Üzerinde yaşadığınız topraklarda daha önce başkalarının yaşadığını damarlarınızın derinliklerinde hissettiğiniz bir kent Roma. Canlı, kalabalık, insanı neşelendiren bir yer. İnsanlarının rahatlığı ve sıcaklığı kilometrelerce uzakta olsanız bile sizi evinizde hissettiriyor. Hem geçmiş hem de gelecekle ilgili hayal kurmanızı sağlıyor.
Haftanın
her günü İstanbul'dan Roma Fiumicino Havaalanı'na uçuş var. Yaklaşık üç saatlik bir yolculuğun ardından varılan havaalanından otobüsle ya da trenle kent merkezine ulaşmak mümkün. Bir diğer alternatif de taksi. Tarife sabit; 50 euro'ya (yaklaşık 150 TL) merkeze gidebiliyorsunuz. Kaldığımız otel şehrin alışveriş caddelerinden biri olan Via del Corso'daki Hotel del Corso. Tüm turistik noktalara yürüyüş mesafesinde. Ancak Roma'da otellerle ilgili beklentilerinizi düşük tutmanızda fayda var. Yapılar küçük olduğu için odalar da çoğunlukla dar ve oldukça pahalı. Fiyatlara bir de şehir vergisi eklenince hatrı sayılır bir miktar ödemeniz gerekiyor konaklama için.
Alışveriş eşitir Roma
Alışveriş, özellikle de indirim döneminde, Roma'yı ziyaret edenlerin en sık yaptığı turistik faaliyet. İspanyol Merdivenleri'nin etrafındaki sokaklar ellerinde alışveriş paketleriyle zar zor yürüyen insanlarla dolu. Via dei Condotti Prada, Gucci gibi dünyaca ünlü markalara ev sahipliği yapan cadde. Yolun iki yanı da tanınmış butiklerle dolu ve yol diğer alışveriş caddesi Via del Corso'ya ulaşıyor. Ara sokaklarda küçük butikler, yerel ayakkabı üreticileri var. İtalya'dan alışveriş yapmanın çeşitlilikten başka avantajları da var. Ülkeden çıkarken vergiyi geri alabiliyorsunuz. Bunun için mağazada bir form doldurmanız ve havaalanında bir ofise vermeniz gerekiyor. Via del Corso Roma'nın tarihi merkezinin kalbi sayılan Piazza Venezia'ya bağlanıyor. Burada Vittorio Emanuele II anıtı var. Romalıların Düğün Pastası adını verdikleri bu bembeyaz yapı çok görkemli. Özellikle de geceleri...
Zamanda yolculuk
Roma İmparatorluğu'nun kalbinin attığı yer Forum. Palatino ve Capitalino tepelerinin arasındaki Forum eski Roma medeniyetin geliştiği merkez. 19. yüzyılda yapılan kazılar sırasında ortaya çıkan kalıntılar bugün bile ayakta. Tapınaklar, pazar yerleri, mahkeme binalarının arasında dolaşırken tarihe sahip çıkmanın ne anlama geldiğini anlıyor insan. Kaçınılmaz olarak da bizim nasıl çıkamadığımızı düşünüp üzülüyor... Her köşesini gezmek mümkün. Ne kadar geniş bir alanı gezmek istiyorsanız o kadar fazla para vermeniz gerekiyor. Seçim sizin. Roma denince akla gelen en önemli eserlerden biri Kolezyum. 2007'de dünyanın yedi harikasından biri ilan edilen Kolezyum aslında bir arena. MÖ. 72'de yapımına başlanmış ve MS. 80'de bitirilmiş. Roma İmparatorluğu'na ait en büyük amfi tiyatro olma özelliğini taşıyan Kolezyum aynı zamanda türünün dünyadaki en büyük örneği. İmparatorlar burada çeşitli eğlenceler ve gladyatör dövüşleri düzenlermiş. Daha sonraları barınma yeri, kışla ve taş ocağı olarak da kullanılmış. Önü satıcılar, turistleri gezdirmek için bekleyen faytonlar, turistlerle resim çektiren gladyatör kıyafetli insanlar, polis ve turistlerle dolu. Bilet almak için sıraya girmeniz gerekiyor. Bilet kişi başı 12,5 euro. İspanyol Merdivenleri de turistik gezi güzergahında. Meydandaki İspanyol elçiliği nedeniyle bu adı alan merdivenler özellikle güzel havalarda dolup taşıyor. Meydandaki 1723 tarihli çeşme Fontana della Barcaccia adını taşıyor. 138 basamaklı merdivenden çıkınca karşınıza Trinita dei Monti Kilisesi çıkıyor. Yapının ikiz çan kuleleri merdivenlerle beraber çok güzel bir görüntü oluşturuyor. İspanyol Merdivenleri'ne yolunuz düşerse Babington Çay Evi'ne de bir göz atın derim. Farklı çay çeşitleri barındıran menüsüyle bu kafe, yoğun bir gezi sırasında soluklanabileceğiniz keyifli mekanlardan. Civardaki bir başka tarihi mekan da Caffe Greco. Via dei Condotti'de bulunan kafe 1760'tan beri hizmet veriyor. Tüm tatlıları güzel ama tiramisusu efsane. Fiyatları biraz yüksek ama tarihi kokan bu atmosferi solumak için değer.
Kasaba gibi semt Trastevere
Ne yapıp edip Trastevere'ye uğrayın derim. Roma'nın göbeğinde, eski bir İtalyan kasabasında hissediyor burada insan kendini. Ortaköy'e benzeyen semt sokak tezgahlarıyla kaplı. Minik dükkanlarda da hediyelik eşyalar bulabilirsiniz. Eğer yorgun düşerseniz Big Hilda adlı barda soluklanabilirsiniz. 17.00 ila 21.00 arası happy hour var yani içkiler yarı fiyatına. Eğer karnınız acıkırsa Trastevere'de muhakkak uğramanız gereken yer Km Zero. Organik ürünlerle hazırlanan yemekler yiyebileceğiniz bu restorandan isterseniz alışveriş de yapabiliyorsunuz.
Roma sokakları çarşı pazar
Roma pazarlarıyla da ünlü bir kent. Her cumartesi Campo di Fiori'de bir açıkhava pazarı kuruluyor. Semtin adı da zaten çiçek pazarı demek. Bu pazarda sebze, meyve dışında daha pek çok ürün bulmak mümkün. Peynirler, soslar, zeytinyağı çeşitleri ve baharatlar bunlardan bazıları. Biz pazardan özel bir mantar türü olan trüf ve bu mantarla aromalandırılmış zeytinyağı aldık. Makarna soslarına ve pizzalara konulabilen mantar oldukça pahalı fakat az miktarlarda kullanmak gerektiği için uzun zaman dayanıyor. Pazarı gezerken acıkırsanız Via dei Baullari'de bulunan fırın Il Fornaio'dan atıştıracak bir şeyler alabilirsiniz. Özellikle mortadello salamıyla yaptıkları sandviçler dillere destan. Eğer eski eşyalara ve antikalara meraklıysanız, Via Flaminia- Piazzale della Marina'da pazarları kurulan Borghetto Flaminio'yu ziyaret edebilirsiniz. Giriş ücreti 1.6 euro olan pazarda antika ürünler, vintage kıyafetler, çantalar, gözlükler, kristal ve gümüş eşyalar, takılar, kitaplar bulunabilir. Pazar günleri Via del Corso yakınında kurulan bir başka bit pazarı daha var. Campo Marzio'da kurulan pazar ücretsiz.
Gurmelere bayram
Akşam üstleri, güneşin batışıyla ışıkların yanması arasında Roma'nın film setlerini aratmayan sokaklarına akşam yemeği telaşı hakim oluyor. Sakız gibi bembeyaz örtülerle kaplanan masalara rezervasyon sahiplerinin adları yerleştiriliyor, çatal bıçaklar son kez parlatılıyor. Rezervasyon önemli, zira mekanlar yapılarla doğru orantılı olarak minicik. Şehrin neredeyse her sokağında damak tadına düşkün olanları mutlu edecek bir mekan var. Makarna İtalyan mutfağının vazgeçilmezi. Çeşitli soslarla yapılan makarnalar lezzetli. Yumurtalı sos carbonara ve kremalı alfredo özellikle lezzetli. Fakat bizde yapıldığı kadar çok pişirilmiyor. Al dente denen dişe gelen şekilde servis ediliyor. Via del Corso etrafındaki ara sokaklar gurme lezzetler peşinde olanlara göre. Via in Lucina'daki şarap evi Coso, Via Vittoria'daki Il Gabriello, Via Mario di Fiori'deki Dilla özellikle tavsiye edeceğim mekanlar. İtalyanlar makarnayı genellikle etten önceki tabak olarak yiyor. Bir başlangıç, bir de tatlı eklediklerini düşününce nasıl zayıf kaldıklarını anlamak oldukça güç. Sanırım yanıt insanların her sabah gruplar halinde yaptığı koşularda gizli.