SOYUNMA ODASINDA HERKES AĞLIYORDU
Fenerbahçe, Ülkerspor'la birleşmeden önce, eski adıyla Deplasmanlı 1. Lig'de sadece bir kez şampiyon olmuştu. TOFAŞ'ı yenerek zafere ulaşan sarı-lacivertli takımın kadrosunda Hakan Artış da vardı. Artış, final serisinin kendisi için özel olduğunu söylüyor: "O dönemde maçlar birer kez tarafların sahalarında, üç maç tarafsız sahada oynanıyordu. İlk maçta TOFAŞ'ı, Bursa'da farklı yenince herkes 'Bu iş bitti,' dedi. Ancak TOFAŞ, müthiş bir seyirci desteğine karşın bizi İstanbul Spor Sergi Sarayı'nda yenmeyi başardı. Tarafsız sahada oynanan üçüncü karşılaşmayı da farklı kazanmıştık ve artık dayanacak psikolojik gücümüz kalmamıştı. Isparta'da kesin kazanmak için, Fenerbahçe'nin yıllardır özlediği şampiyonluğa kavuşmak için sahaya çıkıyorduk. Herkeste müthiş bir stres ve heyecan vardı. Bir an evvel sahaya çıkmak, maçı kazanmak, şampiyonluğa ulaşmak ve bu baskıdan kurtulmak istiyorduk. Teknik detayları otelde konuştuğumuz için soyunma odasında Çetin Yılmaz teknik anlamda hiçbir şey söylemedi. Yalnız bütün sezon yaşadıklarımızı, akıttığımız terleri, camianın beklentilerini çok duygusal bir şekilde anlatmaya başladı. Çetin Hoca da bu baskı ve heyecandan etkilenen ruh haliyle tempoyu iyice artırınca tüm arkadaşlarım gibi benim de gözlerim dolmuştu. Odada müthiş bir elektrik vardı. Bir anda bütün takım hep birlikte ağlamaya başladık. Tüm takım hiç alışılmadık bir biçimde 'gözyaşları içerisinde' sahaya çıktı. Maçın sonucu mu? Yenildik! Allah'tan beşinci maçta Antalya'da Türkiye Şampiyonluğu'na ulaştık."
'PRANGA MAHKUMU' ÇOCUKLAR YETİŞİYOR
İnsanları küçük yaşta spora yönlendirmenin önemine vurgu yapan Artış'a göre, ailelerin yaptığı en büyük yanlış, çocuklarını kendi sevdikleri branşa yönlendirmeleri: "Çocuğun ilgi duyduğu spor branşını yapmasına izin vermeliler. Spora başlatılan çocuk hem ruhsal, hem bedensel, hem de zihinsel olarak kendini geliştiriyor. Spor sahasında güzel arkadaşlıklar ediniyor. Kendisini bundan sonraki iş hayatına da hazırlıyor. Spor öyle büyük bir güç ki, takım çalışmasını bile oradan öğreniyor. Bir acı gerçek de, özellikle büyük şehirlerde, çocuklar artık bahçeye inip oyun oynamıyor, iki taştan bir kale yapıp top oynayacak yer bulamıyorlar. Sadece bilgisayarların karşısında oturarak, sanal spor yapıp sosyal yaşamdan uzaklaşıyorlar. Ben bu çocuklara odalara kapanmış 'pranga mahkumları' diyorum. Ama burada kabahat çocuklarda değil!"