Geçmişte
otomobillerin boyutları, güç ve donanımları geliştirildikleri ve ağırlıkla satıldıkları ülkelerin ekonomik, sosyal, coğrafi ve yerleşim bölgelerinin özelliklerine göre şekillenirdi. Örneğin, büyük caddeleri ve zenginliğiyle ABD otomobilleri her zaman en büyük, gösterişli ve güçlü otomobiller olarak anılırdı. Buna karşılık Avrupalılar daha küçük boyutlu, ekonomik ve kullanışlı modellere yönelmişti. Bu durum elbette 2'inci Dünya Savaşı sonrası iyice belirgin hale gelmişti. O yıllarda güvenlik ne otomobil firmalarının ne de araç sahiplerinin henüz gündemine girmemişti. Elbette Volvo ve Mercedes gibi birkaç istisna marka vardı ama konfor ekipmanları çok daha önemliydi. Sonuçta otomobil zenginlik simgesiydi ve sahipleri konfor ve lüks arıyordu. O dönemin teknolojisiyle üretilen manuel şanzımanlar sürüş konforu konusunda zayıftı. Vites geçişleri sarsıntılı, debriyaj pedalları çok sertti. Buna bir çözüm bulunmalıydı, vitesler kendi kendine değişebilir miydi? Vitesleri sürücünün müdahalesine gerek olmadan kendi kendine değiştirebilen otomatik şanzıman fikri 20'inci Yüzyılın başında zaten gündeme gelmişti ama teknik imkansızlıklar, malzeme teknolojisindeki yetersizlikler nedeniyle hayata geçirilememişti. Nihayet 1939 yılında General Motors, dünyanın ilk seri üretim otomatik şanzımanını Hydra-Matic adıyla tanıttı. 1940'ta Oldsmobile ve Cadillac modellerinde isteğe bağlı olarak sunulan 4 ileri vitesli Hydra-Matic, dünya otomotiv sektörünü etkiledi. General Motors, Hydra-Matic'i Bentley ve Rolls-Royce gibi markalara da satarken, Mercedes de kendi şanzımanını geliştirdi. Günümüzde kullanılan tork konvertörlü otomatik şanzımanın öncüsü ise Buick tarafından 1948'de tanıtılan 2 ileri vitesli Dynaflow'du. Sürücüleri sol ayağını tatile çıkaran otomatik şanzıman teknolojisi ABD'de birinci tercih oldu. Sonuçta tork konvertörlü otomatik şanzımanlar yakıt tüketimini artırsa da benzinin ucuz olması, yollarda sağladığı konfor sayesinde ilk tercih olurken, Avrupa'da virajlı ve dar yollarda, daha ekonomik olan manuel şanzımanların krallığı kurulmuştu.
TÜRKİYE OTOMATİKLEŞİYOR
Düne kadar Türkiye'de de otomatik şanzıman sadece lüks otomobiller için uygundu. Hatta otomatik şanzımanlı araç kullananlar acemi ya da beceriksiz olarak bile yaftalanıyordu. Bugün durum değişti. Türkiye'de 2014 Ocak-Mart döneminde satılan otomobillerin yüzde 45.2'si (2013 % 37.9) otomatik şanzımanlı oldu. Orta üst ve üst sınıfta yüzde 90'ın üzerinde otomatik şanzıman tercih edilirken, kompakt sınıfta ki otomatik payı yüzde 43.9 (2013 % 38.4) gibi şaşırtıcı bir orana çıktı. Yakın bir gelecekte Türkiye pazarında otomatik şanzımanlı otomobil satışları manuel şanzımanlıları geçebilecek potansiyele sahip.
TORK KONVERTÖRLÜ OTOMATİK
Geleneksel olarak da adlandırılan bu otomatik şanzımanları en güçlü yönleri, sarsıntısız vites değişimleri ve yokuşlardaki kalkışlarda geri kaymayı engellemesidir (bazı istisnalar dışında). Buna karşılık tork konvertöründeki kayıplar nedeniyle yakıt tüketimi ve performansta manuel şanzımana göre dezavantajlıdır.
OTOMATİKLEŞTİRİLMİŞ MANUEL
Otomobil firmalarının düşük tüketim ve emisyon hedeflerine uygun olan bu şanzıman tipi yarı otomatik olarak da adlandırılıyor. Manuel şanzımanın elektrohidrolik üniteyle vites değiştirmesi prensibiyle çalışan otomatikleştirilmiş manuel şanzıman, yakıt tüketiminde avantaj sağlasa da zaman alan vites değişimleri, dur-kalk trafikte uzun süre yarım debriyaj pozisyonunda kaldığı için debriyaj balatasının hızlı aşınması gibi sorunlara sahip.