Bu hafta, yaşama ebediyen MOLA veren bir adamdan, sinemanın ustası, muhabbet masalarının dünya güzeli adamı Zeki ağabeyimden, Zeki Ökten'den söz edeceğim size. Çokça yılın içine sinmiş ortak anılarımızdan, hüzünden sevince, kederden keyfe elli tür yaşanmışlığın yakası açılmadık hatıralarını nakledecek, unutulmaz sohbetlerimizden, müşterek dostlarla yaşanmış o güzelim günlerden daha bir güzellikler imbikleyip size sunacak kadar geniş yerlere yazabilsem keşke bunları. Olsun kısa metraj film kıvamında verelim o zaman Yıllar önce Sabah adına Fransa'ya Cannes Film Festivali'ni izlemeye gittiğimde tanıştım Zeki Ökten'le. Yarışan filmi yoktu ama oradaydı.
Abi hayırdır?
- Benim filmim yok ama Orhan Oğuz'un, Şahin Kaygun'un filmleri var. Bu genç kardeşlerimize destek vermek gerekir.
Ben doğuştan Üsküdarlıyım biliyorum. Haydarpaşa Lisesi'nin duvarlarında resimleriniz asılıydı. Kimin asistanı olarak başladın sinemaya?
- Nişan Hançer'in. Acı Zeytin'i çekiyordu. Çok şey öğrendim ondan.
Abdurrahman Keskiner dün anlattı. 22 yaşında yönetmen olmuşsunuz değil mi? Neydi o film?
- Genç yaşta olduk ama filmimiz de fazla rağbet görmedi. En iyisi asistanlığa devam edeyim deyip Halit Refiğ, Ö.Lütfü Akad, Memduh Ün, Atıf Yılmaz gibi devlere 1 asistanlık yaptım. Ta 72'de zorla döndürdüler rejisörlüğe.
- Yılmaz Güney'in Sürü ve Düşman öykülerini nakış gibi işlemiştiniz valla. Düttürü Dünya'yı, Faize Hücum'u ve Pehlivan'ı da çok sevdimdi ben...
O gün orada gazeteci-sinemacı olarak tohumu atılan dostluk ve abi kardeşlik on yıllar boyunca sürdü gitti. Az konuşan, konuştuğunda insanı ya çok güldüren ya epey düşündüren bilge yanı ağır basardı Zeki Usta'nın. Daha 15 gün önce Azmi Yılmaz'la muhabbet ederken oturmuştum yanlarına. "Abi bak saat erken. Kimseciker henüz gelmemişken 3-5 fotoğrafını çekeyim ve söyleşi yapalım" dedim,. O, son derece karakteristik kaşlarını hafifçe kımıldatıp gülümsedi: " Daha geçenlerde Cannes Festivali'nde yaptık ya." 23 sene evvelki o söyleşiyi kifayetli gördüğü için değildi elbet bu yanıtı. Kendisinden çok işleri, filmleri, emekleri konuşulsun isterdi. Sabah gazetecinin arşivi son derece zengin, bol seçenekli olmasına karşın onun en fazla 6 fotoğrafının bulunması da bunun kanıtıydı. Kadim dostu Kemal Sunal gibi o da medyaya konuşmak kadar görüntü vermekten de çok sıkılır adeta kaçardı. Mekânı Cennet olsun...