Tarih boyunca başarılı takımların ortak özelliğidir, saha içindeki ortaklıklar... Kimi zaman savunmanın göbeğinde, kimi zaman orta sahada ve hatta karşılıklı kanatlarda işleyen bu ortaklıklar, başarının da anahtarıdır. Geçmişte Hollanda ve Milan'la tarih yazan Van Basten-Ruud Gullit, ya da Arsenal yenilgisiz Premier Lig şampiyonu olurken resital sunan Bergkamp-Thierry Henry ikilisi ya da Brezilya'nın efsaneleri Zico-Socrates hemen akla gelen örnekler. Günümüzde ise Real Madrid'in orta alandaki liderleri Kroos ve Modric, Barcelona'da, Neymar'ın Paris'in yolunu tutmasıyla artık tarih olan Messi-Neymar-Suarez forvet üçlüsü, ortaklıklar geleneğini sürdüren isimler. İşte yakın geçmişte futbol dünyasına damgasını vuran ikililerden birkaçı...
XAVİ VE ANDRES INİESTA
2008-2012 arasında dünya futboluna damgasını vuran İspanyol milli takımı ile Guardiola döneminde kulüp futbolunun zirvesine çıkan, Barcelona'nın dominasyonunda en kilit rol bu iki ufak tefek adamdaydı.
Top hakimiyeti ve alan yaratma temelleri üzerine kurulu futbol felsefesini sahada icra edip yöneten, takımın pas metronomu ve oyun lideri olan bu ikili, zamanla telepatik bir hal alan uyumlarıyla da orta alanda egemenliklerini ilan etmişti. Üstün teknikleri, oyun okuma becerileri, hücum prese yaptıkları katkı ve defansif disiplinleriyle İspanya ve Barcelona'nın hükümdarlığı büyük oranda onlar sayesinde gelmişti.
CAFU VE ROBERTO CARLOS
1998 ve 2002'de üst üste iki final oyanıp birini kazanan Brezilya'da sistemin en önemli dişlerinden biri, sağ bek Cafu'ydu şüphesiz. Gerek Roma formasıyla gerekse milli takımda sağ kanadı sürekli tarayıp oyuna genişlik katan adamdı. Sahanın karşı kanadında partnerliğini yapan Real Madrid'in yıldızı Roberto Carlos'la beraber, Brezilya önlem alınması çok zor bir takım haline geldi. Asistleri, bitmeyen enerjileri ve tempolarıyla kanatlarından sürekli bindiren iki bek, futbol tarihindeki en renkli ikililerden...
UCHE-HÖGH
Fenerbahçe'nin 90'lı yıllarda tek şampiyonluğu olan 1995-96 sezonunda, bu başarının bir numaralı anahtarı savunma güvenliğiydi. Takımın gerideki emniyet subabı ise Danimarkalı Högh ile Nijeryalı Uche tandemiydi. Onlardan önce G.Saray'da Stumpf- Falco Götz ikilisi de benzer sonuçlar vermişti ancak Uche-Högh ortaklığı, sadece futbolda değil hayatın her alanında üretken işbirliklerinin sembolü oldu. Birbirini tamamlamanın, birbirini tanımanın ve birbirine güvenmenin simgesi haline gelen bu ikilinin standardını yakalama motivasyonu, sonraki yıllarda pekçok takımın da transfer stratejisine yön verdi.
