- Bu proje, sahnede bir nevi sanat atölyesi mi oluşturuyor? - A. Gitai: Tam olarak değil.
- J. Moreau: : İstanbul'da Fransızca olarak sahne alacağım; izleyicilerin beni ne kadar iyi takip edeceklerini bilemiyorum; ancak eseri Avignon'da sunduğumuzda müthiş bir tepki aldık. Bu tepkinin adı sessizlikti. Dinliyorlardı. Meraklarını hissedebiliyordunuz. İnsanlar arasında, ağzı açık sekiz, dokuz yaşında çocuklar da vardı ve gördüklerime inanamamıştım. Dünyanın herhangi bir yerindeki çatışmayı izlemeye çalıştığınızı varsayın; TV'nizin başında CNN'den BBC'ye kanal değiştirir ve olayları anlamaya çalışırsınız, değil mi? Ancak size bu hikâyeyi 'geçen' bir uzman hitap ediyorsa, işte orada iş değişir. Siz aslında bir kanaldan ötekine zaplar, daha fazlasını öğrenmeye gayret edersiniz. Bazen insanlar yeterince meraklı olmayabilir ve bu yüzden bir kısmı bir tarafta, diğer kısmı öteki tarafta yer almayı tercih edebilir. Burada olup biten de bu aslında...
- A. Gitai: Oyundaki Josephus Flavius (Jeanne Moreau) bir savaş muhabiri! -
Sizin için bu hikâyenin asıl çatışması nereden kaynaklanıyor? - J. Moreau: Diğer tüm savaşlarda olduğu gibi, iktidar hırsından. İktidar ve zenginlikten... İşgalin nedeni bu. Bölgeden bölgeye yayılmasının da.
- Projede sesin ayrı bir oyun aracı olarak öne çıktığını düşünürsek, oyunda üstlendiğiniz sorumluluğu nasıl özetliyorsunuz? - C. Türel: Aslında bu oyunla birlikte yaptığımız, 'asi bir tarih'in anlatıcılığına soyunmak. Dünyanın Mezopotamya olarak anılan bu bölgesindeki tarihi, hiçbir oyunculuk güçlüğüne kapılmadan aktarmaya çalışıyoruz. Ben, oyunda Titus isimli bazen tanık, bazen acımasız bir hükümdarı canlandırıyorum. Bu projede yer aldığım için çok iyi hissediyorum. Özellikle Bn.Moreau ve Bay Gitai ile birlikte çalışmaktan çok mutluyum.
- J. Moreau: (Türel'e dönerekİkimiz de aynı oyunun parçasıyız!
)