- Hacı, sürekli geziyorsun, eğleniyorsun gibi bir halin var... Biraz da yaptığın işlerden bahsetsene bize...
- Aile şirketimiz Densa Holding'in yönetim kurulu başkan yardımcısıyım... Halam Demet Sabancı Çetindoğan ve eniştemiz Cengiz Çetindoğan'la ortak olarak kurduğumuz ve denizcilik sektöründe faaliyet gösteren Marinsa'da yönetim kurulu üyesiyim. 22 tane gemimiz var. Bunların dördü ham petrol tankeri. Hatta bir tanesi bu sabah Boğaz'dan geçti. Diğer 18 tanesi de kuru yük gemisi. Onlarda demir, kömür ya da tahıl gibi yükler taşınıyor. Biz işin armatörlük tarafındayız. Gemileri kiraya veriyoruz.
- Sen mesaini daha çok nerede harcıyorsun?
- Günde 2-3 saatimi şu an bulunduğumuz ailenin varlık yönetimini yaptığımız bu binadaki ofisimde geçiriyorum. Kalan zamanımı da Marinsa'da geçiriyorum. Bire bir tüm işlerle ilgileniyorum.
- O zaman bu kadar gezmeye nasıl fırsat buluyorsun? Instagram'da ne zaman görsem bir yerlerdesin...
- Instagram'dan dolayı öyle algılanıyor. Sürekli gezdiğimi düşünüyor insanlar. Ama tatile gittiğim zaman fotoğraf paylaşmayı seviyorum. İstanbul'da ofisimde masa başında fotoğraf çekip koymayı çok sevmiyorum. Yazın daha çok tatil yapıyorum. Kışın gittiğim yerlerin bir kısmına aslında iş nedeniyle gidiyorum.
- Kaç kilo verdin?
- 50 kilo...
-Kendini yeniden doğmuş gibi mi hissediyorsun?
- Aslında yeniden doğmuş gibi hissetmiyorum. Çünkü eskiden de zayıftım. İlk defa zayıf olmadım. Ama şu anda çok mutluyum. Büyük rahatlık.
- Ameliyat olmadan önce kaç kiloydun?
- 128'dim en son. Sen ona 130 de...
- Gece dışarı çıktığınızda ya da ünlü insanlarla birliktelik yaşadığınızda doğal olarak haber oluyorsunuz...
- Çıkıyorsam bundan rahatsızlık duyacağım bir durum yok demektir. Gitmişim ki çekmişler. Ama haber çok satsın diye hikayeyi değiştirdiklerinde üzülüyorum. Yeter ki yalan haber olmasın. Bu arada abartıldığı gibi gece hayatı olan biri değilim. Hafta içi çok erken, 6.45'te kalkarım. Saat 8.00'de ofiste oluyorum. O yüzden hafta içi çıkma şansım yok. Hafta sonu da arkadaşlarımla sosyalleşmek için çıkıyorum. Cuma-cumartesi günü herkes ne kadar çıkıyorsa, ben de o kadar çıkıyorum.
- Arkadaşlarınla dışarı çıktığınızda genelde hesabı sen mi ödersin?
- Öyle bir şey yok. Neden öyle olsun ki? Bu tip haberlere üzülüyorum. Öyle olsa da mesela, sen bunu nereden bileceksin, bunu yazan gazeteci arkadaşım? Herkes hesabı paylaşıyor. Arkadaşlık dediğiniz şey zaten paylaşma üzerine kurulu bir şey. Herkes ortak ödüyor.
- Peki kız arkadaşınla çıktığınızda?
- Tabii ki ona ödetmiyorum. Centilmenlik gereği ben ödüyorum.
- Annenize çok düşkünsünüz, sizin hayatlarınıza karışır mı?
- E tabii niye karışmasın? Sonuçta anne. Her insanın ailesi hayatına nasıl dahil oluyorsa, bizimkiler de öyle dahil oluyor. Onların çocuğuyuz sonuçta.
- Size kızdığı oluyor mu?
- Artık kızma durumları olmuyor ama bir şey hoşuna gitmezse bunu söyler.
- İlişkilerinizle ilgili yorum yapar mı?
- O konulara aile içinde çok fazla girmiyoruz.
- Özge Ulusoy'la ayrılığınızda annenin etkisi olduğu söylendi.
- Bu konulara artık girmeyelim. Benim için kapandı gitti o mesele.
- Nazlı'yla ilişkiniz nasıl gidiyor?
- İyi çok şükür, bir yaramazlık yok.
- Gelin adayına annen karışır mı?
- Niye karışmasın, karışır tabii.
- Evlilik sözleşmesi yapar mısın?
- Bilmiyorum, zamanı gelince düşünürüm. Sonuçta bu parayı ben kazanmadım. Ama yaparsam da her iki tarafı koruyan bir şey olur bence...
Hürriyet