İlk romanım
Bir Gün Tek Başına büyük coşkuyla karşılandı. Başta Fethi Naci , sol eleştirmenler övgü yarışına girdiler. Övgülerin çoğu ters, yanlış yorumlara dayanıyordu.
Militan dergisinden gelen iki gencin soruşturmalarına verdiğim yanıtta hepsine değindim açıkyüreklilikle. Büyük kızgınlık, tepki yarattı 'solcu' eleştirmenlerde. Toplanıp hiçbir kitabım hakkında yazı yazmama kararı almışlar. (...) Böyle bir toplu karar almanın bir tür 'cemaatçilik' olduğunu o gün görmüştüm. 'İmam'ları da rahmetli Fethi Naci kardeşimizdi! Sevdiğim biriydi aslında Naci. O davranışımı yaşamının sonuna kadar bağışlamadı. Küs gitti!
Yeşilçam Dedikleri Türkiye çıktığında tüm Kemalist sol sinsi - açık karşıma dikildi. (...) İçten içe sürdürdüler bu tepkilerini. 'Sanatsever solcu' patron, yıllar sonra bir lokalde saygısız bir sataşmaya kalkıştı; ağzının payını aldı.
Tek Kişilik Ölüm bir kızgınlık yaratmış Türkiye'de. Günün keskin Maocu'larından bir hanımın yönetiminde çıkan
Sokak adlı dergi, baştan sona bana ağır biçimde karalamayla donanmış. (...) Vedat Türkali denen kişinin artık bu kitabıyla tek başına kalacağını da muştulamış! Tüm yazıları da imzasız. Sakladığı kimliğini el altından öğrendik. Kendisini 'yakaladığımı!' iki satır yazıyla bildirdim. His ses çıkmadı.
Başka bir solcu yaratık, dolaştığı Avrupa gezisinde genç çevrelere, Türkali diye birinin artık yaşamadığını, dolaşan bir ölü olduğunu yaymaya kalkmış. Payına düşeni aldı o da. (Türkiye'ye döndüğümde bir toplantıda karşılaştık. Sırıtarak elini uzattı. Çektim elimi, başımı çevirdim. Bu kadar adileşmeyi midem kaldırmazdı.)
10 yılı aşkın sürede bitirdiğim
Güven, bir sürü serüvenden sonra yayımlanınca, gene aynı sol yaratıklar marifetlerini göstermekte gecikmediler. Bin iki yüz sayfalık koca bir tarih içeren romanda, kafalarını kişilerin seks yaşamına takmışlar. Umursamadım.