Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, NABUCCO Projesi'nin, Türkiye'nin güvenlik katsayısının yüksek olduğunun çok açık ve net göstergesi olduğunu kaydederek, ''Eğer bu ülkede huzur olmasaydı, istikrar olmasaydı, Türkiye'nin geleceğine olan güven söz konusu olmasaydı böylesine önemli bir projenin gerçekleşme imkanı da olmayacaktı'' dedi.
Cemil Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu.
Toplantıda, dün yapılan törenle ilgili taraflarca imzalanan NABUCCO Projesi'nin ele alındığını bildiren Çiçek, ''Bu proje bizim açımızdan Türkiye'nin başarısıdır'' dedi.
NABUCCO için hükümet olarak çok çaba sarf ettiklerini belirten Çiçek, şöyle konuştu:
''Hakikaten Türkiye'nin önemini daha da artıracak, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri bakımından da önemli katkılar sağlayacak olan bir proje. Bununla hepimiz gurur duyuyoruz. Bu proje Türkiye'nin bölgede ve AB ile ilişkilerinde vazgeçilmezliğini çok açık olarak da ortaya koymuş bulunmaktadır.
Biz Türkiye olarak kendimize güveniyoruz ve hepimiz güvenmeliyiz. Türkiye'nin bu projeleri gerçekleştirecek yeteneği, geleneği, tecrübesi ve birikimi vardır. Bu proje bunun çok açık örneğidir. Daha önce de başta petrol boru hatları, doğal gaz boru hatları gibi çok önemli projelere Türkiye imzasını atmıştır.
NABUCCO Projesi, Türkiye'nin güvenlik katsayısının yüksek olduğunun çok açık ve net göstergesidir. Eğer bu ülkede huzur olmasaydı, istikrar olmasaydı, Türkiye'nin geleceğine olan güven sözkonusu olmasaydı böylesine önemli bir projenin gerçekleşme imkanı da olmayacaktı. Bu nedenle şu ortaya çıkmıştır ki ülkemizde huzuru, istikrarı sürdürebilirsek Türkiye'nin önemi her geçen gün daha artacak, bu ve benzeri projeleri Türkiye ortaklarıyla birlikte gerçekleştirme imkanına kavuşacaktır.''
YARGI REFORMU VE YOLSUZLUKLA MÜCADELE STRATEJİLERİ
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısında AB müzakere sürecinin de ele alındığını söyledi. Reform İzleme Grubu'nun geçtiğimiz günlerde Hatay'da toplandığını ve ilgili bakanların bir araya geldiğini hatırlatan Cemil Çiçek, burada çok önemli kararlar alındığını ifade etti.
Hatay'da, yargı reformu stratejisinin bir an önce sonuçlandırılması yönünde karar alındığını anlatan Çiçek, Adalet Bakanlığı'nın ilgili kuruluşlarla da toplantı yaparak konuyu büyük ölçüde netleştirdiğini dile getirdi. Bundan sonraki bakanlar kurulu toplantısına yargı reformu stratejisi taslağının gelebileceğini, Bakanlar Kurulu'na bilgi sunulduktan sonra kamuoyuna bu konunun açıklanacağını belirten Çiçek, yolsuzlukla mücadele stratejisi taslağının da son şeklini aldığını söyledi.
Yolsuzlukla mücadele strateji belgesinin, kurumlara ve sivil toplum örgütlerine gönderildiğini kaydeden Çiçek, bu kurum görüşlerinin alınmasından sonra da AB Komisyonu ile son kez değerlendirmenin yapılacağını ve taslağın Bakanlar Kurulu'na sevk edileceğini bildirdi.
Çiçek, ''Bu strateji belgesinde yolsuzluğun tanımı, yolsuzluğun etkisi ve değerlendirilmesi, Türkiye'de yolsuzlukla mücadele, böyle bir stratejinin neden belirlendiği, bu çalışmanın neden yapıldığının ayrıntılı bir şekilde ortaya konulması, önleyici tedbirler, müeyyide getiren bir kısım tedbirler ve kamuoyu tarafından konunun yakından takip edilmesi, bilgilendirilmesi, uygulamalar, daha sonra da uygulamaya konulan bu stratejinin izlenmesi ve rapora bağlanması gibi 11, 12 başlığı içeren düzenlemeler yer almaktadır'' diye konuştu.
TEŞVİK SİSTEMİ İLE İLGİLİ KARARLAR
Bakanlar Kurulu'nda üçüncü olarak ekonomi alanındaki gelişmelerin ele alındığını kaydeden Bakan Çiçek, toplantıda teşvik sistemi ile ilgili kararlar alındığını ifade etti. Yeni teşvik sisteminin 3 tane ayağının olduğunu belirten Çiçek, ''Bunlar büyük proje yatırımları, bölgesel bazda desteklenecek yatırımlar ve genel teşvik sisteminden oluşmaktadır'' dedi.
Büyük proje yatırımlarının 12 başlıkta toplandığını bildiren Çiçek, bunların petro-kimya, kimya, rafineri, transit boru hatları ve taşımacılığı, otomotiv, lokomotif ve vagonla ilgili yatırımlar, liman, elektronik,ilaç, tıbbi alet, makine imalatı ve madencilik sektörüyle ilgili olduğunu dile getirdi.
Bölgesel bazda yapılacak teşviklerin bulunduğunu da belirten Çiçek, bu teşviklerin de hazırlanırken, ilgili kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin görüşüne başvurulduğunu söyledi.
Yeni teşvik sisteminde yer alan yüksek oranlı desteklerin 2010 yılı sonuna kadar başlayacak yatırımlar için geçerli olduğunun dikkate alınmasını isteyen Cemil Çiçek, yatırımcıların ve müteşebbislerin bu tarihi dikkate alarak gerekli değerlendirmeleri yapmaları gerektiğini ifade etti. Çiçek, bununla ilgili Bakanlar Kurulu kararının imzaya açıldığını kaydetti.
Dünyadaki ekonomik krize paralel olarak Türkiye'de yatırımları canlandırabilmek ve kredi sağlamada bazı kolaylıkları da getirmek bakımından TBMM tatile girmeden önce kredi garanti fonu kurulmasına ilişkin bir yasanın yürürlüğe girdiğini hatırlatan Cemil Çiçek, bununla ilgili olarak KOBİ'lere kefalet sağlayacak kredi garanti kurumlarına Hazine tarafından 1 milyar TL'ye kadar kaynak aktarma imkanı olduğu dile getirdi. Çiçek, bunun en az 10 milyar TL bir krediye kefalet sağlamasını beklediklerine söyledi.
Cemil Çiçek, Bakanlar Kurulu'nda yeni fındık stratejisinin de ele alındığını da bildirdi.
KALICI ÇÖZÜM BULUNAMAZ İSE BUNUN SORUMLUSU TÜRKİYE DEĞİLDİR, KKTC DEĞİLDİR''
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin olarak, ''Eğer 2009 yılı sonuna kadar bir kalıcı çözüm bulunamaz ise bunun sorumlusu Türkiye değildir, KKTC değildir'' dedi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Cemil Çiçek, gazetecilerin, askerlere sivil yargı yolunu açan kanunla ilgili olarak CHP'nin Anayasa Mahkemesine başvurduğunu hatırlatarak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de bazı tavsiyelerinin olduğunu belirtmesi ve bu konunun Bakanlar Kurulu'nda ele alınıp alınmadığının sorulması üzerine şunları söyledi:
''Bir yasal düzenleme yapılmıştır. Yasal düzenleme yürürlüğe girmiştir ve ana muhalefet partisi sıfatıyla CHP konuyu Anayasa Mahkemesine götürmüştür. Bu onların Anayasa'dan doğan haklarıdır, buna saygı duyarız. Konunun Anayasa Mahkemesine götürülmesi yapılan düzenlemenin Anayasa'ya aykırılığıyla ilgilidir. Bu vesileyle şunu belirtmek isterim, eğer bir konunun usulü, yöntemi belliyse sorunu çözecek makamda belliyse o zaman telaş etmeye hiç gerek yok.
Günlerce bu yasa tasarısını ve sonra da yasayı tartıştık. Özellikle yasa yürürlüğe girdikten sonra tartıştık. Kesinlikle ifade edelim, kimsenin konuyu şuraya, buraya saptırmasına gerek yok. Bu yasa, ilgili madde, muhalefetin de desteğiyle ve oylarıyla çıkmıştır. Sonradan farklı... 'Efendim önergenin altında imzamız yoktu, vardı' tarzında konuyu başka istikametlere götürmenin hiçbir anlamı yok. Meclis'in çalışma tarzını bilenler, iç tüzüğü bilenler ve uygulamayı yapanlar şunu bilir ki bir önerge verildiğinde, herhangi bir grup veya milletvekili önergeyi verdiğinde, daha o maddeye gelmezden evvel, önerge ilgili parti gruplarına dağıtılır. Meclis'i yöneten başkanvekili, başkan tarafından ilgili gruplara verilir. Ondan sonra bu önergeyle ilgili müzakere açılır. Çok şükür Türkiye'de, Meclis'teki her türlü beyan da davranış da kayıtlara geçmektedir. Üçüncü kanaldan da vatandaş bunları seyrediyor.
Yasanın bu maddesi geçerken acaba muhalefet itiraz etti de kayıtlara mı geçmedi? Önergenin gerekçesine baktığımızda hiç kimsenin konuyu şu veya bu istikamette saptırmasına da gerek yok. Ve de çok açık olarak bu madde düzenlemesinin neden yapıldığı, neyi içerdiği orada da belli. Dolayısıyla hem oy verip hem biraz piyasa hareketlenince 'Efendim, önergenin altında imzamız vardı, yoktu' tarzındaki beyanlar bence çok doğru değil. Meclis televizyonunun kayıtlarına baktığımızda, bunu çok açık olarak arzu ediyorsanız sizlere de verilebilir, üçüncü kanaldan bunlar temin edilebilir, hep beraber olumlu oy verilmek suretiyle bunlar tek tek geçmiştir. Sonradan Anayasa'ya aykırılık konusu... Orada hiç kimsenin söz aldığı yok, herhangi bir itiraz yok. Konuyla ilgili farklı bir görüş serdeden yok ve oy birliğiyle çıkmış bir madde şimdi, 'Anayasa'ya aykırıdır' deniliyor. Tabiatıyla denilebilir, konu Anayasa Mahkemesine gitmiştir. Anayasa Mahkemesi konuyu kendi yönünden değerlendirecek, sonuçta bir karar verecektir. Ne karar verecekse tabiatıyla ona göre de bunun gereği yapılır.''
''EN YÜCE MAKAMDAN TAVSİYE GELDİYSE...''
Çiçek, ''Sayın Cumhurbaşkanımız yasayı onaylarken bu noktada da kamuoyunda bir yanlış değerlendirme oldu. (Şartlı onaydır, vesairedir) diye. Bu ilk defa olan bir şey değil. Parlamento hukukunu bilen, parlamentonun geçmişini bilen, geçmiş cumhurbaşkanlarının uygulamalarını bilen, hele hele bu konuyu gündeme getiren arkadaşımızın partisinin görevde olduğu dönemlerde eski cumhurbaşkanlarımız yasayı onaylamış ama buna karşılık (Bazı konularda da düzenleme yapılması uygun olur) diye tavsiyede bulunmuştur'' diye konuştu.
Bir düzenleme yaparken bilim adamlarının görüşlerinden, yazılanlardan, söylenenlerden istifade ettiklerini belirten Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''En yüce makamdan bir tavsiye geldiyse (Şu konularda da bir inceleme yapılması, bir değerlendirme yapılması) deniliyorsa biz bunu önemseriz ve bunun gereğini de yapmaya gayret ederiz. Sayın Cumhurbaşkanımız yasayı onaylarken özellikle disiplin hukuku ve hukuki güvenceler diye ifade edilen iki konuda düzenleme, çalışma yapılmasını bize, hükümete bildirmiştir. Dolayısıyla biz de şimdi bu konuyla ilgili bir çalışmayı yapacağız. Zaten daha evvel de bu konuda açıklamayı yaptık.
Bu düzenleme yapılırken, Sayın Cumhurbaşkanımız onayladığında henüz konu Anayasa Mahkemesine intikal etmemişti. Demek ki biz bir taraftan çalışma yapacağız ama öbür taraftan da Anayasa Mahkemesi konuyla ilgili bir değerlendirme yapacak. Ümit ederiz bu tereddütleri ortadan kaldıracak ve yapılan tavsiyenin de gereğini yerine getirmek üzere bu çalışmayı birlikte yapmış olacağız.''
Bir gazetecinin ''Siz yeni düzenlemeler yaparken Anayasa Mahkemesindeki sürecin sonucunu beklemeyi düşünüyor musunuz? Yoksa TBMM'nin açılmasıyla birlikte düzenlemeyi sevk edecek misiniz?'' sorusu üzerine Çiçek, ''Önümüzde belli bir zaman var. Biz çalışmaya başlayalım, netice itibarıyla yapılmak istenen şey, tereddütleri ortadan kaldırmaktır. O mahkeme kararı Anayasa'ya aykırı olur mu, olumlu veya olumsuz nasıl bir karar çıkar onu şimdiden kestirme imkanımız yok ama biz kendi yönümüzden çalışmayı başlatmış oluyoruz, o kadarını söyleyeyim'' yanıtını verdi.
ERDOĞAN-TALAT GÖRÜŞMESİ
Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile gerçekleştirdiği görüşmeye ilişkin soruya da şöyle yanıt verdi:
''Zaman zaman KKTC'den başbakanlar, cumhurbaşkanları gelir ve görüşülür. Kıbrıs konusu bizim milli bir meselemiz, bütün hükümetlerin milli meselesidir. Konuya bu açıdan bakıyoruz ve değerlendiriyoruz ve Türkiye olarak da KKTC'nin bir an evvel kalkınmasını tamamlaması, kendi ayağı üzerinde durması konusunda hükümet olarak da geçmiş hükümetlere nazaran çok önemli destek sağlıyoruz. Hafta sonu da zaten kutlama törenleri başlıyor Barış Harekatı'nın yıl dönümü dolayısıyla. Bu görüşmeleri orada da sürdüreceğiz.
Ayrıca toplumlar arası görüşmeler sürdürülüyor. Türkiye olarak biz bu görüşmelere destek veriyoruz. Kalıcı, adil, hakkaniyete uygun bir çözümün yıl sonuna kadar gerçekleşmesi konusunda da hem KKTC hem de Türkiye olarak biz elimizden gelen katkıyı veriyoruz.
Eğer 2009 yılı sonuna kadar bir kalıcı çözüm bulunamaz ise bunun sorumlusu Türkiye değildir, KKTC değildir. Bunun da bütün dünyaca bilinmesinde fayda var. Çünkü biz her defasında çözüm istedik. Kuzey Kıbrıs çözüm istedi ama buna karşılık çözümsüzlüğü isteyenler, bir kısım dünya kamuoyu nezdinde Türkiye'ye nazaran, KKTC'ye nazaran tercih edilen ülke durumunda oldu. Onun için bizim samimi arzumuz, niyetimiz, çabamız bu yılın sonuna kadar kalıcı bir çözüme, konuyu kavuşturmaktır. Biz üzerimize düşeni yapalım, sonuç çıkmaz ise bunun sorumlusunun da kim olacağını bütün dünya görmüş olur. 2004 Nisan ayında yapılan referandumda olduğu gibi. Yapılan görüşmeler bu çerçevedeki görüşmelerdir.''