Belçika Ligi'nde son haftada kurtardığı penaltı ile takımı Standard Liege'in şampiyonluğunda büyük pay sahibi olan Türk kaleci Sinan Bolat, önemli açıklamalarda bulundu.
Belçika'da futbol ile ilgilenen herkesin, 'Standard Liege şampiyonluğu getiren Türk' diye tanıdığı Sinan Bolat, bir anda bütün dikkatleri üzerine topladığı ve ligin son haftasında oynanan karşılaşmanın son dakikasında kurtardığı penaltının kendisini çok mutlu ettiğini söyledi.
Kurtardığı penaltının Standard Liege takımını şampiyonluğa taşıyan en önemli faktör olmasının bir kaleci için büyük moral olduğunu da belirten Sinan Bolat, kendisini anlatırken, Kayseri'de doğduğunu ve futbola kaleci olarak değil futbolcu olarak başladığını söyledi. Sinan Bolat, henüz çocuk yaşlarında antrenörünün isteği üzerine sakatlanan kaleci yerine kaleye geçtiğini ve bir daha kaleyi terketmediğini belirtirken, şu an futbol hayatının en güzel dönemlerini Standard Liege'de yaşadığını açıkladığı röportajının ayrıntıları şöyle;
- Sinan öncelikle bize kendini tanıtabilir misin?
1988 yılında Kayseri'de doğdum. 1993 yılında, yani ben 5 yaşındayken Belçika'nın Neerpelt bölgesine göç ettik. 2 abim ve 1 ablam var. Ben de ailenin en küçüğüyüm.
- Futbol hayatın nasıl başladı, bu noktaya gelene kadar hangi aşamalardan geçtin?
Çocuk yaşlarımdan beri futbola ilgi duyuyordum zaten. Belçika'ya geldiğim yıl Neerpelt futbol kulübünün altyapısında top oynamaya başladım. Bir gün yine bir müsabaka esnasında kalecimiz sakatlandı ve antrenörüm kaleye geçmemi istedi. Ben de o gün kaleye geçtim ve bir daha kaleyi bırakmadım. Neerpeltte bir yıl oynadıktan sonra aile olarak Zonhoven bölgesine taşındık. Taşındıktan sonra Zonhoven takımında kaleci olarak futbol hayatımı devam ettirdim. Zonhoven takımında bir yıl oynadıktan sonra, senenin sonuna doğru o zamanlar birinci lig ekiplerinden Genk ile bir hazırlık maçımız vardı. Genk'e karşı çok güzel bir oyun sergilemiş olmalıyım ki beni beğendiklerini iletmişler ve test etmek için antrenmanlarına çağırdılar.
O zamanlar daha 7 yaşındayken ilk transferim gerçekleşti ve Genk ekibi beni renklerine bağladı. Genk'in altyapısında 13 sene kaldım. Ve henüz 15 yaşındayken Genk'in A takımında idmanlara başladım. 16 yaşına geldiğimde de A takımının ikinci kalecisi olarak kadroya girdim. A takım kadrosuna dahil olduktan sonra yaklaşık 10 defa ilk 11'de yer buldum. Bu oynadığım müsabakalarda Standard Liege ekibinin beni izlediğini ve sonrasında da beni istediğini duydum. Fakat o zamanlar Genk'te mutluydum ve ayrılmayacağımı ilettim. Bir kaç sezon daha Genk'te devam ettikten sonra bazı sorunlar yaşamaya başladık.
Bu sorunlar gittikçe büyüdü ve Genk'te daha fazla kalamayacağımı anladım. Bana karşı çok büyük yanlışlar yaptılar. O sıralarda Standar Liege'in yanı sıra Türkiye'den ve Almanya'dan çok ciddi tekliflerde alıyordum. Ancak ben seçimimi Standard Liege'den yana kullandım.
- Standard Liege'e transfer olduktan sonra neler değişti?
Transfer olduktan sonra idmanlara başladık. Ancak Liege bölgesi benim için çok farklı bir bölgeydi. Belçika'nın içerisinde olmamıza rağmen dil farklıydı. İlk haftalarda çok ciddi bir uyum sorunu yaşadım. Bu süreç yaklaşık 1 ay sürdü ve bu 1 aylık süre esnasında da yedek kalıyordum. Ancak uyum sürecini atlattıktan sonra antremanlarda da performansım artmaya başladı. Daha çok çalışmaya başlamıştım ve bu çalışmam neticesini verdi, 4. haftadan sonra kaleyi devraldım ve ondan sonra hep ilk 11'de sahaya çıktım.
- İlk 11'e girmeyi başardıktan sonra diğer kaleci ile bir sorun yaşadınız mı. Çünkü Espinoza çok tecrübeli ve bir milli takım kalecisi. Zoruna gitmiş olabilir mı?
Hayır, kesinlikle öyle birşey olmadı. Hatta her geçen gün aramız daha da güzel oldu. Espinoza her zaman beni desteklediğini söylüyordu zaten. Çok güzel anılarımız oldu kendisiyle.
- 2008-2009 sezonunun şampiyonu oldunuz. Çok ilginçtir, şampiyonluğu da test maçları sonucunda Anderlecht ekibini geçerek kazandınız. Ancak bundan önemlisi ligin son karşılaşmasında Gent ekibine karşı kurtardığın penaltı konuşuldu. Bize o anları anlatabilir misin?
Öncelikle şampiyon olduğumuz için çok mutlu olduğumuzu belirtmek isterim. Bizler şampiyonluğa sezon başından beri inanıyorduk. Herkes üzerine düşen görevi yaptı. Ben de bu görevi en iyi şekilde yerine getirdiğime inanıyorum. Gent maçında son dakikada verilen penaltı gol olsaydı eğer, şampiyon olamayacaktık. Ancak orada benim görevim o topun ağlara gitmesini engellemekti, ben de görevimi yerine getirdim.
Ligin son maçları oldukça heyecanlı geçti zaten. Son 3 haftaya Anderlecht ile aynı puanla girdik. Biz puan kaybettiğimizde Anderlecht'te kaybediyordu. Ve lig bitiminde puanlarımız aynıydı, böylece test maçları oynayacaktık. Son maçımızda Gent karşısında son dakikada kurtardığım pozisyon sonrasında bizim takımımız daha fazla motive oldu şampiyonluğa. Anderlecht ise korkmaya başlamıştı çünkü karşısında daha istekli bir takım olduğunu biliyorlardı. Nitekim bu isteğimizi sahayada yansıttık. Deplasmanda 1-1 berabere kaldık ve kendi sahamızda da 1-0 galip gelerek şampiyonluğa ulaştık.
- Sinan, Gent karşısında kurtardığın penaltı belki de şampiyon olmanızdaki en önemli faktör. O an aklında kalanları paylaşabilir misin?
Gent karşılaşmasının çok zor olacağını biliyorduk zaten. Çünkü Gent'in UEFA Kupası'na katılmak için puana ihtiyacı vardı. Bizim de şampiyonluk için puan kaybetmememiz gerekiyordu. Önce 1-0 öne geçtik ancak maçın uzatma dakikalarında hakem aleyhimize penaltı verdi. Maçtan önce de antrenörümüz bana penaltı olursa diye penaltı kullanan futbolcunun bundan önce kullandığı penaltıları izletmişti. Ancak bu zamana kadar hiçbir penaltı kaçırmamıştı.
Attığı köşelerde hep farklı köşelerdi. İşimin zor olduğunu biliyordum ama kendime hemen bir köşe seçmiştim, o köşeye zıplayacaktım. Bu zamana kadar hiç penaltı kaçırmayan futbolcu, ilk penaltısını bana karşı kaçırdı. Topu benim tahmin ettiğim yere attı ve penaltıyı kurtardım. Böylece maçı kazandık ve şampiyonluk yoluna devam ettik.
- Anderlecht ile oynadığınız şampiyonluk maçlarında, Anderlecht oyuncusu Boussufa ile bir pozisyonunuz olmuştu. O pozisyon sonrası Boussufa ciddi bir sakatlık geçirmis. Bir haberin var mı?
Evet malesef haberini aldım. İstemeden olan bir olay. O topa koşarken ben de topu tutmak istedim ve çarpıştık. Maç sonrası zaten ben kendisini telefonla arayıp özür diledim. Elmacık kemiklerinin kırıldığını öğrendim. Ancak bana kızgın olmadığını söyledi. İnşallah en yakın zamanda iyileşir.
- Kurtardığın penaltı uzun müddet konuşalacak gibi gözüküyor. O kurtarış sonrası neler değişti?
Aslında ben çok şeyin değişeceğini sanmıyordum ama ciddi değişiklikler oldu. El üstünde tutulmaya başlandım. Taraftarla aram çok mükemmel hale geldi. Belçikalı taraftarlar artık tribünlere Türk bayrağı aşmaya başladılar. Her maçta en az 5-6 tane Türk bayrağı görüyorum. Şampiyonluk kutlamalarında da taraftarlar Türk bayraklarıyla sevinç gösterilerinde bulundular. Bunlarda beni mutlu etmeye yetti zaten.
- A MİLLİ TAKIM İÇİN TELEFON GELİNCE ÇOK MUTLU OLDUM -
- Belçika'yı bir kenara bırakıp Türkiye'ye gelelim. A Milli Takım'ın Azerbaycan ve Fransa ile yaptığı hazırlık maçlarının kadrosuna alındın. Bu süreç nasıl işledi, bekliyor muydun böyle bir davet?
Ben o sıralar Bodrum'da arkadaşlarla tatildeydim. Birden bir telefon geldi ve Milli Takım kampına çağrıldığımı öğrendim. Çok şaşırdım ama içten içe bir beklentim de yok değildi. Bir umut vardı içimde ufakta olsa ve o umudum gerçekleşti. Ben ilk olarak Belçika Milli Takımı'nda oynadım. U15, U16, U17, U18 ve U19 Genç Milli Takımları'nda görev aldım. Bu süreç sonrasında da bir seçim yapmak zorundaydım. Hiç tereddüt etmeden Türk Milli Takımı'nı seçtim. Ümit Davala ve Hami Mandıralı'nın çalıştırdığı Ümit Milli Takım'la 2 defa ilk 11'de sahaya çıktım. O dönemlerde Ümit Milli Takım'ın kaleci antrenörü olan Mehmet Tercan, Fatih Terim'in beni izlediğini, böyle giderse A Milli Takım'a da çıkabileceğimi söylemişti. Nitekim öyle de oldu. Çabalarım sonuç verdi ve A Milli Takım'a çağırıldım.
- A Milli Takım'a ilk defa çağırılman ve ilk kampın senin memleketin Kayseri'de olmasını nasıl değerlendiriyorsun?
Benim için mükemmel birşeydi. İlk defa Milli Takıma çağırılıyorum ve ilk kampımda kendi memleketimde, doğduğum yerde oluyor. Herkese nasip olmayacak birşeydir.
- Kamp atmosferinden biraz bahseder misin? Nasıl karşılandın orada? En çok hangi futbolcuyla muhabbet içerisindeydin?
Orada çok değişik bir atmosfer var. Hepsi benim abilerim. Ondan öncede bir kaç oyuncumuzla tanışıklığımız vardı zaten. Nuri Şahin ile aynı odayı paylaştığımız için onunla biraz daha fazla samimiydik. Bütün futbolcular çok sıcak karşıladılar beni zaten, Fatih hoca da aynı şekilde. Arda takımın maskötü gibi. Bizleri çok güldürdü.
- Kayseri'nin stadını nasıl buldun. Buradaki stadlarla kıyaslayabilir misin?
Asla kıyaslanmaz. Mükemmel bir stad olmuş. Belçika'da öyle bir stad yok. Ancak zemini biraz problemli.
- ŞAMPİYONLAR LİGİ'NDE BEŞİKTAŞ'I İSTİYORUM -
- Türkiye Ligi ile Belçika Ligi'ni kıyaslama imkanın var mı?
Yine aynı şekilde, Türkiye buradan bir kaç gömlek daha üstün. Çok daha kaliteli bir lige sahip, futbolcu kalitesi de aynı şekilde. Orada oynayan oyunculardan ve iki ülke milli takımlarının dünya klasmanındaki yerlerindeki duruma bakarak bunu çok rahatlıkla görebiliriz.
- Her futbolcunun hayellerini süsleyen bir takım vardır. Senin hayalindeki takım hangisi?
Bu konuda ben biraz realist davranıyorum. Yani futbolda ileriyi düşünmek bana çok mantıklı gelmiyor. Şu an Standard Liege takımında çok mutluyum ve burada kalmak istiyorum. Ancak dediğiniz gibi her futbolcuda böyle hayaller vardır. Mesela Barcelona ve Manchester United diyebilirim. Ancak ben basamakları tek tek çıkmak istiyorum. Sonuçta gelecek sezon Şampiyonlar Ligi'ne direk katılıyoruz. Orada kendimi en iyi şekilde gösterme imkanı bulacağım. Büyük takımlarla eşleşmeyi daha çok isterim. Özellikle Beşiktaş'la da eşleşmeyi istiyorum.
- Türkiye'de oynamak ister misin? Eğer olursa hangi kulüpte oynamak istersin?
Elbet birgün geldiğinde Türkiye'de kalecilik yapmayı isterim. Bu kulüp 4 büyük kulüpten birisi olabilir. Ama hangisi olacağı konusunda bir tercihim yok. Benim için farketmez. Yeter ki hedefleri büyük olsun. Bu ekipler arasından transfer teklifinde bulunanlar da oldu ancak başta dediğim gibi şu an Standard takımında çok mutluyum.
- Örnek aldığın kaleci var mı?
Beğendiğim kaleciler var elbette. Liverpool'un kalecisi Reina, Peter Check, Rüştü ve Volkan abilerim gerçekten çok beğendiğim kalecilerdir.
- Futbolcu olarak..?
Bir dönem Galatasaray'da da oynayan Fransa Milli Takımı ve Bayern Münih'in yıldız oyuncusu Ribery benim için bir numara. Böyle bir oyuncu daha görmedim ben. Türkiye'nin bu oyuncuyu elinden kaçırdığına çok üzülüyorum.
- Rijkaard'in Galatasaray'ı çalıştıracak olmasını nasıl değerlendiriyorsun ?
Büyük bir olay. Rijkaard kendini ispatlamış ve dünyada yer edinmiş bir teknik direktör. Eğer Türkiye'ye gidiyorsa, bu Türk liginin kaliteli olduğunun anlamını taşır. Aksi tardirde Rijkaard gitmezdi Türkiye'ye. Bu konuda Türkiye'de büyük gelişmeler yaşanıyor.
- Son olarak en sevdiğin yemeği öğrenerek, ropörtajımızı bitirmek istiyor ve sana çok teşekkür ediyoruz.
Kayserili olmamdan dolayıdır herhalde, en çok mantıyı seviyorum.