Kızlar babalarına âşıktır ve babalar da kızlarına. Bugün ben de sizleri bu sözü tam anlamıyla yaşayan bir baba ve iki kızı ile buluşturuyorum. Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman, kızları Aslıgül ve Nazlı ile. Röportajımız için Vodafone Arena'da buluştuk. Aslıgül ve Nazlı çok güzel, güler yüzlü ve samimi iki genç kız. Babalarının ise onlara bakarken gözleri parlıyor. Sohbetimiz boyunca binlerce kez öpücük konduruyor kızlarına. Öyle ki, başka birinin kızlarına iltifat etmesine bile tahammülü yok başkanın. "Kızlarıma sadece ben ilgi gösteririm" diyor. Onları koruma konusunda da çok titiz. Gece gezmelerine mutlaka birlikte gidiyor. Bütün arkadaşlarını ise tanıyor. Sohbetimiz koyulaştıkça Aslıgül ve Nazlı'nın hayatta en önemsediği şeyin babalarının ruh hali olduğunu öğreniyorum. Babalarının üzülmemesi için Beşiktaş'ın hep kazanmasını istiyorlar. Ona laf gitmemesi için ise attıkları her adıma dikkat ediyorlar. Hayatlarındaki her şeyi de ilk babalarına anlatıyor kızlar. "Bizim evimizde her şeyi en son değil, ilk babamız duyar. Arkadaş gibiyiz ama laçka bir ilişkimiz yok. Otoritesini her zaman hissediyoruz" diye de ekliyorlar.
- Fikret Orman nasıl bir baba?
- Nazlı: Klişe olacak ama mükemmel bir baba. Arkadaşlarım da hep, "Ne kadar ilgili bir babanız var" diyor. Hayatında ne olursa olsun bize vakit ayırır ve bizim her şeyden önemli olduğumuzu hissettirir.
- Uzakta olduğu zamanlar özlem oluyor mu, haberleşebiliyor musunuz?
- Aslıgül: Şu ara pek yoktu babam, transfer dönemi ve statta yatıp kalktı resmen. Ama üçümüzün WhatsApp grubu var, adı Grup Şişik.
- Aaa neden grup şişik koydunuz?
-
A: Çünkü üçümüzde birbirimizi çok kıskanıyoruz. Herkes birbirini kıskandırmak için her şeyi şişirir. Kıskandırır yani. Çok büyük anlamı yok ama bizim için önemli.
- Babanızı çok kıskanıyor musunuz?
- A: Her şeyden kıskanıyorum babamı.
- N: Taraftar ilgisinden kıskanmıyoruz, emeklerinin karşılığını aldığını düşünüyoruz. Başka her şeyden kıskanırız. ( Kahkahalar) Ama babam da bizi çok kıskanır.
KİMSE KIZLARIMA İLGİ GÖSTEREMEZ
- Öyle mi? Ne yapar mesela kıskandığında?
- A: Biri bize güzel derse hemen susturur şaka yoluyla.
Bir tek kendi ilgi göstermek ister.
- Fikret Orman: Benim kızlarımla benden başka
kimse ilgilenemez. Aklını alırım.
- Hiç tepki gösterdiği oldu mu?
-
N: Yok aslında şakayla karışık bir ciddiyetle tepki
veriyor babam. Ama kızma falan yok.
- Kıyafetlerinize karışır mı mesela?
- A: O yüzde 100 var. Mesela şampiyonluk kutlamalarında
ben elbise, Nazlı da etek giyinmişti. Sonra
zorla eşofman giymek zorunda kaldık. (Gülüyorlar)
Beşiktaş eşofmanıyla gezdik.
BABAM KIYAFETLERİMİZE KARIŞIR
- Giydiklerinizi kontrol ediyor mu?
- N: Ne giydiğimize bakıyor. Çok kısaysa, açıksa,
abartıysa hemen söyler ama etek falan giymemize
karışmaz. Bizim her şeyimizle ilgili. Her zaman hayatımızın
tam içindedir.
- Arkadaş gibi bir baba mıdır?
- N: Arkadaş gibiyiz. Aramızda çok yaş farkı da
yok zaten. Bizim yaptığımız her şeyi yapar babam.
- A: Yürüyüş yaparız, yemek yeriz. Bir de tatile
sık gideriz. Ben ortaokuldan mezun olduğumda söz
verdi ve ikimiz Los Angeles'a gittik baş başa.
- Nazlı kıskanmadın mı?
- N: Ben de liseye geçtiğimde ikimiz gittik. Gelenek
oldu.
- Neler yaptınız babanızla baş başa?
- A: O zaman küçüktüm tabii, alışveriş yaptık, yemek
yedik. Los Angeles, New York başta olmak üzere
tüm Amerika'yı 10 gün gibi bir zaman diliminde
gezdik. Disneyland'e gitmeyi çok severim. Babamla
her şeyi denedik, çok eğlenceliydi.
- N: Babamın bizimle yapmam dediği hiçbir şey
yoktur. Her şeyi yapar.
- Gece dışarı çıkar mısınız?
- A: Tabii. Bir gün arkadaşlarımızı çağırdık, babam
bizi eğlenmeye götürdü. Hep yanımızdadır.
- Arkadaşlarınız var ve yanınızda babanız. Hiç kasmıyor musunuz kendinizi?
- A: Yok asla. Erkek-kız arkadaşlarımız da oluyor
yanımızda. Hatta babamla çok iyi anlaşan erkek arkadaşlarımız
da var.
- N: Küçük bir arkadaş grubunun içinde büyüdük.
Herkes birbirini tanıyor. Babam da tanır zaten.
BABAM MUTFAĞIN YERİNİ BİLMEZ
- Babanızla yemek yapıyor musunuz?
- A: Babam mutfağın yerini bilmez. Su koyar o
kadar. (Gülüyorlar) Pazar günleri evde çalışanlarımız
izinli oluyor. Ben bir şeyler yapmaya çalışıyorum
ama kısıtlı. Makarna, yumurta, tost. (Kahkahalar)
- N: İkimiz de çok hamarat değiliz yani. Aç bırakmayız
ama bir mantı da açamayız.
- Babanızın en zor tarafı hangisi?
- A: Babam çok zor sinirlenir. En kötü şeyi bile
yapsan kolay sinirlenmez. Çok sabırlıdır. Ama bir de
sinirlenirse inanılmaz olur. Bu kadar yıldır iki kez o
derece sinirli gördüm babamı.
- N: Tek hatırladığım küçükken Aslıgül'le kavga
etmiştik. Komşular da ayaklanmıştı. Ona kızmıştı.
- Babanızın sinirlendiğini nasıl hissedersiniz?
- N: Bağırır, tek kaşını kaldırır. O zaman anlarız.
- Peki, siz birbirinizi kıskanıyor musunuz?
- A: Ben kıskanırım. Çünkü çok bağlı iki kız kardeşiz.
Ciddi kavgamız hiç olmadı. Üniversitede yurtta
kalmaya başladım. Ailemden uzak kaldım ve Nazlı'nın
değerini anladım. Evde hep yan yana olunca
anlamıyor insan. Bir de uzaklık 20 dakika düşünün.
HER ŞEYİ İLK O DUYAR
- Sizin evde de her şeyi en son baba mı duyuyor?
- A: Gündelik şeyleri, mesela şu an yemeğe gidiyorsak
onu söylemeyiz. O güven zaten var aramızda. Ama gece
çıkma, tatil işlerini ilk babam duyar.
- Gece dışarı çıkacaksanız, şu saatte evde olacaksınız, der mi babanız?
- A: Biz gece dışarı çıktıysak babam salondaki
koltukta yatar. Gelince mutlaka onu uyandırmak zorundayız.
Çok yakın bir arkadaşımın doğum günüyse "Kaçta
geleceksin?" diye sorar. Saat üçte derim. Ama üçü 10
geçe olursa, "10 dakika geciktiniz" der mutlaka. Çok
eğleniyorsak arayıp "Baba üç buçukta gelebilir miyiz?" diye
izin almamız gerekir. Ama her gece her gece göndermez.
Onun güvenini suiistimal etmiyoruz.
- N: Sonuçta tanınmış bir insan. Yerin kulağı vardır.
Her şeyi önceden bizden duymak ister. Çünkü biz bir yere
gidersek zaten herkes bizi tanıyor ve haberi olur zaten.
''BABAMIZI BİR TEK TARAFTARDAN KISKANMIYORUZ''
BABAM ÜNLÜ BİZ DEĞİLİZ
- Tanınmış bir babanın kızları olmak zor mu?
- A: İyi yanı da kötü yanı da var. İyi tarafı daha fazla
ilgi görüyoruz. Daha konforluyuz. Gizli bir şey yapmayız
asla. Mesela şöyle oluyor: Babamın ne yaptığımızdan
haberi var. Fakat birileri arayıp, "Kızları gördük" diyor. Bu
da rahatsız edici bir durum.
- N: Babam ünlü diye biz de ünlü olmuyoruz. Zaten
çok ortada olan insanlar da değiliz.
- Kızları için babaları kahramandır. Sizin için de öyle mi?
- A: Kesinlikle öyle. Babama çok benzerim karakter
olarak. Babam çok vicdanlıdır, ben de öyleyim. Babam
herkese iyilik yapar. İnsanları çok çabuk içimize alırız. Bu
yüzden ben de sabırlıyımdır ama bitince bitiririm, babam
gibi. İnsanlar hep kendimiz gibi fedakar ve vicdanlı olsun
isteriz.
OTORİTESİNİ HER ZAMAN HİSSEDERİZ
- İlerde eş seçerken bu çok zor olmayacak mı?
- A: Bayağı zorlanacağız. Babama benzesin, onun
kadar iyi insan olsun isterim.
- N: Babam bir tane zaten. 100 tane yok. Az çok
benzese keşke. Kimse babam gibi denge kuramaz. Hem
bizimle çok iyi, hem arkadaş gibi hem de ilişkimiz asla
laçka değil. Otoritesini her zaman hissederiz.
- Nasıl bir otoritesi var?
- N: Babam dengeyi çok iyi kurdu. Her şeyi onunla
konuşabiliyoruz. Ama babamın bizim yapmamızı istemeyeceği
şeyleri de biliriz. 'Aman babamla arkadaş gibiyiz'
rahatlığı da yoktur bizde. Ne yapsak destekler psikolojisinde
de değiliz. Nerede duracağımızı çok iyi bilir, öyle
hareket ederiz.
- Benim babam dünyanın en ....... sıdır. Boşluğu nasıl doldurur musunuz?
- A: En düşünceli
- N: Olduğu gibidir. Rol yapmaz. Başka yüzü yoktur,
herkese aynıdır.
- Siz küçükken babanızın katı olan ama büyüdükçe yumuşayan huyları oldu mu?
- A: Küçükken gidip her şeyi anlatmazdık ama
şimdi arkadaşlarımın bile sorunları olsa gidip rahatlıkla
paylaşıyorum babamla. Babama akıl danışırım, çünkü
çok mantıklı biridir. Babam o kadar iyi insan analizi yapar
ki yanıldığını hiç görmedim.
- Babanız da sizinle her şeyini paylaşır mı?
- N: Bizi duygusal olarak etkilemeyecekse tabii ki
paylaşır. Üzülmemizi asla istemez.
- En son ne hediye aldı babanız size?
- A: Her şeyimizi o alıyor zaten. Ama araba aldığında
çok seviniştim.
- N: Amerika'ya falan gittiğinde de bize mutlaka
hediyeler alır.
- Mutlaka haberleşiyorsunuz değil mi?
- N: WhatsApp grubunuz çok aktif. Herkes bulunduğu
yeri bile atar. Konuşmadığımız bir gün bile yok.
Babam 10 gün olmasa dahi, her sabah "Günaydın" diye
yazar mutlaka.
EMEKLERİNİN KARŞILIĞINI ALDI
- Beşiktaş şampiyon olunca ne hissettiniz?
- A: Ağladık ama o gözyaşları babamız içindi.
Üç yıllık emeklerinin karşılığını almıştı. Sevinç
gözyaşlarıydı.
- Maç kazanmak ya da kaybetmek babanızı nasıl etkiliyor?
- N: Beşiktaş maç kaybettiğinde de
babam üzülecek eve kötü gelecek diye
üzülüyoruz. Önceliğimiz her zaman
babamız. Maç kaybettiğinde
mimiklerinden kötü
olduğunu anlıyoruz. Ama
galibiyetler onu mutlu
ediyor ve biz de çok
mutlu oluyoruz.
- Babanıza mesajınız var mı?
- A: Bizim
babamız olduğu
için kendimizi
çok şanlı
hissediyoruz.
Her zaman
yanında olacağız babacığım.
- N: Babam benim değil de başka bir
arkadaşımın babası olsaydı çok kıskanır ve
imrenirdim. Herkesin sahip olması gereken bir
baba. Onu çok seviyorum.
Kardeş günü yapıyoruz
- Birlikte nasıl vakit geçiriyorsunuz?
- A: Haftada iki gün kardeş günümüz olur. Yemeğe,
sinemaya gideriz. Evdeysek yemek söyleyip telefonlarımızı
kapatırız ve birlikte film izleriz. Bu günlerimiz başkaları
tarafından baltalanırsa sinirleniyorum. Bu sene Nazlı'nın
arkadaşları baltalıyor.
- Kıyafetlerinizi paylaşıyor musunuz?
- A: Tabii, her şeyimizi paylaşırız. Hatta annemizle de
kıyafetlerimizi değiştiririz. Üçümüzün tek gardırobu var.
Ölçülerimiz, ayak numaralarımız aynı. Hatta zevklerimiz
bile.
- Aradığın gömleği ablanın üzerinde görünce ne hissediyorsun?
- N: Sinirlenirim açıkçası ama Aslıgül hiç takmaz.
- Babalar Günü'nde babanıza bir sürpriz yapacak mısınız?
- A: Nazlı'nın bugün üniversite sınavı var, LYS. Bu
sene ben üniversiteden Nazlı liseden mezun oluyor. Bu
10 günümüz hep sınav ve mezuniyetle geçiyor. Ama
hediyemizi tabii ki aldık.
- Babanızın en çok hangi hediyeler hoşuna gider?
- A: Babam hiç hediye istemez, "Ne gerek vardı" falan
der. Maddi şeyler hoşuna gitmiyor. Ama para taşıyıcılar
vardır clips cüzdanlar onları çok sever. Ayakkabı hastalığı
da vardır.
- N: Biz kendi zevkimize göre alıyoruz ama hep
seviyor ve kullanıyor. Aldığımız hiçbir şeyi kenara atmaz.
Mutlaka giyer. Zevklerimiz de çok uyuşuyor.
- A: Ben erken bitiriyorum okulu. Sanırım babama en
güzel hediyem mezuniyetim.
- Hangi bölümde okuyorsunuz?
- A: Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'ndeyim.
Nazlı da mezun oluyor ve hukuk ya da psikoloji okumak
istiyor.
- Mezun olunca ne yapacaksın Aslıgül?
- A: Şu ana kadar evden hiç ayrılmadım. Babam da
yurtdışına gitmemi istemedi, "Burada yanımda ol" dedi.
Ama master için yurtdışına Londra'ya gitmek istiyorum.
Bir senelik bir program, ona izin verdi babam. Direkt
çalışmaya başlamak istemiyorum.
- F.O: Evdeki kapıların üzerine Londra, New York,
Los Angeles yazdırdım. Hangisini istiyorsanız o kapıdan
girin çıkın diyorum. (Gülüyor)
- Başkanım Aslıgül'ü göndereceksiniz değil mi Londra'ya?
- F.O: Hiçbir yere gidemez!
- A: Ben her yıl staj yaptım ve iş hayatı bana göre
değil. Şu an o tempoya ve o hayata kendimi hazır hisse-t
miyorum. Benim yurtdışına gitmem gerekiyor.
- Hangi alanda master yapacaksın?
- A: Pazarlama alanına kaymak istiyorum.
- F.O: Beni pazarlayacak. (Kahkahalar)
- A: Öyle bir niyetim yok. Pazarlama alanında kurumsal
bir şirkette başlayıp daha sonra kendi işimi kurabilirim
belki. Ama henüz 21 yaşımdayım ve çok vaktim var.
AKRABALARININ GÖZÜNDEN ORMAN
Ramazan'dan önce Fikret Orman bizi evine kahvaltıya davet etti. Sevgili annesi Nurhan Hanım bize enfes bir sofra hazırlamıştı. Kız kardeşleri Ümit ve Kısmet Hanım, dayısı Ömer Alibaşoğlu, spor yazarımız Fatih Doğan ile neşeli, sıcacık bir kahvaltı yaptık. Tüm aile sevgi dolu, sevecen ve samimi. Sohbetimiz Fikret Orman'ın nasıl bir evlat ve baba olduğu üzerine ilerledi. Annesi, kız kardeşleri ve dayısı bize çok özel açıklamalarda bulundular.
Nurhan Orman (Fikret Orman'ın annesi)
Kızlarını Fikret'e emanet ederlerdi
Nurhan Hanım bize Fikret Bey'in nasıl bir evlat olduğunu anlattı: "Küçük yaştan beri sakindi. Bu yaşına kadar beni hiç üzmedi. Babası müsaade ederdi, gezmeye giderdi ama mutlaka zamanında dönerdi. Anneler bile kızlarını Fikret'e emanet ederdi. Ablalarına karşı çok ilgilidir. Ondan çok razıyım. Beni hep çok sevmiş ve saymıştır. 'Sırtın yere gelmesin, Allah evlatlarından güldürsün', diye dua ederim ona."
Ümit Orman (Abla)
Fikret ile Tarkan birbirine benziyor
Fikret Orman'ın öğrencilik yıllarında ablası Ümit Hanım velisiymiş:"Okulda da askerlikte de hep liderdi. Toplantılarında, 'Mükemmel bir çocuk ama hiç yatağını toplamıyor' dediler. Meğer hep yanındakilere yaptırıyormuş. Sevgi göstererek saygı uyandırmış herkeste ve arkadaşları seve seve onun da yatağını toplamaya başlamış. Askerde de herkes ayakkabılarını boyarmış. Bunu zorla değil sevecen lider ruhuyla yaptırıyor. Şarkıcı Tarkan yakın arkadaşımdı. Onda da aynı şey var. O da güler yüzlü, tatlı dilli, doğuştan lider ruhlu. Fikret ile Tarkan o yönden birbirine çok benzer. Çok samimi, iyi kalpli Türkiye'nin medar-ı iftarı. Fikret başkan da öyle."
Kısmet Orman (Abla)
Küçükken bize âşıktı şimdi kızlarına
Ablası Kısmet Orman'a Fikret Orman'ın nasıl bir baba olduğunuz sorduk: "Kızlarına aşırı düşkündür. Onları öpe öpe bitirir. Ama başkan hata yapıyor, kızlar başka kimsede bu kadar sevgiyi bulamayacak. Kimseyi sevemeyecek. Her şekilde bir idol o kızları için. Kızlar erkeği babalarıyla özdeşleştirecekler ve kimseyi beğenmeyecekler. Kızlarıyla özel bir aşkı var Fikret'in. Küçükken bizlereydi o aşk. Şimdi kızlara. Kızlar yerimizi kaptı, kıskanıyorum, sinir oluyorum." Fikret Orman hemen söze giriyor:Sevmesinler! (Gülüşmeler) Allah nasip ederse benim de bir gün torunlarım olacak ve onları da çok seveceğim. Şansları iyi olsun. Allah gönüllerine göre versin. Babalarla kızlar arasında aşk vardır. Babamda beni öyle yetiştirdi. Ablamlar eve geldiğinde onlara bir şey demezdi. Bana sorardı niye geç geldiler diye."
Ömer Alibaşoğlu (Dayı)
Fikret bensiz asla uyumazdı
"1967'de üniversiteyi okumak için İstanbul'a ablamlara geldim ve beş yıl onlarda kaldım. Fikret altı aylıktı. Bir yaşına gelince aynı odada kaldık. Ben gelmeden asla uyumazdı. Ona Beyaz At hikâyesini anlatarak uyutmaya çalışırdım ama o değil ben uyuyakalırdım. Fikret de gelir, minik parmaklarıyla gözlerimi açmaya çalışırdı. Babası ile akşamları sinemaya giderdik. Fikret 'Ben de geleceğim' diye tuttururdu. Giyimine kuşamına çok meraklı olduğu için 'Sana kravat alıp geleceğiz' derdik. 'Siz seçemezsiniz ben de geleceğim' derdi, kaçacağımızı anlardı."
FİKRET ORMAN
Başkanlık çocukluk hayalimdi
- Beşiktaş'la bağınızı biraz anlatır mısınız?
- Arkadaşlarım orta birinci sınıfta 'Beşiktaş'a
başkan olacağım' dediğimi söylüyor. Babamdan
dolayı avantajlıydık. Başkanları tanıma fırsatım oldu.
Onlarla anılarım oldu. Beğendiğim tarafları olanlar
da var. Ama ben de kendimim. Süleyman Abi'nin
taraftar tarafı benim kadar kuvvetli değildi mesela.
Mehmet Üstünkaya'nın ise fazlaydı. Süleyman Abi
de çok mütevazı ve centilmendi. Beşiktaş'ı çok zor
günlerde aldık. İki şey çok önemlidir. Bir insanların
hayır duasını alarak iş yaptık. Herkese iyi davrandık.
İkincisi kişisel temasla, sevgi ve dayanışma ile insanları
ayağa kaldırdık.
- Nasıl anılmak istersiniz?
- Hayatta herkes bir şeyi yaparken ölümsüz
olmak için yapar. Ben bir görev aldım ve iyi şeyler
yapmak için uğraşıyorum. Çocuklarıma, torunlarıma,
anneme arkamdan 'İyi insandı' denmesi önemli. Çünkü
yaptığımız iş hayır işi. Biz mahalle çocuğuyduk,
insanlarla abi kardeş ilişkimiz vardı. Ama şimdikiler
sanal çocuk. Biz bu nesli sokağa çıkardık. Spor onları
sosyalleştirdi.
- Babanız da Beşiktaş'ın eski yöneticilerinden...
- Babam Beşiktaş'ın yöneticilerindendi ve çok
iyi bir Beşiktaşlıydı. Hani eski yöneticiler, iktidardaki
yönetici hakkında hep birilerini dolduruşa getirmeye
çalışır. Süleyman Abi döneminde de babama gelirlerdi.
Babam da "Sizin derdiniz ne, Süleyman'ı indirmek
mi yüceltmek mi istiyorsunuz?'" diye çıkışırdı. Bizim
aileyi Beşiktaşlı babam yapmıştır. Babamı da Baba
Hakkı (Yeten) Beşiktaşlı yapmış. Baba Hakkı, Beşiktaş'ın
sembol isimlerindendir. Babam ondan biz de
babamdan çok korkardık.