öyle bir şey ki, herkes yapabildiğini düşünür. Bir müzisyene, ressama veya heykeltıraşa 'Senin işini ben de yaparım' diyemiyoruz ama oyuncular için 'Senin işini ben de yaparım' deniliyor. Çünkü ilkokulda hepimiz müsamerelerde oynadık ve sahneye çıkarıldık.
İNSAN KOKUSUNU ÖZLÜYORUZ
Bu sizi rahatsız ediyor mu peki?
Hayır... Bu benim hoşuma giden bir durum. Oyunculuk denklemi zor bir şey değil; tek zorluk insan olabilmekte. Bu da hayatta en çok aradığımız şey. Her yerde insan aramaya başladık; insan kokusunu özlüyoruz.
Neden böyle oldu sizce?
Galiba teknoloji ve küreselleşmeyle bunun dışına doğru taşmaya başladık. Biomekanik olduk; biyolojik tarafını bıraktık, mekanikleşmesine ağırlık verdik. Biyoloji-metabolizma-ruhbeden denklemi iyi oturmazsa, sahte bedenler olarak yaşamaya devam ederiz. Belki de senaryoda beni en çok etkileyen şey, gerçekten insan gibi insan peşinde olmamızdı. Bu matematik beni çok etkiliyor.
İki farklı rol, üç farklı kimlik. Yetkin Dikinciler olarak giriyorsunuz, 'Bahtiyar Ölmez' ve 'Rıfat Çakar' oluyorsunuz. Bu çatışmayı nasıl dengeliyorsunuz?
Aslında dördüncüsü de var; 'Rıfat Çakar' olmaya çalışan 'Bahtiyar'ın halleri, asıl meselemiz zaten. Dış evrenden daha büyük bir evren, iç evrenimiz. Bu da bir denge hayatta...
KENDİMİ KEŞFEDİYORUM
İki farklı karakteri oynamak gözünüzü korkutmadı mı?
Oyuncunun gözü korkmaz; sadece kendisinde olanı ve ona yakın bir rolü oynamak istemez. 'Hah tamam, bu tam benlik' dedin mi, vazgeç zaten. Sende olmayanı çıkarmaya çalış. Oyuncuyla oynamaya çalışanı ayıran budur bence. Oyunculuk bugün için benim 'Rıfat' ve 'Bahtiyar'ı keşif yolculuğum... Ama bu yolculuk kendimi keşfetme yolculuğum aslında. Bu yolculuktan korkmadım, heyecanlandım. Deyim yerindeyse elim kaşındı. 'Bahtiyar'ın 'Rıfat' olmaya çalışmasını çok heyecan verici buldum. Bunun da dört dörtlük bir matematikle kaleme alınmış olması, dizilerin zorluğunu göze almama sebep oldu.
Uzun süredir ekranlarda yoksunuz. Bunun belli bir sebebi var mı?
Biz oyuncular, istediğimize yakın olan, aynı ufka bakabildiğimiz insanlarla buluşmanın peşinde olmalıyız. Epeydir ekranda çok genç hikayeler vardı ve ben olgun bir aktörüm artık. Lise çağındaki aşklar ya da onların sonuca ulaşmayan halleri, benim yaş grubumu dışarıda bırakıyor. Birçok arkadaşım var bu durumdan şikayetçi olan... Ben tiyatro ve sinemayla aktörlüğe hali hazırda doygun biriyim. Bu doygunluk da 'Bahtiyar Ölmez' gibi bir diziyi bekliyordu. Orada ruhum ve bedenimle benim heyecanım isteniyor. Bunu katabileceğim bir şey bekledim ve buldum.
O zaman 'Bahtiyar' ile 'Rıfat'ı sizden dinleyelim mi?
'Rıfat Çakar', 'kullan-at'çı bir adam. İşine yarayanı alır, yaramayanın üstüne basıp geçer. Bu nüfuza sahip olmak için 'Aylin'le yaptığı evlilik ve 'Aylin'in babası 'Aytekin'le kurduğu bir denklem var. 'Her yol mübah'çı bir adam. 'Bahtiyar'ın ise baba mesleği mezarcılık... Ölümle yaşam arasındaki farkındalığı o kadar artırıyor ki bu... Mahalle değerleri olan bir adam 'Bahtiyar'.
'Rıfat'a göre daha küçük bir dünyada yaşıyor ama daha büyük hayalleri var sanki 'Bahtiyar'ın...
Evet, 'Bahtiyar'ın küçük bir dünyası var. Eski bir yatağı, dolabı, mutfağı... Ama aynı zamanda girişimci bir ruha sahip. Kıvrak zekalı ve bir yerden yırtmaya çalışıyor. Ama bunu isterken çevresini örselemiyor. 'Soframızda yumurta kırıyorsak, içine sucuk da atalım' düşüncesinde. İlk kazandığı parayı bile "Onun daha çok ihtiyacı var" diyerek yolda gördüğü bir adama veren, gönlü zengin bir adam. Yufka yürekli ama aptal değil.
TOKAT SAHNESİNDE 'LÜTFEN BANA GERÇEKTEN VURUR MUSUN?' DERİM
'Bahtiyar' ve 'Rıfat' olarak her sahnede varsınız. Buna nasıl hazırlıyorsunuz kendinizi?
Bunu yalnız yapmadığımı bildiğim için çok hazırım. Sevdiğim işi yapıyorum ve yorulmak da bu işin bir parçası. Emek kutsaldır... Ben bir takım oyuncusuyum ve takımın bir parçasıyım. Rahmetli hocamız Müşfik Kenter'in öğrettiği ilk şey şuydu: "Koroda mızrak tutmayı değerli bilin onu adam gibi tutun, işte o zaman gerçek başrolsünüz."
Bu alçakgönüllülüğünüz ve mütevazılığınız takdire şayan...
Diğer türlü nasıl olunur ki, ben onu bilmiyorum. Olması gereken bu bence. Kral oynayıp da kral olduğunu zannedene sorarlar, 'Ya bir gün kötü kadını oynarsan?' Öyle sanmasın kimse kendini; havaya girmesin yani. Katil oynuyorsun diye gidip birilerini mi öldürmen gerekiyor daha iyi oynayayım diye? Yok öyle bir şey. Yeter ki bunun rezervlerini bil. 'İnsan nasıl oluyor da aşık oluyor?', bununla ilgilen.
Zorlandığınız yerler oldu mu? Hande Subaşı'dan tokat yediğiniz sahneler mesela...
Defalarca yedim ama hiç acımadı. Benim ağzımdan kimse 'Hande'nin eli ağırmış' lafını duyamaz ama öyle bir haber çıkmış. Ben oyuncu arkadaşıma "Lütfen vurur musun?" diyen biriyim. "Çekinme, sahnenin hakkını verelim, mış gibi yapmayalım" derim. Ve bunu yaptıktan sonra da "Yuh, nasıl vurdun ya!" demem. Ruhumuzda bu acıları yaşamaya çalışırken, bedenimizin acısı ne ki? O tokadı tabii ki yiyeceğiz. 'Bahtiyar' da aşkın tokadını yiyor aslında. O yüzden aşık oluyor.
VİCDANA ÇOK ÖNEM VERİYORUM
'Bahtiyar'ın döngüsü nasıl gerçekleşiyor? Ne oluyor da 'Rıfat Çakar'ın yerine geçiyor?
İki ayrı hayat görüyoruz.
Bir 'Bahtiyar'ın mahalle hayatını,
bir de 'Rıfat'ın karanlık
iş dünyasını görüyoruz.
Öyle güzel bir tesadüfle yer
değiştiriyorlar ki... Tabii çok
fazla ipucu vererek sürprizi
kaçırmak istemiyorum.
Hayal edebildiğimiz her şey
mümkündür diyeyim sadece.
Hangisini oynarken daha çok tatmin oluyorsunuz?
'Bahtiyar'ı, ama 'Bahtiyar'ın
'Rıfat'a dönüşen
hallerini... Çünkü ben 'Rıfat'ı
da seviyorum; 'Rıfat'
da benim adamım. Farklı
dünyaların ortak dertlerini
atlamamamız gerek. Her ikisi
de kendisi için daha iyisini
istiyor. Ama o daha iyisinin
ne olduğunun farkında olan
'Bahtiyar'ın yolculuğu bu. O
çok vicdanlı bir adam.
Sizin de öyle bir duruşunuz var...
Vicdana çok önem veriyorum
şahsen. Bir arkadaşımla
o gün tartışsam, onu
kırdım mı diye düşünüyorum.
Onunla helalleşmeden
hayatıma devam edemiyorum.
Aslında bu duyguya
tüm Türkiye'nin ihtiyacı var.
Biraz birlik beraberlik duygusunu
artırıcı, tutkal gibi
birbirimize kenetlenmemizi
sağlayacak, böyle bir kıvama
gelmeye ihtiyacı var Türkiye'nin.
'Bahtiyar' da biraz
böyle biri.