Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Ateist olan misyonerin hikâyesi (1)

Daniel Everett, Brezilya'daki Piraha topluluğunu Hıristiyanlıkla tanıştırmak amacıyla Aralık 1977'de yola çıktı. 26 yaşındaki misyonerin yanında eşi ve üç çocuğu da vardı.
Amazon ormanında yaşayan Pirahalar 'zorlu' bir topluluktu. Çünkü hiçbir misyoner Piraha'ların dilini öğrenememişti.
Üstün bir dil öğrenme becerisine sahip olan Everett'in asıl görevi, Piraha'lara Hıristiyanlığı bizzat öğretmekten ziyade, İncil'i onların diline çevirmekti.
Çünkü Everett ve eşi Karen'in bağlı olduğu Enstitü'nün (Summer Institute of Linguistics: SIL) hedefi İncil'in tüm dillere çevrilmesini sağlamaktı.
Everett ailesi göreve çıkmadan önce sıkı bir 'dilbilim ve hayatta kalma' eğitiminden geçmişti.

***
Daniel Everett hakikaten yetenekliydi. Piraha'larla sıcak ilişkiler kurmakla kalmamış, nispeten kısa bir sürede, dillerini kavramayı başarmıştı.
O da diğer misyonerler gibi, ilişki kurduğu halkın yaşam biçimine uyum sağlamaya çalışıyordu.
Böylece Hıristiyanlığı yerlilere aşılama yollarını kolayca keşfedebiliyordu.
Misyonerlerin en kolay hedefi, 'anlam bunalımı' geçiren, 'yönünü kaybetmiş' ruhlardı.
Ancak değişmeye başlayan Daniel idi. Bir süre sonra ateist oldu çıktı.
İnanç yitiminde birçok faktör rol oynuyordu: Çocukluk yılları, aile, eğitim, çevre...
Peki, Piraha'ların bunda etkisi neydi? Bunu anlamak için onlara daha yakından bakmak gerekiyordu.

***
Everett'in o güne dek öğrendiklerinin hiçbiri Piraha'lara uymuyordu.
* Örneğin sayı sistemleri yoktu. Hiçbir Piraha'ya ne 1'den 10'a kadar saymayı öğretebilmişlerdi, ne de örneğin 3+2'nin kaç ettiğini...
* Ayrıca "hepsi, her biri, bütün, tamamı" gibi kelimeleri de yoktu.
* Renk sistemleri ise siyah, beyaz, (sarı anlamına da gelen) kırmızı ve (mavi anlamına da gelen) yeşilden ibaretti.
Ancak hiçbiri tek bir kelimeyle ifade edilmiyordu. Siyah için 'kirli kan', beyaz için 'o şeffaf', yeşil için 'henüz olgunlaşmamış' diyorlardı.
* Piraha'larda 'Yüce Yaratıcı'yı ifade eden bir kavram (Tanrı, İlah, Ulu Baba, vb) ve dini inanç yoktu. Aynı şekilde yaratılış mitolojileri de bulunmuyordu.
* Dede Korkut Hikâyeleri, 1001 Gece Masalları gibi geleneksel anlatıları da yoktu.

***
Piraha kültürünün en önemli ilkesi 'doğrudan deneyim' idi. Direkt olarak tecrübe edilmemiş şeylere inanmıyor, onun hakkında konuşmak da istemiyorlardı.
Herhangi bir olay ya kendileri ya da iyi tanıdıkları bir kişi tarafından yaşanmış olmalıydı.
Everett, Hz. İsa hakkında söz edince onlar da dalga geçercesine soruyordu: "Hey Dan, İsa neye benziyor? Teni bizimki gibi koyu mu, yoksa seninki gibi beyaz mı?"
Hiçbir açıklama Piraha'ları tatmin etmiyordu: "Nasıl yani" diyorlardı, "hayatta hiç görmediğin ve konuşmadığın bir adama mı inanıyorsun?"
Arkadaşı Kohoi'nin söyledikleri de sarsıcıydı:
"Bak Dan... Sürekli İsa'dan bahsediyorsun. Bizse içkiden ve kadınlardan hoşlanıyoruz. Seni seviyoruz. Ama İsa'yı istemiyoruz. Artık İsa'dan söz etme. Olur mu?"
Yıl 1983'tü. Daniel Everett, Hıristiyanlığı yayma görevinin tamam mı, devam mı aşamasına vardığını anlamıştı.
Haftaya: Everett'in, Hıristiyanlık yerine Piraha'ları tercih etmesinin hikâyesi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA