YAŞA NANLARA KİM,NE DİYOR?
SABAH YAZARI REFİK ERDURAN:
"Bu, iki pazarlamacının kapışması. Bunların çizgilerinin kesişmesi olmuş. Parantez açayım, 'Sanatçının pazarlamacı olması ayıptır,' anlamında söylemiyorum. O yanlış bir görüştür. Gelmiş geçmiş çok büyük sanatçılar vardır ki, kendilerini çok büyük bir başarıyla pazarlamışlardır. Rönesans ressamlarının, heykeltraşlarının en büyükleri, dâhiler bu işi gayet iyi kıvırmış, müthiş zengin olmuşlardır. Çağımızda da Picasso en büyük örneğidir. Picasso resim yapmayı beceremeseydi, büyük bir holdingin halkla ilişkiler veya pazarlama bölümüne girseydi, yine zengin olurdu. Anlaşılan bu hanım da çok becerikli bir pazarlamacı. Bence ikisinde de kendi açılarından çarpıtmalar var. Pamuk'un iddiası, pek inanılır gibi değil. Hanım da anlaşılan, yaptığı bir planı uyguladıktan sonra, çok güzel süslemiş ve piyasaya sürmüş. Kendisine bir amca tavsiyesi vereyim: Resimde umduğu başarıya ulaşamazsa, romancılığı denesin, muhayyilesi hayli geniş görünüyor. Onu da yapamazsa, seks-shoplar açılıyor bugünlerde, o alana girebilir. İlgi de çeker, bu olaydan sonra. Bu olayda, bu hanımın ölçüyü fazla kaçırdığını görüyoruz. Çeşitli çirkinlikler var onun açısından. Sanatçının pazarlamada ölçüyü kaçırması, bir de kadının seks rahatlığını, 'yırtık'lık haline getirmesi var. Orhan Pamuk evladımız için de şunu söyleyeyim: Ayıp değil çapkınlık, biraz daha dikkatli olmasını tavsiye ederim. Sevgili mi, kız arkadaş mı, tanıdık mı neyse, dikkatli seçsin. Burada Pamuk mağduriyeti göremiyorum. Diyelim ki kadın, baştan sona uydurmuş. İhtarname çekmeyi hiç beğenmedim. Bir kadın ne derse desin, yalan da olsa, 'Abartmış, uyduruyor,' dersiniz, güler geçersiniz. Bunun avukatlık, noterlik durumu yok. Pamuk'un telaşını anlamıyorum. Kimsenin gözünden düşeceğini düşünmüyorum. Benim gözümden yazar olarak değil, ama erkek olarak düştü. Bir ergen tavrı var, bir toyluk var."
REHA MUHTAR:
26 Ocak 2012/Vatan: "Ne ihtar, ne noter, ne 'Benim kız arkadaşım değil,' yollu sözler, Karolin Fişekçi hanımefendiyi durdurmuyor. Tersine artık Teke Tek'te ağırlanıyor Karolin Fişekçi. Karolin'in gizli kadınsı intikamına bir şey diyemem. Kadındır, intikam alır. Bunun önüne de fazla geçilemez. Fakat medyanın bir bölümünün Karolin Fişekçi olayını 'Orhan Pamuk'u itibarsızlaştırmak için' kullandığı aşikar. Karolin'in sözlerinden, Nobel'li Türk edebiyat ustası, sıradan çapkın bir vatandaş, hafif kadın düşkünü ve onları aldatan bir playboy, kendisinin yazarlığından etkilenen dilberleri baştan çıkartan bir uyanık ve her limanda bir kadını olan denizci tipli bir sergüzeşt konumuna sokuluyor ustaca. Bir erkeklik hesaplaşması mıdır bu yoksa çok daha derin anlamları var mı Orhan Pamuk'a yönelik bu kampanyanın? Taammüden itibarsızlaştırma kampanyalarının herkese yapıldığına inanmadığım günlerde, 'Haber bu... Habercilik yapıyorlar,' derdim. Hayat bana, yapılan haberlerin 'habercilik dışı saiklerle yapıldığını, insanları itibarsızlaştırmanın aracı haline getirildiğini' öğreteli çok oldu. İtiraf etmeliyim ki Pamuk'un durumu beni fena halde işkillendiriyor..."
MUTLU TÖNBEKİCİ:
24 Ocak 2012/Vatan: "Orhan'a âşık olunmuş, evet güzel güzel sevişilmiş ama hayır! Bir aşk ilişkisi tesis edilememiş ve bu Karolin Hanım'ı bir hayli acıtmış. Ve pek belli ki Karolin Hanım hafiften psikopata bağlamış. Yani Masumiyet Müzesi'ndeki 'Füsun'dan ziyade Fatal Attraction filminde Glenn Close'un canlandırdığı 'Alex' karakteri olmuş. Aşk acısı, çok ciddi bir acı. Küçümsemeyin sakın. O kadar ki ölüm nedeniyle kayıp acısıyla kıyaslanıyor aşk acısı. Yani ölüm ve aşk aynı hasarı verebiliyor. Her ikisi de kayıp zira. Ama aşkta 'beğenilmeme' nedeniyle bir kayıp var ki, işte adamı yere seren de o oluyor: 'Beni neden sevmedi? Bana niye benim ona olduğum gibi âşık olmadı? Benim neyim eksik?' Neydi sıra hatırlayalım: İnkar, öfke, pazarlık, depresyon, kabullenme... Röportajları yeniden okuyunca tam da bunu görüyor insan... Ve feci son: Daha 'kabullenme' aşamasına gelemeden 'ihtarname' yemek! Aşk acısından daha beter ancak bu olabilirdi. Rezilik.com.tr. Allah düşman başına vermesin."