- Tüm bu yaşananlar sonrası düze çıkmak için ne yapmalıyız?
- İnternete bağlı her cihaz kapısı açık ev gibidir. Bunu kabul etmemiz gerekiyor. Aslında biz dijital dünyada Cilalı Taş Devri'ni yaşıyoruz. Cilalı aletlerimiz var ama henüz kapısı var mı, varsa kilidi var mı ve bu kilitler nasıl kullanılır konusunda pek de bilgili değiliz. Bunları yeni yeni keşfediyoruz. Bunları keşfederken de bir çocuk gibi kırıp dökebiliyoruz. Ama biz kullanıcılar şunu biliyoruz, dijital dünyada yapılan her hareket ya da hareketsizlik bir iz bırakıyor. Şimdi bu izleri takip, iyi niyetli olabilir, kötü niyetli olabilir. Mesela dağ başındasınız ve birden kimse sizden haber alamıyor. Bu takip sayesinde size ulaşılabilinir. Bu durum iyi niyetli takibe örnek. Ama sorun, niyet ve takip edilmeyi kimin yaptığıyla ilgili. Dünyanın her tarafında kişisel bilgilerin istihbarat amaçlı devlet kurumları tarafından illegal biçimde kullanılabildiğini biliyoruz. ABD toplumunun buna sıkça maruz kaldığı ortada. Ama bu takiplerin, elde edilen bilgilerin hesap verilebilirlik ölçüsünde yapılabilmesi, denetim mekanizmaların olması gerekiyor. Bu da kullandığımız teknolojik gelişmelere uygun bir hukuk sistemine, yapılanmalara ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.
- Öngördüğünüz hukuk sistemi kurulmazsa ne olabilir?
- İnsanlar tepki olarak dijital teknolojinin kullanılmadığı yaşam alanlarına yönelebilirler. ABD'de bunun örneklerine rastlıyoruz. Eğer bu gözetleme, dinlenme, kontrol altına alınmazsa ve denetlenebilir, hesap verilebilirlik zeminine oturtulmazsa bu tür yaşam alanlarının sınırlarının genişleyeceğini tahmin etmek hiç de zor değil.
MAHREMİYETİN YOK OLMASININ ACI SONUÇLARINI YAŞIYORUZ
- Güvenlik ya da devletlerin çıkarları için özgürlüğümüz feda ediliyor o zaman!
- 2001'deki terör olaylarından sonra ABD Başkanı Bush çıkıp Lincoln'ün bir sözüne atıfta bulunarak "Biz güvenliğimiz için özgürlüğümüzden feragat etmeyeceğiz" dedi. Ama görüyoruz ki ABD güvenliği için özgürlüğünden feragat eden bir toplum haline geldi. Birçok ülkede bu tür eğilim var. Mesela Fransa'daki son terör eylemlerinden sonra eminim ki onlar da güvenlik konusunda birtakım önlemler almaya başlamışlardır. Sorun, bu önlemleri alırken ne kadar hukukun içinde kalıyorsunuz, ne kadar hukukun dışına çıkıyorsunuz.
- Peki illegal olarak gözetlenmek, insanlarda büyük bir travma yaratmıyor mu ?
- Yaratmaz olur mu, zaten asıl sorun da burada; gözetlendiğini öğrenmekten çok, her an gözetlendiğin duygusuyla yaşamak. Bizde de olmadı mı? İnsanlar illegal olarak dinlendi. Kimin niye dinlendiği belli değil. Herkes dinlendiği duygusuyla yaşıyor. Şimdi taksiye binin, taksiciyle konuşun o da diyecektir "Abi beni de dinlemişlerdir" diye. Artık dinlenmiş ve dinlendiği için de kirlenmiş bir sohbetin, konuşmanın tamamen manipülasyon amaçlı nerede kullanılacağını bilemiyorsunuz. Mahremiyetin bu denli çiğneniyor olmasının bireyler hatta devletler ve kurumlar için çok acı sonuçları oluyor.
- Tüm bu yaşananlar sonucu mahremiyetimiz ortadan kalktı mı?
- Mahremiyete elveda çağındayız. Ama bu elveda iki taraflı. Tamam devletler, kurumlar mahremiyetimize saygı göstermiyor olabilir ama biz ne kadar hassasız bu konuda. Mesela fotoğrafının çekilmesini bile hoş karşılamayan anneanneler, babaanneler Facebook'ta nereye giderlerse fotoğraf çektirip paylaşıyorlar artık. Her gittiğimiz yeri, her yaşadığımız anı paylaşmak istiyoruz. Tatile gittiğimizi herkese ilan ediyoruz, eğer art niyetli insanlar sizi takibe aldıysa evde olmadığınızı öğreniyor. Kaspersky diye çok ünlü bir yazılım şirketi var. Onun sahibinin çocuğunun başına gelenler aslında durumu özetliyor. Çocuk Facebook'tan 'ailem yok şimdi rahat rahat oynayabilirim' yazıyor. Mafya çocuğun evde yalnız olduğunu anlayıp kaçırıyor! Yani masumane olarak paylaştığınız bir bilgi olmadık işler açabiliyor başınıza. Ya da dayınızla ilgili yaptığınız bir paylaşım sonrasında annenizin kızlık soy ismini öğrenip banka hesabınızı bir güzel boşaltabilirler. Yani bu çağda mahremiyet öldü.
DÜNYAYI SARSAN 'SIZINTI'YI O YAPTI
Edward Snowden, 32 yaşında bir bilgisayar uzmanı. Yıllarca CIA ve Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) için çalıştı. Kendisi, üst düzey bir analist olduğunu söylüyor. ABD'nin, 2001'deki terör olaylarından sonra dünyadaki bütün dijital iletişimi gözetleyebileceği bir sistem kurduğunu biliyor. Ama bu sistem sayesinde yapılan gözetlemenin ABD Anayasası'na aykırı olduğunu düşünmesi ve gözetlemenin sadece güvenlik nedeniyle değil ticari nedenlerden dolayı da yapıldığını fark etmesi sonucu bu durumu dünya kamuoyuyla paylaşmayı düşünüyor. Elde ettiği bilgileri 2013 yılında medya aracılığı ile dünya kamuoyuyla paylaştı. Oscar dahil 40'tan fazla ödül alan Citizenfour belgeseli, Snowden'ın bu belgeleri gazetecilere vermesiyle başlayan süreci ve sonrasını anlatan bir yapım. Tarihin en büyük 'sızıntıları' arasında gösterilen bu ifşa ortaya çıktıktan sonra Snowden kimliğini gizlemedi "Bu bir tercihti" dedi. Vatan haini, ihbarcı ilan edildiği gibi onu kahraman olarak görenler de var. ABD'de gitmesi durumunda yargılanacağı için şimdilerde geçici olarak Rusya'da yaşıyor.
NASIL KİŞİSEL ÖNLEMLER ALINIR
Akıllı telefonlarımız, bilgisayarlarımız, saatlerimiz, yakın zamanda yaygınlaşacak giyilebilir ürünlerin hepsi bizimle ilgili kişisel verileri depoluyor. İnternete bağlandığız anda bu bilgilerin birilerinin eline geçmesi muhtemel. Ayrıca bir telefonu, dışarıdan yazılım müdahalesiyle dinleme cihazı haline getirmek de mümkün kamerasını kullanmak da... Cihazları kullanırken bu durumları gözetmeliyiz.
Sosyal medyada manipüle edilmiş olma olasılığı yüksek bilgileri paylaşmak konusunda dikkatli olmalıyız. Doğru olduğunu bilmediğimiz verileri paylaşmamalıyız.
Hem kendi hem de başkasının mahremiyetine karşı duyarlı olmalıyız. Masumane bir paylaşımın nelere yol açacağını hesaplamalıyız. Mesela birisiyle bir fotoğraf çektirdiğimiz zaman kadraja giren herkesten o fotoğrafı yayımlamak için izin almamız gerektiğini öğrenmeliyiz.
Konum bilgilerimizi paylaşan uygulamalar konusunda hassas olmamız gerek.
Kişisel bilgilerimizi paylaşırken güvenlik konusunda dikkatli olmalıyız.
GÖZETLEMEYE BİZ DE KATKIDA BULUNUYORUZ
İsmail Hakkı Polat
Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Bölümü Öğretim Görevlisi
GÖZETLEMEYE BİZ DE KATKIDA BULUNUYORUZ: "Akademik literatürde bu dijital gözetime panoptikon deniliyor. George Orwell'ın 1984 romanının yayımlandığı 1940'lardan beri tartışılıyor bu kavram. Genelde bu kavram, otoriter sistemlerin bireyleri sürekli gözetlemesiyle ilgili bir durumu anlatır. Şimdi yaşadığımız duruma süper panoptikon deniliyor. Şu an cep telefonu kullanıcısı sayısı 3 milyar, internet abone sayısı 2.5 milyar, akıllı telefon ya da tablet kullanımı 1 milyar civarında. İnsanların, kendi kullandıkları teknolojik aletler sayesinde izlendiği bir dünyanın içindeyiz. Ayrıca bu aletler sayesinde kullanıcılar da her şeyi görüntülüyor. Yani biz de bu gözetlemeye katkıda bulunuyoruz."
KRİTİK BİR YOL AYRIMINDAYIZ: "Bütün bunlar insanlarda tedirginlik yaratıyor. Ayrıca Snowden, öncesinde Wikileaks olayları bize, insanları gözetleyen büyük güçlerin de gözetlendiğini gösteriyor. Yani herkes için 'kaybet kaybet' noktasındayız. Kim hangi amaçla olursa olsun dinleniyor, gözetleniyor. İnsanlık olarak herkesin birbirinden utandığı bir topluma doğru gidiyoruz. Açıkçası bu durum insanlığı bir yol ayrıma getirdi. Şimdi elimizdeki kullandığımız cihazların nelere mal olacağını kavramak, görüntü, yazı her tür paylaşımları yaparken niteliğine dikkat etmemiz gerektiğini öğrenmemiz gerekiyor. Yeni medya denilen bu dijital dünyada yeni etik kurallar koyup bu kurallara uymamız şart. Yani insanlık bu dijital çağda ya neyi nasıl yapılması gerektiği öğrenip uygulayacak ve kendini yeniden var edecek ya da yok olup gidecek."
BİR MUTABAKAT ŞART: "Devletler kısıtlayıcı ve baskıcı olunca insanlar da internetin yeraltısı dediğimiz noktalara kaçıyor. Buralar riskli alanlar. Buralarda her şey anonimleşiyor! Yani devlet ve vatandaş arasında çok ciddi bir demokratik bir mutabakat gerekiyor."