Kültür ve sanat hayatının en önemli aktörlerinden İstanbul Kültür Sanat Vakfı, 40 yıldır bıkmadan usanmadan; sinemadan tiyatroya, müzikten çağdaş sanata, sanatın hemen her alanında karşımıza çıkıyor. Amaç; kültür ve sanatın, yaşamın vazgeçilmez bir parçası olduğunu sürekli hatırlatmak ve toplumun bütün kesimlerine sanatı taşımak. Ki bu konuda çok ısrarcı İKSV. Çünkü artık yılın 207 günü vakfın düzenlediği bir etkinlikle karşı karşıyayız. Yani hiç boş durulmuyor. Tabii bunun toplumda da bir karşılığı var. 40. yılın sonunda yaklaşık 8.5 milyon insana ulaşmış İKSV. Bir de işin mutfağında çalışan gizli kahramanlar var; vakıf çalışanları. 40. yıl kutlamaları için yolu İKSV'den geçenlerin bir listesini hazırlamak gerektiğinde, vakıf çalışanlarının devasa bir aile olduğu ortaya çıkmış. İKSV Genel Müdürü Görgün Taner yaklaşık 10 bin kişinin vakıfla yollarının kesiştiğini söylüyor. Kimler yok ki bu devasa ailenin içinde! Bugün bambaşka kimlikleriyle tanınan insanlar İKSV için ter dökmüş. Hafta içinde bu dev aile, bir araya gelmek için Hasköy İplik Fabrikası'nın yolunu tuttular. Bu kutlama vakfın, çalışanlarına teşekkürlerini sunma gecesiydi. Gecede vakıfta çalışan; şoföründen genel müdürüne kadar birçok insana teşekkür plaketi verildi.
ARTIK FORMALARI DA VAR
Biz İKSV için dev bir aile dedik ama İKSV çalışanları sürekli takım oyunu oynadıkları için kendilerini bir takım gibi görüyor. Gecede takım forması dağıtılması da bu yüzdendi. Özel hazırlanan bir standda, sırtında çalışanların isimlerinin yazıldığı formalar dağıtıldı. Tüm forma numaraları tabii ortaktı: 40. Ama kendini İKSV ailesinden hissedenlerden de forma esirgenmedi.
İKSV'NİN DAMAK TADI
Festival müdavimleri hatırlar, İKSV etkinliklerine katılanlarda zamanla bir damak tadı ve gelenek oluşur; müzik festivali sonrasında yenilen nohut-pilav ve irmik helvası, konserler öncesi atıştırmalık olarak yenilen sosisliler, su börekleri gibi... Festivaller sırasında bu tür yiyecekler temel besin kaynağı olur. İKSV, kutlama gecesinde bu tatları da unutmadı. Hasköy İplik Fabrikası'nın içinde kurulan standlarda bu lezzetler ikram edildi.
KİMLERİN VAKIFLA YOLLARI KESİŞMEDİ Kİ?
İKSV ile yolları kesişenler arasında kimler yok ki? Mesala şimdilerde Muhteşem Yüzyıl dizisinde Kanuni Sultan Süleyman'ı canlandıran oyuncu Halit Ergenç, Serra Yılmaz, mimar Zeynep Fadıllıoğlu, İstanbul Modern'in Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, Beşiktaş Spor Klubü'nde bir dönem yöneticilik yapan, spor yazarı olarak tanıdığımız eski sinema yazarı İbrahim Altınsay, Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Ünal Çeviköz, gazeteci Aslı Aydıntaşbaş, Kanat Atkaya, eleştirmen Ayşegül Sönmez, sinema yazarı Sevin Okyay, televizyoncu Emrah Kolukısa...
KUŞAKLAR BOYU İKSV
ZELİHA KAYA:
EN İYİ PROTOKOLCÜ
30 yıl İKSV'de çalıştıktan sonra şimdilerde emekliliğin tadını çıkarıyor. Mutlaka görmüşsünüzdür onu. Çünkü bilet ve davetiyeler, serbest giriş katları, protokol ondan soruluyordu. Ortadoğu ve Balkanlar'ın en iyi protokolcüsü olarak bilinir. Birçok festivalin hâlâ çözemediği protokol sorunu konusunda üzerine yoktur.
ÖMÜR BOZKURT:
VAKFIN GÖNÜL ABLASI
20 yıldır İKSV'de çalışıyor. İKSV'nin Yıldız ofisinde, film festivalinde konuk ağırlama bölümünde işe başlamış. 1995 yılında sponsorluk departmanının kurucularından ve ilk sponsorluk direktörü. 2009 yılından beri de genel müdür yardımcısı olarak vakfın her şeyiyle ilgileniyor. Yorulmak nedir bilmeyenlerden, herkesin yardımına koşuyor. Bu yüzden olsa gerek gecede kendisi sahneye; 'Vakfın Gönül ablası' diye çağrıldı.İyilikseverliği nedeniyle adı 'Gönül abla'ya çıkan Ömür Hanım'ın bir diğer özelliği ise ilk yıllardaki heyecanını hiç kaybetmemesi.
NURAY MUŞTU:
ÇALIŞMADIĞI DEPARTMAN YOK
İKSV'nin mutfağındaki kıdemli çalışanlardan biri Nuray Muştu. 26 yıldır vakıfta çalışıyor. Çalışmadığı departman yok. Vakfın Yıldız ofisinden, Luvr Apartmanı'na ve şimdilerde Deniz Palas'a geçen, üç ayrı İKSV ofisinde de çalışmış ender İKSV'cilerden.
AYŞE BULUTGİL:
MEDYA ONDAN SORULUR
Vakfın kurumsal iletişim müdüresi. Genç yaşta yolu İKSV ile kesişenlerden. Film festivalinde çalışmaya başladıktan sonra medya departmanına geçti. Şimdiki görevini İdil Kartal'dan devraldıktan sonra İKSV'nin her türlü medya planlamasını gerçekleştirmek için var gücüyle çalışıyor. Sürpriz bir şekilde gecenin sunuculuğunu da Kerem Ayan ile birlikte yaptı. Yıllarca nazımızı çeken Bulutgil'e bu sefer biz mikrofon uzattık ve İKSV'nin onun için ne ifade ettiğini sorduk:
"Vakıf benim için de gerçek bir okul oldu. Kendi adıma yapmaktan keyif aldığım her şey, şimdi işimin bir parçası. İKSV'nin kuruluş yıllarından bu yana gerçekleştirdiklerini düşündüğümde, onun bir parçası olmak gerçekten gurur verici."
İKSV'DE 'PİŞEN' SANATÇILAR
AYÇA DAMGACI (OYUNCU):
REHBERLİK YAPTIĞI FESTİVALDE OYUNCU OLDU
"1990'lı yıllarda film festivalinde çalıştım. Önce evrakları taşıyordum, sonra konuk ağırlama bölümüne geçtim. Antonioni, Peter Greenaway, Eleni Karaindrou hafızımda kalan, ilgilendiğim ünlü isimler. Hatta Karaindrou ile unutamadığım bir anım var: Babam İskeçeli. Eleni Karaindrou ile İskeçe üzerine konuşurken İskeçe'nin Yunanca ismini hatırlayamamıştım. O da bana 'Git babana sor,' demişti. Tabii aradan yıllar geçti oyuncu oldum. Oynadığım Gitmek adlı film festivalde gösterildi. Mutfağında çalıştığınız bir festivale, filminizle katılmak çok özel bir duyguydu."
SELEN UÇER (OYUNCU):
PINA BAUSCH'A RAKI İÇİRDİM
"1990'larda yolum kesişti İKSV ile. Tiyatro Festivali'nde çalıştım. Rehberlik yaptım. Pina Bausch'la ilgilenmiştim. O zamanlar oyuncu olma niyetim vardı. Pina Bausch, rakının methini duymuş, içmek istedi. Onu Nevizade'ye götürmüştüm. Ben, Pina Bausch, menajeri birlikte rakı içtik! Sonra oyuncu oldum. Bu yıl rol aldığım Yeni Kiracı oyunu İstanbul Tiyatro Festivali'nde sahnelendi. İyi şeyler hissediyor insan böyle durumda..."
SERKAN TAYCAN (FOTOĞRAFÇI):
YEŞİLÇAM SOKAĞI'NIN IŞIKLARINI BİLE KAPATTIM
"2000'li yıllarda bienalde ve Filmekimi'nde çalıştım. Bienal okul gibiydi. Filmekimi'nde Emek Sineması'nda görevliydim. Bir hafta boyunca Emek'te yatıp kalktım adeta. Son seansta sinemanın bulunduğu Yeşilçam Sokağı'nın ışıklarını kapattığımı hatırlıyorum. Şimdi Emek Sineması yok ve o günler benim hafızamda buruk bir tat bırakıyor."