19 EKİM CUMA
KURBAN VE CUMHURİYET ARİFESİNDE LÜFER: BU BAYRAM NEDEN ÖNEMLİ?
Lüfer, Divan Edebiyatı'nda adına şiirler yazılan bir balık. Uğruna gümüş zokalar dökülen, özel sandallar yaptırılan bir balık. 'Boğaz'ın sultanı/efendisi' payesi verilmiş bir balık. İstanbul'un sembolü olan bir balık. Öyle biricik. Başkalarıyla karıştırılamazlığının, lezzetinden başka sebepleri de var. Oltaları kırıp kaçmakta üstüne yokmuş, büyük balıklara saldıracak kadar da gözü pekmiş. İstanbul Balıkhanesi Eski Müdürü Karekin Deveciyan'ın anlattığına göre, Boğaz'da yunus-lüfer savaşına şahitlik etmiş balıkçılar varmış: Yunus, lüfer sürüsünün içinden geçerken, bunlar yunusa saldırırmış. Yunus, düşmanlarının ısırıklarından kurtulmak için taklalar atar ve umutsuzca çırpınırmış! Son bir hafta içinde lüferle ilgili bir sürü yazıya denk geldiniz, çoğunda da 'Lüfer Bayramı' diye bir patlangaç vardı. Neler oluyor? Bu defa da lüferler birleşerek bazı gazetecileri Boğaz turuna mı çıkarmış?! Balıkçılar ve balıktan anlayanlar, 29 Ekim'i Cumhuriyet'in yanı sıra Lüfer Bayramı diye de bilir. Lüferin tam zamanı, o zaman: Ekim sonu. Bir grup 'fikir sahibi damak', Cumhuriyet'ten rol çalmaması için bir hafta öne çekerek, Ekim'in üçüncü hafta sonunu Lüfer Bayramı ilan etti bundan iki sene önce. Bu yıl da 19-21 Ekim, İstanbul'un Lüfer Bayramı. Neden? Amaçları, arsızca avlanma yüzünden geleceği tehlikeye giren lüferi korumak. Balıkçısından müşterisine, bürokratından öğrencisine, her kesimden İstanbullunun dikkatini buna çekmek. Lüferin değerini ve yokluğunun ne büyük yoksunluk olacağını hatırlatmak. İstanbul'un hepimizden çok daha eski sakini olan lüferin geleceğini garantiye almak...
KİM BU 'FİKİR SAHİBİ DAMAKLAR'?
Lüfer Bayramı, Fikir Sahibi Damaklar'ın fikri olan bir hareket. Kim peki bu Fikir Sahibi Damaklar? Twitter'dan, Facebook'tan takip edebilirsiniz; 'gibi yapan' değil hakiki gıdadan yana olan, sorgulayan, tüketimin en nihayetinde üretimi de iyileştirebileceğine inanan şehirli bir grup. Liderleri, Defne Koryürek. İstanbul yeme-içme-kültürsanat hayatının, lafın gelişi değil hakikaten hakkını teslim ederek 'nevi şahsına münhasır' diyebileceğimiz figürlerinden Defne Koryürek, uzun zamandır büyük enerji harcıyor bu işlere. Çağdaş sanat dünyasının mühim isimlerinden Vasıf Kortun'la evli olan Defne Koryürek, yıllar önce kızları Refika'nın adını verdiği kafesini işletirken; müşterilere fırça attığına, mekanında askeri nizam kurduğuna dair şehir efsanelerinin kahramanıydı. O benzersiz enerjisini ve herkesi hizaya getirebilme maharetini, böyle hepimiz için faydalı olan bir yöne akıtması şahane bir şey.
16'LIK KIZLARI EVLENDİRMEKTEN FARKI YOK!
Lüfer Bayramı'nın muhtelif etkinlikleri var; üstelik pazar günküler bu sayfayı gördükten sonra da yakalanabilir ucundan. İstiklal Caddesi'ndeki SALT Beyoğlu'nda 'Balıklı Filmler' gösteriliyor mesela; çok hoş belgeseller: Burak Dal ile Bahriye Kabadayı'nın çektiği 'Boğaziçi Balıkları', İstanbul'un değişimini denizden anlatıyor. Karekin Deveciyan'ın kitabındaki onca balık nereye gitti ayrı, daha o kadar da Taş Devri sayılamayacak çocukluğumuzun bolluğu nereye gitti? Son Kumsal, Karadeniz halkının yol yapma bahanesiyle denizden koparılışının hikayesini anlatan ödüllü bir iş. Göksu'da Bir Balıkçı, Anadolu Hisarı/Göksu'daki balıkçı Ahmet Titiz'i konuşturuyor; o yıllardaki balıkçılığımızı göstermesi açısından ilginç. Filmleri izlersiniz izlemezsiniz onu bilemeyiz, ama işe tezgahlardaki çinekoplara tereddütle bakarak başlayabilirsiniz. Balık alışverişi yaparken Lüfer Koruma Timi'nin gönüllü üyesiymiş gibi davranabilir, ihtiyaç durumunda fırça çekebilirsiniz. Yanlış avlanma deyince arada bir mesafe kalıyor, işin vahameti tam anlamıyla nüfuz etmiyor. Şöyle diyelim: Bu bir çeşit sübyancılık! Yasa, 20 santimin altının avlanmasının yasak olduğunu söylüyor ama aslında 24 santimin altına göz dikmenin, 16 yaşındaki kızları evlendirmekten farkı yok! Haftaya kaldığımız yerden devam edelim...