Erkekler için her yerin suç mahalli, her şeyin suç aleti olabileceğini ifade eden Küçükosmanoğlu, "2011'in 11 ayında da erkekler toplam 245 kadını öldürdü, 103 kadına tecavüz etti. Kadın örgütlerinin acilen alınacak önlemleri, yapılması gerekenleri defalarca ve ısrarla söylemesine rağmen kadın cinayetlerinin önüne geçmek için atılan tek bir somut adım yok. Sığınaklar hala yetersizin de altında. Kadın katillerine haksız tahrik indirimi uygulanmaya devam ediliyor, yeni yasal düzenlemeler, özel önlemler yok.
Ve savcılıklar koruma talep eden kadınları dahi koruyamıyor. Kadınları koruyan yasanın çıkarılması için büyük çaba sarfeden kadın örgütlerinin sözü yok sayılıyor. Yasa koyucular sadece evli kadınları koruyacağız diyerek "kadını değil aileyi korumakta" ısrar ediyor. Geride bıraktığımız 2011 yılında da değişen bir şey yok" dedi.
Kamuoyu oluşturmak gibi bir sorumluluğu olan medyanın, çoklukla kadın bedenini teşhir ve reyting aracı olarak kullandığını, böylece şiddetin erkekliğin kuruluşunda yattığı gerçeği sistemin tüm mekanizmaları tarafından gizlendiğine dikkat çeken Küçükosmanoğlu, "Kadınların erkek şiddetinden kaçarken ölüme yakalanmalarında, yüzyıllardır kadını yok sayan erkek egemen sistemin, "erkek şiddetinin", yasama, yürütme ve yargısıyla erkek devletin ve aynı zamanda cinsiyetçi medyanın sorumluluğu var.
Bizimse beklemeye, tek bir kadın arkadaşımızı daha kaybetmeye tahammülümüz yok. Biz Sosyalist Feminist Kolektifli kadınlar olarak, bu eylemimizle, şiddeti "aile içi" sıfatıyla tanımlayan eğilimlerin güçlenmesi karşısında, bunun bir öznesi olduğuna ve bu öznenin de "erkek" olduğuna vurgu yapmak için sokaklara çıkacağız" dedi.