Bu kadar büyük paraların döndüğü bir sektör endüstriye dönüşüp ticarileşince artık konvansiyonel yöntemlerle yönetilmesi, yani dernek vs organizasyonlarla yönetilmesi çok mümkün değil. Tek başına şirketleşme çözüm yolu değil. Şirketleşmenin yanı sıra iyi yönetilmeli. İyi yönetmek için kulüplerde iyi yönetim için kurumsal yönetim ve yönetişimi egemen örgüt modeli haline getirmek gerekiyor.
Aslında başkanlık sisteminin olmamasından kastım şu; başkan Real Madrid'de de var, Bayern Münih'te de var. Fakat bizim ülkemizde olduğu gibi güçlü değil. 'Başkan ne derse o olur, ya da doğrudur' diye bir olay yok. Başkanın güçlü olduğu yerlerde sıkıntılar oluyor. O yüzden başkanın yetkilerini en aza indirecek, daha profesyonel insanlar tarafından yönetilen yönlendirilen, bağımsız dış denetim şirketleri tarafından denetlenen, şeffaf bir yapılanma içerisinde hesapların denetlenebildiği bir yapı içerisinde başkan olsa da pek bir şey ifade etmez. Her şey zaten kurumsaldır.
Türkiye'de böyle bir yapı olmadığı için, herhangi bir denetime tabi tutulmadığı için, 'Başkandır o derse olur' mantığıyla hareket ediliyor. Fakat sonuçta bir bakıyorsunuz haksız yere gönderdiğiniz teknik adamdan 8,5 milyon avro ceza yiyebiliyorsunuz, olmadık bir oyuncuyu gönderip olmadık rakamlara muhatap kalabiliyorsunuz. Buradaki temel kritik nokta, ortak aklın kullanılmasına yönelik kurumsal yönetimin egemen örgüt modeli haline kulüplerde getirilmesidir.''
-''İddaa'dan yıllık yaklaşık 2,5-3 milyar dolarlık bir ciro var''-
Tuğrul Akşar, İddaa'dan kulüplere aktarılan paraların yetersiz olduğuna da dikkati çekerek, ''Yetersiz fakat kulüpler bu konuda bir yaptırım uygulayamazlar. Çünkü bu oran daha önceden belirlenmiş. İddia'dan yıllık yaklaşık 2,5-3 milyar dolarlık bir ciro var. Bunun yaklaşık yüzde 10'u kulüplere gidiyor. Burada iddianın varlık sebebi futboldur, futbolun varlık sebebi de kulüplerdir. Bu ürünü üreten kulüplerse ve iddia, bahis futbolun sırtından bu büyük hasılata ulaşıyorsa, o zaman bu işin motoru olan kulüplere daha fazla gelir aktarılmalı'' değerlendirmesini yaptı.
''Türk futbolunun önümüzdeki dönemde çok daha kötü olacağını sanmıyorum'' diyen Akşar, ''Yeterli önlemler alındığı takdirde önümüzdeki 50 yıl içerisinde belki dünyada ilk 5'e giremeyiz ama şu anki durumumuzdan çok daha iyi oluruz. Ben çok karamsar değilim fakat kısa vadede de çok iyimser değilim. Avrupa'yla rekabet edebilmenin yolu kurumsallaşmadan, istikrarlı büyümekten ve yetenek havuzunu iyi işlemekten geçer. Altyapıya önem verirsek, kulüplerin rekabet gücünü yükseltirsek, tesis yatırımlarımızı ve futbolun gelirlerini artırırsak Türk futbolu iyi yerlere gelir'' diye konuştu.