1. Cuma gece yarısı bir kahve için uğradığımız Pera Palas'ın barı tıklım tıklım. Cem Yılmaz'ın düğününün tortusu kaç hafta sürer? Meğer saksofonda Kürşat Başar, piyanoda Burçin Büke varmış. Cazdan Türkçeye, çok hoş çalıyorlar. Her ayın iki-üç gecesi yapıyorlarmış bunu, bakın takvime, denk getirebilirseniz ne ala...
2. Pera Palas'ın karşı kaldırımında, insanı Garfield gibi camına yapıştıran ufacık bir lokanta, son zamanların en popülerlerinden, modern meyhane diyelim: Meze. Sade ama her şeyde bir ufak numara; karides güvecin yanında zencefilli biber püresi var mesela, lezzetler yerinde ama hesap tuzlucana.
3. NuPera'nın girişindeki Auf'un küçük atıştırmalıkları nefis. Özellikle füme etler, pancar ve de parmesanın yanındaki elma chutney.
4. Semtin yenisi, 40 yılın klasiği Cafe de Paris. Sabit mönü, önden salata, sonrasında kainatın en lezzetli soslarından biri belki birincisi olan Cafe de Paris soslu et/tavuk ve refakatçi olarak patates kızartması. Lezzet gayet iyi, fiyatlar makul ama etin porsiyonu biraz petit tutulmuş!
5. Semtin bir başka yenisi, yine yılların bir diğer klasiği The North Shield. İngiliz pub dekorasyonunun davetkar sıcaklığı iyi güzel, isli Alman birası Schlenkerla gibi zor rastlananların bulunması da güzel ama poppers mesela, yenemeyecek kadar fazla yağ çekmiş.
